4 Mart Perşembe günü saat 18:50'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinden Önder Babat, Taksim'de okuyucusu olduğu dergi binasının yakınında, başına "isabet eden" tek kurşunla öldürüldü. Yanıbaşındaki arkadaşları ne olduğunu anlayamadan Babat, susturucu takılmış bir silahla susturuldu.
İstanbul Üniversitesinde cinayet gününden beri olayı protesto eden ve aydınlatılmasını talep eden eylemler gerçekleştirildi. Sosyalist ve devrimci fikirleriyle tanınan ve içinde yaşadığı toplumdaki sorunlardan duyduğu rahatsızlığı dile getirmede takındığı devrimci tutumlarıyla tanınan Önder Babat için yapılan eylemlerde, tüm öğrenci grupları ve devrimci siyasetler ortak hareket ettiler. Olayın ertesi haftasında Fen-Edebiyat fakültesi öğrencileri yemek saatinde buluşarak tüm öğrencileri ve öğretim görevlilerini konuya duyarlı olmaya çağıran bir eylem düzenlediler. Yine bir hafta sonra aynı gün ve saatte Taksim'de Önder Babat'ın öldürüldüğü sokakta, ailesinin de katılımıyla bir eylem daha düzenlendi. Bu eylemlerde, aradan haftalar geçmesine rağmen, cinayetin aydınlatılması yolunda hiçbir şey yapmayan hatta bu yöndeki girişimleri engelleyen polis ve bu faili "meçhul" cinayeti gerçekleştirenler protesto edildiler.
Hareketin yükseldiği dönemlerde burjuvazinin, kendisi açısından tehdit olarak gördüğü tüm yapıları ve bunların içinde yer alan devrimcileri, hiç duraksamadan bu türden faili "meçhul" cinayetlere kurban götürdüğünü, var olan örgütlülüğü dağıtmak ve devrimcileri sindirmek amacıyla yasal ya da yasadışı her yola başvurduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Ancak neredeyse yaprak kımıldamayan bir dönemde gerçekleşen bu saldırı, akıllara "neden" sorusunu getiriyor olsa da, burjuvazinin ve onun polisinin cinayetlerinin arkasında envai çeşit neden bulunabilir. Zaten olayın hemen ardından yapılan birbirinden mesnetsiz açıklamalardan da anlaşılacağı üzre, polis cinayeti açıkça örtbas etmeye çalışmaktadır.
Çok açık ki Önder Babat'ın katili burjuva devlettir. Bize düşen görev, bu gerçekleri teşhir etmekle yetinmeyip, devrimci gençlerin, işçi ve emekçilerin canını yakan hatta yaşamına kasteden bu burjuva düzeni ortadan kaldırabilecek örgütlü bir mücadeleye katılmaktır.
Burjuva sınıfın barbarlıkları ve cinayetleri ne kadar acı verici olsa da, duygusallığa kapılmadan, her zaman için işçi sınıfının bağımsız politikasının peşinden gitmeli, sınıfın gücüne güvenmeli ve bu belaların da ancak bu yolla çözüleceğini bilmeliyiz.
Burjuva devletin katlettiği bir devrimciyi, "acındırma" edebiyatı üzerinden politika malzemesi yapmak, sadece anma toplantılarıyla yetinmek komünistlerin takınacağı tutumlar olmamalıdır. Ölen binlerce insanı televizyonlarında ve gazetelerinde pişkin pişkin göstererek burjuvazi zaten bunu fazlasıyla yapıyor.
Kuşkusuz bir başka noktaya da dikkat çekmek gerekiyor. Yaşadığımız topraklarda burjuvazinin devletinin ve faşizan polis örgütünün kendine has bir özgürlüğü vardır. Polisin ezilen sınıflara ve devrimcilere uyguladığı şiddet, terör ve yıldırma hareketleri, burjuva düzenin kurumları tarafından örtbas edilmeye ve toplumun gündeminden kaçırılmaya çalışılır. Burjuvazinin kendi baskı aygıtlarına yerleştirdiği ve üniformayı sırtına geçirdiği andan itibaren ezilmişliğinin, yaşadığı sıkıntıların faturasını ne yazık ki halktan çıkarmaya çalışan polisin, hakkını arayanlara karşı gösterdiği insanlık dışı tutumu ve işkence konusundaki ihtisası Türkiye'de dillere destan durumdadır.
Her şeye rağmen, burjuvazinin bu tür baskı ve yıldırma operasyonlarının devrimcileri sindiremediği de yine tarihin bizlere öğrettiği bir gerçekliktir. Unutmayalım, işçi sınıfı tüm dünyada tarih sahnesindeki yerini almaya başladığında, burjuvazinin bu saldırılarına yüz binlerle hatta milyonlarla yanıt vermesini de bilecektir. O zamana kadar acele etmeden, sabırla ama kararlılıkla örgütlenmeye ve mücadele etmeye devam etmeliyiz.
KAHROLSUN FAŞİZAN POLİS AYGITI! CİNAYETLERİN FAİLİ BURJUVAZİDİR!
ÜNİVERSİTELERDE SİVİL-ÜNİFORMALI POLİSE HAYIR!
BURJUVAZİYE DE, DEVLETİNE DE GÜVEN YOK!
link: İstanbul Üniversitesinden MT okuru bir öğrenci, Yargısız infazlar devam ediyor!, 22 Mart 2004, https://marksist.net/node/1217
Yerel Yönetimler ve Yerel Seçimler Üzerine
Sezonluk İşçiler: “Dershane öğretmenleri”