Sanayi köleleri ile efendileri arasında patlak veren sonsuz çatışmalar içinde yer alarak, yaklaşık son 23 yılı Batı Virginia’da geçirdim. Bu çatışmalar her zaman şiddetliydi. Madencilik acımasız bir iştir. Erkekler saatler boyunca zifiri karanlıktadırlar. Gün ışığında bir hayatları yoktur. Yerin sessiz derinlerinden tamamen tükenmiş halde dışarı çıkarlar. Uyu ve çalış, çalış ve uyu. Ne öğrenim için zaman ve derman vardır, ne de kitaplar para. Düşünmeye ayrılacak boş zaman yoktur.
Kazma ve kürek gibi ilkel araçlarla dünyanın içini dışına çıkarırlar. Eğilerek çalışmaktan omuzları kamburlaşır. Emekleyerek çalışmaktan gözleri küçücük çatlaklar haline gelecek kadar kısılmıştır. Evrim, gelişme, geriye dönmüştür. Maden işçileri daha az dik ve daha kısık gözlü hale gelirler.
Yeraltında, güneşten uzakta yaşayan tüm yaratıklar gibi, çok solgunlaşmışlardır. Onların ışığı, başlıklarındaki küçük lambadır. Yalnızca çalışılan yeri aydınlatır. Yani sadece birkaç adım öteyi. İşçiler ebediyen toprağın altına gittiklerinde, bu acayip dehlizlere girmekte onları çocukları izleyecektir. Sırtında dünyanın ağırlığıyla, maden işçisinin yaşamı acımasızdır. Onların grevleri de acımasızdır. Maden işçileri acımasızlığa alışkındır. Başka yasa bilmezler. Onlar, kendileri, çocukları ve insan türü için, vahşî ormanlarda mücadele eden ilk insanlar gibidirler.
Logan County’li maden işçileri 1923’te bir kere daha grevdeydiler. Onlarlaydım. Cezaevleri grevcilerle, yaşam koşullarını protesto eden suçsuz insanlarla dolmuştu. Çoğu aylardır cezaevindeydi. Karıları ve çocukları korkunç bir yoksulluk içindeydiler.
“Bizim için bir şeyler yapamaz mısın, Ana?” diye yalvarıyorlardı.
Maden işçilerinin perişan haldeki karılarından ve yarı aç çocuklarından oluşan bir grup, bana geldi. “Tanrı aşkına, Ana, bizim için bir şeyler yapamaz mısın?”
Charleston trenine bindim ve Vâli Morgan’ı görmeye gittim. Beni nezaketle karşıladı.
“Vâli” dedim, “dinle, bir şey duyuyor musun?”
Bir an dinledi. “Hayır, Jones Ana, duymuyorum.”
“Ben duyuyorum” dedim. “Gece hıçkırıklarla ağlayan kadınları, küçücük erkek ve kız çocukları duyuyorum. Babaları cezaevinde. Karıları ve çocukları yiyecek için ağlıyorlar.”
“Araştıracağım” dedi. Dosdoğru gözlerimin içine bakmıştı ve sözünü tutacağını sezmiştim.
Kısa süre sonra vâliden bir mektup aldım, üçü dışında tüm mahkûmların salıverildiğini söylüyordu.
Kendi adıma Vâli Morgan’ı her zaman çok cana yakın buldum. İnsan ona her zaman başvurabilirdi. Bir gün yoksul bir kadının beni görmeye geldiğini hatırlıyorum. Kocası maden ocaklarında kara listeye alınmıştı ve evine dönmeye cesaret edemiyordu. Kadın beslenme yetersizliğinden zayıf düşmüştü, çalışmak için fazlasıyla güçsüzdü. Onu vâliye götürdüm. Ona 20 dolar verdi. Kocasının eve dönmesini sağladı ve idari koruma sözü verdi.
Bir heyetin Vâli Morgan’la görüşmeye çağrılmış olduğu bir gün, vâlinin sekreterinin yanındaydım. Heyet maden sahiplerinin yalakalarından oluşuyordu. Vâliden, haftalık bir işçi yayını olan The Federationist’i kapatmasını rica ettiler. Vâli şöyle dedi: “Beyler, anayasa, özgür konuşma ve özgür yayım hakkını garanti altına almaktadır. Anayasa yürürlükte olduğu sürece, onun ırzına geçen biri olarak anılmak istemem.”
Heyet ofisten sessizce sıvıştı.
Bana göre Vâli Morgan, benim Batı Virginia’da bulunduğum 23 yılda, egemen sermaye çevrelerinin isteklerini tümüyle reddeden tek vâliydi. Böyle bir adama saygılarımı sunmak isterim.
Batı Virginia’da hiçbir zaman barış olmadı, çünkü hiçbir zaman adalet olmadı. Mahkeme emirleri ve silahlar, tıpkı morfin gibi, geçici bir sükûnet sağlar. Sonra acı, çok daha şiddetli olarak geri gelir. Acı, bu nedenle, Batı Virginia ile birliktedir. Grevler bastırılır. Fakat ertesi yıl, maden işçileri yeni bir mücadele için cesaretlerini toplarlar. Bazen mücadelelerini kendi sahtekâr liderleri yüzünden kaybederler. Ve hemen kitlelerin önüne çıkıp onlara ihanet eden liderlerini teşhir etmek benim görevimdi. Ve çocuklarım ihanet edenlerin kim olduğunu öğrendiğinde, Batı Virginia’nın havası onlar için pek sağlıklı olmuyordu.
Ortaçağ Batı Virginia’sı! Soğuk tepelerindeki çadır kamplarıyla. Sert erkek ve kadınlarıyla. Öbür tarafa gittiğimde, Yüce Tanrı ile Batı Virginia hakkında konuşacağım.
link: Mary Harris Jones, Bölüm 26 - Ortaçağ Batı Virginia’sı, 26 Aralık 2015, https://marksist.net/node/4759