İran’da, 25 Ekimde, Reyhaneh Jabbari, 2007 yılında kendisine tecavüz etmeye kalkışan eski istihbaratçı bir adamı öldürdüğü gerekçesiyle idam edildi. 26 yaşındaki Jabbari, kendini savunmak isterken adamı yaraladığını ama öldürmediğini, o sırada evde bulunan üçüncü bir kişinin adamı öldürdüğünü söylemesine rağmen hiçbir itirazı dikkate alınmamış, onun bu iddialarına ilişkin hiçbir soruşturma yapılmamıştı. Yargılama süreci tam bir fiyaskoydu aslında. Zaten mahkeme heyeti daha en başından hükmedeceği cezaya karar vermişti bile. Çünkü ölen kişi devletin adamıydı, erkekti ve zengindi. Öldürmekle suçlanan kişi ise gencecik bir kadındı, sıradan bir emekçiydi. Gerisinin onlar için ne önemi vardı ki!
Nitekim Jabbari’nin idam edilmeden önce annesine yazdığı mektupta söyledikleri bu gerçeği ifade ediyor ve İran’da da kapitalizmin yasalarının hüküm sürdüğünü gösteriyor. Jabbari mektubunda annesine “Dünya bana yaşamak için 19 yıl verdi. O uğursuz gecede ölmeliydim. Bedenim şehrin bir köşesine atılmalı ve birkaç gün sonra polis beni teşhis etmen için seni tecavüze uğradığımı da orada öğreneceğin adli tıp doktorunun ofisine götürmeliydi. Biz onların gücü ve servetine sahip olmadığımız için, katilim asla bulunamayacaktı” demiş.
Evet, Jabbari kendini savunmasaydı sonu böyle olacaktı. Ama kendini savundu ve bu sefer de katili ve tacizcileri onun için idam kararı veren yüksek mahkemenin hâkimleri oldu. Devletin zorbalığı karşısında kendini savunacak hiçbir şeyi olmayan Jabbari, öteki dünyada kendisini taciz eden hâkimlerden hesap soracağını yazıyordu mektubunda. Üstelik Jabbari İran’da bu şekilde katledilen ilk kadın değil. Örneğin geçen yılın verilerine göre İran’da en az 25 kadın idam edildi. Kadınların yargılamalarında genellikle işkenceyle alınmış ifadeleri dikkate alınıyor ve hiçbir delil olmaksızın sadece bu ifadeler üzerinden idam kararı veriliyor.
Jabbari ve ailesi tek başınaydı ve bu katliamı durduramadılar. Uluslararası örgütler tarafından organize edilen imza kampanyaları da bir işe yaramadı. Jabbari’nin dediği gibi “güç ve servet sahibi olmayanlar” resmi ya da gayri resmi katledilirken, katledenlerden hesap sorulmuyor. Dünyanın her yerinde bu böyle değil mi zaten? Örneğin Türkiye’de 13 yaşında bir kıza tecavüz eden çoğunluğu asker ve memur olan onlarca kişi neredeyse hiç ceza almadan dava kapatılmıştı. Ama haberi okuyan herkesin akıl sağlığının yerinde olmadığını anlayacağı bir kadına, bebeğini aç bırakarak öldürmek suçundan ömür boyu hapis cezası verilmişti.
Sadece kadınlar değil, hakkını arayan, örgütlenmek isteyen işçiler, sendikacılar, devrimciler de idam ediliyorlar ya da ömür boyu hapis cezalarına mahkûm ediliyorlar. Elbette bu zorbalığa son verecek tek güç devrimci işçi sınıfıdır. Ancak bu güç sayesinde İran’da ve dünyanın her yerinde kapitalist devletler tüm kurumlarıyla birlikte yıkılabilirler.
link: Sarıgazi’den MT okuru bir işçi, Reyhaneh Jabbari’nin İdamı, 7 Kasım 2014, https://marksist.net/node/3637
Doğa Yıkımının Sorumlularından Bol Laf, Sıfır İcraat
Sermaye Kana Doymuyor, İşçi Katliamları Devam Ediyor!