Son günlerde meydana gelen “terörist” (!) saldırılar, tüm dünyayı etkisi altına alan bir gündem oluşturdu. İlginçtir ki tam da G-8 zirvesinin yapıldığı günlerde meydana gelen bu saldırılar, birden bire tüm dünyanın gözünün bu saldırılara çevrilmesini sağladı. Tüm dünya birden G-8’i ve ekseninde planlanan bütün kirli emperyalist paylaşımları unutuverdi. G-8 zirvesinin gündemi Büyük Ortadoğu Projesiydi. Yeni doğal kaynakların nasıl paylaşılacağı kapitalistler için büyük, çok büyük bir problem. Ve bu paylaşımın sonucunda, paylaşılan ülkelerin halklarının muhalif görüşlerinin oluşmasının bir şekilde önüne geçilmesi gerekiyordu. Yani olan bitenden kimsenin haberinin olmaması, insanların uyutulması gerekiyordu. Ve bombalar da ardı ardına patlıyor (patlatılıyor), herkesin ilgisi birden kapitalizmden (emperyalist amaçlardan) başka bir yöne kayıyordu (kaydırılıyordu). Ve tüm bu olup bitenin ardından İngiltere Başbakanı Blair çıkıp şu açıklamayı yapıyordu: Bizi kimse yolumuzdan döndüremez!
Şüphesiz ki tüm bu olayların arkasında, kapitalistlerin globalleşme sürecinde hiç kimsenin gözünün yaşına bakmaması yatıyor. Kapitalistler, kapitalist krizlerin aşılmasında her yolun mubah olduğunu bir kez daha gösterdiler.
Tüm bu olup bitenin ardından (11 Eylül saldırılarından beri!) bizleri neyin beklediği açıkça ortada... Ulus devlet misyonlarının artırılması ve milliyetçiliğin yükseltilmesi...
Milliyetçilik yükseltilmeli ki insanların zaten 5 numara miyop olan gözleri milliyetçilikle birlikte kör bir hale getirilebilsin! İnsanlar “terör geliyor, koruyalım kendimizi, vatanımızı” desin ki kapitalistler de rahat rahat dünyayı paylaşma amaçlarını gerçekleştirebilsinler!
Şu an üstünde yaşadığımız topraklarda da milliyetçilik gözü kapalı olarak körüklenmekte.
Mersin’de bilinçli bir şekilde körüklenen olaylar ve ekseninde Trabzon’da, Sakarya’da gelişen olaylar bize milliyetçiliğin nasıl bir araç olduğunu gösteriyor aslında... Amaç da ortada: Uyuyun eyyy insanlar!
Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının engellenmesi asıl amaç tabii burada. Kürtlerin haklı mücadelesi üzerinden prim yapmak da TC’nin her zamanki, olağan, sistematik, alıştığımız taktiği!
Tabii bu noktada aslında yaratılan şovenist bakışın Türkiye solunu da etkisi altına aldığını söylemeden geçmemek gerekir. Stalinist bakışın hakim olduğu ve kendilerini en komünist (!) ilan eden TKP, Mersin olaylarıyla ilgili şu anlama gelen açıklamaları yapmaktan utanmadı: Bu ülkenin bayrağını sahipleniyoruz! Ne acı! Daha çok üniversitelerde örgütlenen sözde komünist bir partinin, işçilerin vatanı bütün dünyadır ve komünistin bayrağı kızıl bayraktır sözlerini unutması ne acı!
Bizlerin şunun net olarak farkında olmamız gerektiği inancındayım: Kapitalistler çeşitli araçlarla körükledikleri şovenizm sayesinde insanları körleştiriyorlar ve böylece de paylaşıma rahat rahat devam ediyorlar...
İşçi sınıfı uyan! Tüm bunları ancak ve ancak senin birliğin çözer! Ancak senin birliğin kapitalizmi yıkmaya ve emperyalist emellerden uzak, sınıfsız bir dünya kurmaya yeter!
Şovenizme, milliyetçiliğe geçit vermeyelim!
Milliyetçiliğin panzehiri enternasyonalizmdir!
Kahrolsun kapitalist paylaşım planları!
Dünyanın tüm işçileri birleşin!
Şovenizme karşı bayrağını yükselt!
Yaşasın devrimci mücadelemiz!
link: Ankara'dan MT okuru bir devrimci, Şovenizme, milliyetçiliğe geçit vermeyelim, 19 Temmuz 2005, https://marksist.net/node/473
Saldırılara karşı sınıf dayanışmasını yükselt!
Yaradılışçıların İddialarına Cevaplar