Zalim dünyanın çocuklarıydık Zulümle büyüyen Öğrendik ki zulmün büyütemediği çocuklar da var Günahkârların yaktığı cehennem ortasında Bükük boyunlu çocukların kirli gerdanlarında Dinmeyen gözyaşlarının parıltısında Cenneti gördük Ve tanrı hikâyelerine secde etmedik Yürümek için bir nefeslik takat gerekirken Sırat’a cambaz olamama maruzatındaydık Melekler yıkamazken kılıçtan keskin köprüleri Biz köprü altı cehennemi üşüttük Dünya güneş etrafında pervaneyken Biz kadehlere doldurduğumuz günün sarhoşluğunda Yanlış adreslerdeki Azrail’i defetme telâşındaydık Ellerimizin yakınlığıyla yaratılanların uzaklığıydı Beni sana yabancılaştıran Ve yaratmak mahsusken yalnız bize Yaradan’a sığınmak gafletiyle Umudun en umutsuz haline sarıldık her gece Ölüm hasretini anımsatsa da Umutsuzluğa uyandığımız sabahlar Ölmeyi hiç istemedik Soğumamalıydı sımsıcak yüreklerimiz Yapması ve yıkması gereken ellerimiz Toprak dolu avuçları hissedemeyecek kadar aciz olmamalıydı En güzel yerindeyken hikâyelerin küstürüp çocukları Susulmamalıydı Ve biz asırlardır hayata dargın çocuklara Rüyada görülemeyen gerçeklerin öyküsünü anlattık Yüreklerimiz döküldükçe parlayan çelik kızılında hâlâ sımsıcak Ve yaratan ellerimizin görkemiyle sarsılan kahpe düzen Bir nasırlı tokadın şiddetiyle yıkılacak Ş.K.
15 Aralık 2009
link: okurlarımızdan, Soğumamalı Sımsıcak Yüreklerimiz, 15 Aralık 2009, https://marksist.net/node/2330
sonraki yazı ...
Barış ve Adalet İçin 247. Hafta
Barış ve Adalet İçin 247. Hafta