Marx’ın söylediği gibi, milliyetçilik işçi sınıfına verilen en etkili zehirdir. Sermaye sınıfı ve onun sözcülüğünü yapan iktidarlar, kriz dönemlerinde halkın çoğunluğunu oluşturan işçilerin gerçekleri görmelerini, bir araya gelmelerini engellemek, bilinçlerini bulandırmak için farklı farklı yöntemleri kullanırlar. Sadece baskı ve zor yoluyla dizginleyemeyecekleri işçileri çeşitli yöntemlerle kapitalizmin yaşanabilir tek sistem olduğuna ikna etmeye çalışırlar. Çoğu zaman bunda başarılı da olurlar.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla beraber, sermayenin küresel anlamda saldırıları hız kazandı. Neoliberal politikalar bütün ülkelerde etkisini gösterdi, gösteriyor. İnsanlar kitleler halinde açlık, yoksulluk ve işsizliğe itiliyor. Dünyanın birçok bölgesinde çatışmalar devam ediyor. Yakın tarihte Balkanlar ve Kafkaslar’da kanlı savaşlar yaşandı. Afrika’da çatışmalar durulmuyor. İsrail’in Filistin halkına açtığı savaş onyıllardır sürüyor. Afganistan’da da barış yok. Bütün Ortadoğu’yu saran, şu anda Suriye ve Irak’ta devam edip Türkiye sınırına dayanan savaş yayılarak devam ediyor.
Yoksulluk, gelecekten ümitsizlik ve savaşlar kitlesel göçlere neden oluyor. Göçmen işçiler sorunlarını çıkıp geldikleri topraklarda bırakamıyorlar. Gittikleri yerlerde daha da ağır sorunlarla yüz yüze gelebiliyorlar. Amerika’da, İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’da ve daha pek çok ülkede göçmen işçilere yapılan baskılar artarak devam ediyor. Dünyanın pek çok ülkesinde ayrımcı politikalar hayata geçiriliyor. Din, ırk, dil, kültür üzerinden işçi sınıfı bölünüp parçalanıyor. Elbette bu kapitalist sömürü düzeninin iğrenç bir oyunudur. Ancak pek çok işçi ve emekçi örgütsüzlüğün kurbanı oluyor ve bu oyunlarla aldatılmaktan kurtulamıyor. Sorunlarının kaynağı olarak sömürü düzenini değil, göçmen işçileri görüyorlar ve onlara düşman oluyorlar.
Sermaye sınıfı, nüfusun çoğunluğunu oluşturan biz işçileri yalanlarına ikna etmek, kutuplaştırmak, zihnimizi bulandırmak, manipüle etmek için görsel basını, interneti, gazeteleri, olimpiyatları, şarkı yarışmalarını, milli maçları, kısacası her şeyi kullanıyor. O kadar arsızlar ki, ebola örneğinde olduğu gibi, insanların yaşadığı salgın hastalıkları bile milliyetçiliği kışkırtmak için kullanabiliyorlar.
Kapitalizm insanlığı yok oluşa doğru götürüyor. Uzun zamandır Ortadoğu’da devam eden savaş, derinleşerek şiddetleniyor. Emperyalist ülkeler kirli savaş politikalarını uygulamaya koyarak Ortadoğu’da yaşayan halkları birbirine kırdırıyor. Burjuva devletler ve politikacılar, şu anda yaşanan ve uzun yıllar da sürecek olan bu savaşa işçileri ikna edebilmek için, yukarıda sıraladığımız yöntemleri kullanıyorlar.
Bizlere düşen görev bu tür gelişmeleri doğru yorumlamak ve sınıfımızın çıkarları temelinde irdelemektir. Burjuvazinin bu ve benzeri tuzaklarına düşmemek, sınıf mücadelesini hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda en yukarıya taşımaktır.
link: Gebze’den bir işçi, Milliyetçilik Zehirdir, 11 Kasım 2014, https://marksist.net/node/3657
Kapitalist Ekonominin Tepesindeki Karanlık Bulutlar
Türkiye Gelir Eşitsizliğinde Dünya Liderliğine Oynuyor