Kayseri Erciyes Üniversitesi, Edirne ve Manisa Hastanelerinde iki ay içerisinde 18 bebek ölümü yaşandı. Hiç de yabancı olmadığımız bir durum! Hatırlanacağı üzere ölümler basına da yansımıştı. Olayın basına yansımasının ve Sağlık Bakanlığının durumu araştırmaya karar vermesinin nedeni ise, kısa sürede peş peşe ölümlerin yaşanmasıydı.
Hastanelerdeki bebek ölümlerinin incelenmesi sonucunda, yenidoğan ünitesinde, bebeklere verilmesi gereken beslenme solüsyonlarının makineyle değil de hemşireler tarafından elle hazırlandığı, bunun sonucunda da mamalara mikrop bulaştığı açığa çıkmıştır. Komisyonda görevli olan uzmanlar solüsyonun cihazda hazırlanması durumunda bebek ölümlerinin yaşanmayacağını belirtiyorlar. Hastane yetkilileri cihazla hazırlamak yerine besin maddelerinin elle hazırlanmasını daha uygun görmüşler!
Son üç ayda yaşanan ölümler, personel eksikliğinin ulaştığı boyutu da gözler önüne seriyor. Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Bölüm Başkanı, ölümlerin personel eksikliği ve eğitimsizlikten kaynaklandığının altını çizerek, “bu servislerde en çok iki hastaya bir hemşire düşmesi gerekir. Bizde bu rakamın, en azından beş hastaya bir hemşire haline getirilmesi gerekiyor” diye açıklamıştır. Erciyes Üniversitesindeki bebek ölümlerinden sonra görevlendirilen kurulun raporuna göre, yatak kapasitesi 57 olan yenidoğan ünitesi, son iki günde 87 hastaya bakım vermek zorunda kalmış. Yine bu rapora göre, yenidoğan ünitesinde 20 bebeğe bir hemşire düşüyor. Bu gerçek, kapitalizmin az işçi üzerinden çok iş ve kâr kuralının hastanelerde de geçerli olduğunu ve kapitalistlerin derdinin insan sağlığı ve yaşamı olmadığını bir kez daha ortaya koyuyor.
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin Başhekimi, hemşire azlığının enfeksiyonu davet ettiğini söyledi. Duruma bakıldığında bebek ölümlerinde hemşire yetersizliğinin rolünün açıkça ortada olduğu görülüyor. Başhekim şu bilgileri veriyor: “Üniversite hastanesinde genel idari hizmetler açısından personel sayısının 144 olması gerekiyor. Bu iş, 50 personelle yürütülmeye çalışılıyor. Hastanenin en önemli kadrosu olan hemşire ve ebe sayısı 731 olmalı. Biz 197 kadrolu hemşireyle çalışıyoruz. Sağlık teknisyeni 225 kişi olması gerekirken, kadrolu 100 personel var. Her yıl ilgili makamlara bu durumu iletiyoruz”.
Hastanede tedavi gören hastaların bağışıklık sistemlerinin yani enfeksiyonlara karşı savunma sistemlerinin serratia bakterisi üremesinden kaynaklı zayıflaması sonucunda hastalar enfeksiyona daha açık hale gelir. Sağlıklı insanlara zararı olmayan mikroorganizmalar, bağışıklık sistemi zayıf olan hastalar için son derece tehlikeli olabilmektedir. Tedavi ve müdahalelerin kurallara uygun yapılmaması, hijyene gerekli özenin gösterilmemesi bu tehlikeye davetiye çıkarmaktadır. Bu mikroorganizmaların antibiyotiklere karşı direncinin sürekli artması, sorunu bir kat daha çetrefilli hale getirmekte ve yol açtıkları hastalıkların tedavisi giderek zorlaşmaktadır. Serratia bakterisinin yol açtığı “hastane enfeksiyonu” nedeniyle dünyada ve Türkiye’de 1960’lardan bu yana birçok hasta yaşamını kaybetmiştir.
Burjuva devletin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Hastane enfeksiyonları hastanelerde, ameliyathanelerde, yoğun bakımlarda, yenidoğan servislerinde bütün dünyanın baş etmek için ciddi ölçüde uğraştığı enfeksiyonlardır” diyerek sorunu sıradan, olağan ve kaçınılmaz bir durum olarak göstermeye çalışmıştır. Bu yolla kendi hatalarını ve eksiklerini, burjuva devletin gerçek yüzünü örtebileceğini zannediyor.
Hastane enfeksiyonlarının önüne geçilememesinin tek nedeni elbette kapitalist sağlık sistemidir. Kapitalist düzende sağlık hizmeti, insanların uzun ve mutlu yaşamaları, acılarından arınmaları için verilmiyor; insanların tedavi merkezleri kapitalistler için “sağlık sektörü” anlamına geliyor. Sağlık kapitalistler için kâr getirecek bir sanayi sektörüdür. Böyle olunca az işçiyle çok iş, çok işle çok kâr anlayışı hastanelere damgasını basıyor. Tıbbi araç gereç yetersizliği ise sorunun bir başka tarafı…
Kapitalizm altında işçi-emekçi kitleler burjuvazinin gözünde bir hiçtir. Sınıflar ve sömürü olduğu müddetçe emekçiler bir hiç olmaya devam edecekler. Sömürü sistemini ortadan kaldırmadığımız sürece kana ve kâra doymayan bu kapitalizm imparatorluğu insanlığı her geçen gün biraz daha vahşetin içine çekecektir. Sağlık, bir insanın düşünsel, fiziksel ve ruhsal bütünlüğüdür. İşçi sınıfının her gün açlıkla, savaşlarla, yoksullukla boğuştuğu bu sistemde sağlıklı insanlar olmak mümkün değildir. Kapitalizme son vererek teknoloji ve bilimi insanlığı yararına sunmak gerek. Ancak sömürüsüz bir toplumda, yani sosyalizmde tüm teknoloji ve bilim insanlığın yararına, onun hizmetine koşulabilir; ancak sosyalizmde insanlar, düşünsel, duygusal ve fiziksel bütünlüğe ve olgunluğa ulaşabilirler.
HERKESE ÜCRETSİZ SAĞLIK HİZMETİ!
SAVAŞA DEĞİL SAĞLIĞA BÜTÇE!
KAPİTALİZM ÖLDÜRÜR, KAPİTALİZMİ ÖLDÜRELİM!
link: D.K., Bebek Ölümlerinin Nedeni Kapitalizmdir!, 8 Ekim 2005, https://marksist.net/node/479
Mücadele vermedikçe kurtuluş yok
3.Bölüm