Merhaba Marksist Tutum okurları,
Ben İstanbul’dan bir tekstil işçisiyim. Bundan iki sene öncesine baktığımda gerçekten hayatı sorgulamayan, gece gündüz demeden çalışıp hiçbir hak aramayan birisiydim. Ya şimdi ne değişti benim için? Çalıştığım işyerinde 16 Eylülden beri grevdeyiz ve 16 Eylülden itibaren hayatım tam anlamıyla değişti. Artık sınıf mücadelesinin içindeyim. Şunun farkına vardım ki, çalıştığım işyerinde doğru dürüst kimseyi tanımıyordum. Günde 12 saat ve bir hafta gece bir hafta gündüz çalışıyordum. Yemek saatleri dışında çay paydosu yapmıyorduk. Yani monoton bir hayatım vardı. Birileriyle konuşamamak, bir şeyleri paylaşamamak çok acıydı. Şimdi ise grevin ilk gününden itibaren grevdeki arkadaşlarla ekmeğimizi, suyumuzu, battaniyemizi her şeyimizi paylaşıyoruz. Birbirimizin sorunlarını, dertlerimizi paylaşıyoruz. Gerçekten de ben insan olduğumun farkına vardım ve artık bilinçli mücadele etmekten korkmuyorum. Grev bir okuldur derler, gerçekten de grevimiz boyunca o kadar çok şey yaşadık ki! Sermayenin kolluk güçleri çadır kuramazsınız dediler, toplu halde burada duramazsınız dediler ve üç sefer çadırımızı yıktılar. Hatta üçüncüsünde coplandık, biber gazı yedik, gözaltına alındık, pes etmedik. Bugün bundan vazgeçseydik şu anda toplu olarak grev yerinde duramazdık. Bir çadır kurmak için mücadele ettik. Bugün iki çadırımız var. Önemli olan yeter ki biz mücadelemize devam edelim. Gerçekten de bu süre içinde maddi manevi sorunlarımız oldu. Ama bu sorunlarımız bizi mücadeleden geri bıraktıramadı, geri bıraktıramaz da.
Evet, bu grev herkesin farklı yeteneklerini ortaya çıkarttı. Ben de grevden önce kitap okumazdım, dergi okumazdım. Şimdi ise bol bol okuyorum. Nazım Hikmet’in bir şiiri var:
HÜRRİYET KAVGASI
Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
dalga dalga aydınlık oldular,
yürüdüler karanlığın üstüne.
Meydanları zaptettiler yine.
Beyazıt'ta şehit düşen
silkinip kalktı kabrinden,
ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını
yıktı Şahmeran'ın mağarasını.
Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.
İşçi sınıfının mücadelesi için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım. Güzel, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya istiyorsak mücadelemize devam etmek zorundayız. Marksist Tutum bizlere umut ışığı olmaya devam ediyor. Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
link: İstanbul’dan grevci bir tekstil işçisi, Hürriyet Kavgası, 4 Nisan 2006, https://marksist.net/node/973
İstanbul Üniversitesinde Polis Terörü
İşçi Hareketinden: Mart 2006