İnternette gazetelere göz gezdirirken okuduğum bir köşe yazısında; mevcut ekonomik krizin kapitalizmden değil başka sebeplerden dolayı ortaya çıktığını söyleyen, piyasa ekonomisini adeta kutsayan ifadelerle karşılaştım: “Dünya ekonomisini sallayan krizle ilgili yorumların önemli bir bölümü temelsiz, mesnetsiz ve önyargılı. Bu tespit, ülkemizde yapılan yorumlar açısından bilhassa geçerli. Sol ve sağ devletçiler desteksiz atmaya ve krizin faturasını piyasa ekonomisine çıkarmaya devam ediyor.” (Atilla Yayla, Zaman gazetesi)
Bu ifadelerden sonra ise, yazar, piyasa ekonomisi hakkındaki eleştirilere bakın nasıl yanıt veriyor: “Piyasa ekonomisi ile ahlak arasında kurulan negatif ilişki de tamamen yanlıştır ve koyu ve derin bir önyargının eseridir. Piyasa ekonomisi ahlaka dayanır ve ahlakı geliştirir. Devletçilik ahlakı eritir. Piyasa ekonomisi her zaman ve mekân için geçerli olan bir temel ahlak kodunu –insanların hayat, hürriyet ve mülkiyetine saygıyı– esas alır ve ahlakın alanına başka nelerin nasıl gireceğini zamana, mekâna, toplumların kendilerine bırakır.” Evet, kapitalizm ahlaka dayanırmış ve onu geliştirirmiş!
Kapitalizm hakkında sadece şu soruları sormak yeterli olur sanırım. Bu köşe yazısını yazan acaba hiç mi açlıktan ölen insanları, savaşlarda ölen, sakat kalan insanları, milyarlarca emekçinin sömürülen emeğini, günden güne artan işsizler ordusunu, muazzam derecede yükselen fakirliği, gelir dağılımındaki adaletsizliği, zengin ve fakir arasındaki uçurumun günden güne ciddi boyutlarda artmasını, her şeyin alınıp satılabilen bir meta haline getirildiğini vs. görmüyor? Bu köşe yazarının ya vicdani yönden bir rahatsızlığı yok ya da gerçekten kör, sağır ve dilsiz. Eğer birazcık vicdanı olsa kapitalist sistemin derin çelişkilerini nasıl görmezden gelebilir? Oysa bu yazar, her seferinde dini hassasiyetleri dile getirerek, ahlaktan, iyilikten, doğruluktan dem vurarak, insancıl ve dost yanlısı gibi gözüküp sinsice bir şekilde kitleleri manipüle eden bir burjuva gazetesi olan Zaman gibi bir gazetede köşe yazarlığı yapıyor. Bu da bizleri kimin ne olduğu hakkında yeterince bilgilendirmiyor mu?
Din, iman, ahlak, doğruluk, dürüstlük, iyilik diyerek insanları peşinden sürükleyen Zaman gazetesi ve Gülen cemaati, söz konusu ekonomi olunca, kapitalizmi, o çürümüş köhnemiş ve artık tarihin çöp tenekesine atılmayı bekleyen bu sistemi adeta göklere çıkartmaktadır. Ortada yığınla adaletsizlik ve insanlık dışı bir sistem varken, insanların dini hassasiyetlerinden de yararlanarak her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söyleyerek, insanları kanaat et, haline şükret, isyan etme gibi söylemlerle uyutarak burjuvazinin değirmenine su taşımak ancak ikiyüzlülüğün ve sinsice bir oluşumun işi olabilir.
Bizler bir avuç asalak sınıfına ve onların şakşakçılığını üstlenen gericilere karşı bilinçli bir şekilde örgütlenmek ve mücadele etmek zorundayız. Kapitalizm yıkılmaya mahkûmdur ve bu durum her geçen gün daha da belirginleşmektedir. İşçi sınıfının devrimci bir perspektif zemininde örgütlenip mücadeleyi yükseltmesi önümüzdeki dönemde en çok ihtiyaç duyulan bir gerekliliktir.
link: Marmara Üniversitesinden MT okuru bir öğrenci, Kapitalizmi Savunmak?, 23 Nisan 2009, https://marksist.net/node/2095
Kürt Halkına ve DTP’ye Yönelik Devlet Terörüne Son!
Avusturya’da Krizin Faturası İşçilere Yükleniyor