TBMM Genel Kurulu, 17Aralık 2013’te başlayan yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında, 4 eski bakanın Yüce Divan’a gönderilip gönderilmeyeceğini belirleyecek oylamayı gerçekleştirdi. Mecliste 312 milletvekili bulunan AKP, yaklaşık 40 fireyle, 4 bakanın Yüce Divan’a gönderilmesini reddetti.
17 Aralık 2013’te yapılan yolsuzluk operasyonlarının ardından ortalığa saçılan ses kayıtlarına, delillere, ayakkabı kutularına saklanan milyon dolarlara rağmen, yolsuzlukların üstünü örtme çabası devam ettirildi. İlk olarak 4 bakan için yargıdan takipsizlik kararı çıkarıldı. Ardından bakan çocuklarının ve Reza Zarrab’ın el konulan paraları faizi ile birlikte geri verildi. Adli Tıp Kurumu’nun incelemesi sonucunda ses kayıtlarının montaj olmadığı gerçeği, getirilen yayın yasağı ve gizlilik kararı sonucu gizlenmeye çalışıldı. Son olarak mecliste yapılan oylamada bakanların Yüce Divan’a gönderilmesi reddedildi. Mecliste yapılan oylamada bakanların suçlu olup olmadığı suç ortaklarına sorulunca sonuç şaşırtıcı olmasa gerek!
Aslında burjuvazi bir iktidar kavgasına tutuşmasaydı, kasalarını dolduran herkes halinden memnundu. Ne zaman ki burjuvazi içinde yaşanan çıkar çatışması son noktaya dayandı, yapılan yolsuzluğun bir kısmını içeren belgeler-bilgiler de ortaya saçılıverdi. İşçi sınıfının devrimci örgütlülüğünün yeterince güçlü olmadığı böylesi dönemlerde, iktidar kavgasına tutuşan tarafların ortaya çıkardığı kadarı bile yapılan yolsuzluğun boyutunu çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.
Ayakkabı kutularına saklanan milyon dolarların, 700 bin liralık saatlerin yolsuzluğun simgeleri haline gelmesinin ardından, 1150 küsur odalı, ihtişamlı sarayın, ultra lüks özel uçağın gündeme gelmesi AKP’ye oy veren geniş emekçi kesimleri son derece rahatsız etti. İşçilerin çalışma ve yaşam koşulları gittikçe kötüye giderken, umut bağladıkları partilerin egemenlerinin sefahat içinde yüzmesi işçi-emekçi kitlelerde bir tepki doğurdu. Meclisteki oylama sonrası AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in yaptığı açıklama oldukça dikkat çekici: “Asgari ücretin yeni 1000 liraya çıktığı bir ülkede bir siyasetçi 700 bin TL’lik saat alamaz kardeşim. Bu 700 bin liralık saati kolunda taşıyamaz.” Ne var ki o burjuva siyasetçi 700 bin liralık saati işçilerin gözüne soka soka defalarca taktı.
Bir tarafta ayakkabı kutularından çıkan milyon dolarlar, 700 bin liralık “hediye” saatler, ihtişamlı saraylar; diğer tarafta açlık sınırının altında bir ücretle çalışmak zorunda bırakılan milyonlar! Bir tarafta toplumun %1’ini oluşturup, toplam zenginliğin %48’ini elinde tutan sömürücüler; diğer tarafta toplumun %99’unu oluşturan ve sefalete, açlığa, yoksulluğa mahkûm edilen geniş işçi-emekçi kitleler! Lağım çukurunu andıran bu düzen bizler için hiçbir gelecek vaat etmiyor. Yolsuzluğun, rüşvetin, dolandırıcılığın, hilenin, yalan dolanın bitmek tükenmek bilmediği bu düzenden gerçek kurtuluş, işçi sınıfının devrimci mücadelesi ile mümkündür ancak.
link: Gebze’den MT okuru bir kadın işçi, İnsanın Hırsız Olup Olmadığı Suç Ortağına Sorulmaz ki…, 24 Ocak 2015, https://marksist.net/node/3921
Kapitalizm Öldürüyor
Ses