Dilek Doğan, 18 Ekimde Sarıyer’deki evinde ailesinin gözü önünde özel harekâtçılar tarafından yaralanmış, 25 Ekimde ise hayatını kaybetmişti. Hükümet yanlısı medya yalan haberlerle toplumda algı operasyonuna girişti. Sözcü Gazetesinden Şenol Gezer, “Sarıyer’deki terör baskınında çatışma çıktı” başlıklı haberinde şu cümleleri kullanmıştı: “Canlı bomba olduğu iddiasıyla aranan Dilek D.’nın, Gelincik Sokak üzerindeki evine girmek isteyen kasklı ve çelik yelekli timlere ateş açıldı. Çatışmada Dilek D. yaralandı.” Gezer, haberinin devamında operasyonu görüntülemeye çalışan bir gazetecinin de saldırıya uğradığını iddia etmişti. İktidarın yayın organı gibi çalışan Star ve Sabah gazetesi ise Dilek Doğan hakkında iftiralar yayınlayan diğer gazeteler olmuştu.
Star’dan Mustafa Çolakoğlu, “Canlı bomba ile fotoğrafları çıktı” başlıklı haberinde şu satırlara yer vermişti: “Eve gelen ekipler, savcılık kararını göstererek arama başlattı. Ancak bu sırada arkadaşlarıyla bahçede içki içen Dilek D’nın ağabeyi Mehmet D. polise mukavemette bulundu. Çıkan arbedede Mehmet D, polisin silahını almak istedi. Boğuşmada ateş alan silahtan çıkan mermi, gözetim altında bekleyen Dilek D’ye isabet etti.” Çolakoğlu, yaptığı haberde örgüt yandaşlarının Dilek’i polisin öldürdüğü yönünde bir algı yaratmak istediğini ve bunun için sosyal medyanın kullanıldığını söylüyor. Yalanda sınır tanımayan Çolakoğlu’nun, Dilek Doğan’ın babası, annesi ve 3 kardeşinin örgütsel faaliyetlerden tutuklanıp cezaevinde yattığını söyleyecek kadar gözü dönmüştü. Ayrıca Dilek vurulduktan saatler sonra hakkında soruşturma açılmıştı. Ancak güneş balçıkla sıvanmıyor. Tüm bunların uydurma haberler olduğu Dilek Doğan’ın öldürülme anına ilişkin video görüntüleriyle ortaya çıkmış oldu. Görüntülerde hiçbir çatışma olmadığı, çeşitli işkence davalarından yargılanan Karadayı lakaplı polisin nedensiz yere Doğan’ı öldürdüğü görülüyor. Ayrıca polislerin, Dilek yaralı bir şekilde yerde yatarken ambulans çağırmak yerine ailenin diğer fertlerine kelepçe takmak için uğraştıkları görülüyor.
Hükümetten ise yine bildik uygulamalar geldi. Davaya ilişkin gizlilik ve kısıtlama kararı alındı. Dilek Doğan’ın ailesine “memura mukavemetten” soruşturma açılırken katil polis terfi ettirildi. Görüntüleri çeken polis ise görevden uzaklaştırıldı. Hükümetin polise arka çıkan, katil polisleri sahiplenen tavrı yargısız infazların önünü açmaktadır. Dilek Doğan’ın katledilmesinin ardından üç mücadeleci kadın daha polisler tarafından katledildi. 4 Aralıkta İstanbul Sancaktepe’de Dilan Kortak, evinde, akrabalarının gözü önünde polislerce katledildi. 22 Aralıkta İstanbul Gaziosmanpaşa’da Şirin Öter ve Yeliz Erbay adlı iki devrimci kadın, polisler tarafından katledildi.
Devlet kadrolu tetikçilerini, işkenceci katillerini hep koruyup kolladı. Devrimcileri, demokratları katleden polisleri ya gizledi ya da terfi ettirdi. Bu yolla toplumda muhalif sesi kısmaya ve toplumun geri kalanını da korkutmaya girişti. Fakat katliamlar, infazlar işçi sınıfının devrimci mücadelesini durduramamıştır, durduramayacaktır. Son sözü direnenler söyleyecektir.
link: Kartal’dan bir kadın işçi, Yargısız İnfazlar Devrimcileri Yıldıramayacak, 6 Ocak 2016, https://marksist.net/node/4791
Kürt Sorunu ve Sahte Demokratlar
Asgari Ücret Tartışmaları ve Burjuvazinin İkiyüzlülüğü