15 Temmuz darbe girişiminin ardından baskıların hızla tırmandırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Böyle dönemlerde umutsuzluğa kapılmamak ve ne yapacağımızı bilmek çok önemli. Çünkü örgütsüz ve bilinçsiz olduğumuzda egemenler bizleri kolayca yönlendirirler. 15 Temmuz sonrasında olduğu gibi ya burjuva medyanın ve egemenlerin yalanlarına kanıp “demokrasi” adına faşizmin tırmandırılması politikalarının peşine takılırız ya da hiçbir şey yapamayacağımızı, hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünerek umutsuzluğa kapılırız. Ama biz Marksizme inanan, onun öğretisiyle beslenen mücadeleci emekçi kadınlar olarak ümitliyiz.
Marksist Tutum sitesinde yayınlanan makaleler, mektuplar neden ümitsiz olmamamız gerektiğini çok net bir şekilde anlatıyor. Biz bu makaleler sayesinde yaşadığımız dünyayı doğru bir şekilde anlayabiliyoruz. İnsanlık tarihinde, geçmişten bugüne gericilik dönemlerinin yaşandığını ama her karanlık dönemin sonunda aydınlığa çıkıldığını biliyoruz. Bu, tarihsel iyimserliktir. Fakat tarihsel iyimserlik demek “nasıl olsa geçecek” deyip oturup beklemek değildir. Gericiliğe, baskılara, ümitsizliğe inat mücadeleyi büyütmeye devam etmektir. Bununla kastettiğimiz şey soyut bir düşünce değildir. Geçmişte nice bedeller ödemiş, baskılara boyun eğmemiş pek çok erkek ve kadın devrimci, işçi sınıfının mücadelesini her koşulda sürdürmeye devam etmişlerdir. Tarihte yaşanmış birçok örnek vardır. Bunun en iyi örnekleri ise Rusya’da yaşamış devrimci Bolşevik kadınlardır.
Yoldaşlarının “emekçi kadınların örgütçüsü ve komünizmin yorulmaz savaşçısı” diye nitelendirdiği Sofya Nikolayevna Smidoviç bu kadınlardan yalnızca birisidir. 1896-97 yıllarında Moskova’da büyük tutuklamalar gerçekleştirilmiş, örgütleme çalışmalarına yönelik her çaba baskıcı ve despot Çarlık rejimi tarafından engellenmiştir. Ömrünün sonuna kadar bütün yaşamını devrimci mücadeleye adamış inançlı bir Bolşevik olan Smidoviç bu zor dönemlerde bile işçilerle bağ kurabilecekleri pek çok yöntem denediklerini anlatır. Smidoviç’in şahsında Bolşeviklerin bu kararlı tutumu Rusya’da işçi sınıfını iktidara taşımıştır.
Yaşamı aynı şekilde tutuklamalar, sürgünler, baskılarla geçen bir başka Bolşevik kadın Kudelli’nin ise 75. yaş gününde yaptığı konuşma bugüne bakıp karamsarlığa düşenlerin yüzüne çarpan bir tokat gibidir: “75 yılın nasıl uçup gittiğinin farkına bile varmadım. Peki, zamanın geçişini niye fark etmedim? Çünkü bilinçli yaşam başlar başlamaz özel sorunlarla değil toplumsal devrimci sorunlarla meşguldüm. Bir insan olarak mutluluğu ancak böyle bir yaşamla bulduğumu söyleyebilirim.”
Bu iki Bolşevik kadın haricinde, dünyanın her yerinde Marksizme inanan devrimciler en karanlık dönemlerde bile mücadele ederek bugünün devrimci kuşaklarına muazzam bir tarihsel miras bırakmışlardır. 150 yıl öncesinden bugüne, tüm imkânsızlıklara ve baskılara rağmen inançlı komünistlerin verdiği bu mücadele bugüne ışık tutuyor.
link: MT okuru bir grup emekçi kadın, Bugünün Karanlığına Işık Tutanlar, 29 Ağustos 2016, https://marksist.net/node/5252
Antep Katliamı Bakırköy’de Lanetlendi
Vedat Türkali’yi Kaybettik!