İstanbul'da Pazar günü gerçekleştirilen Uluslararası Emekçi Kadınlar günü kutlamasına yaklaşık olarak 8 bin kişi katıldı. Miting alanında 10:30'dan itibaren toplanılmaya başlandı. 12:30'dan sonra yürüyüşe geçildi. Miting alanının ön kısmındaki kadın grupları bir zincir oluşturdular ve kadın-erkek birlikte katılmış kortejleri zincirin arka kısmında tuttular. Zincir oluşturan kadın örgütlerinden katılanların sayısı, kadınlı-erkekli karma kortejlerin katılımcılarına oranla çok azdı. Yürüyüş başlayana kadar kadınlar, hiçbir erkeğin zincirin kenarından bile geçmesine izin vermeyip onlarla birebir dakikalarca tartıştılar. Arada 50 metre kadar boşluk bırakarak, karma grupların kadın gruplarına katılmalarına izin vermediler.
Ön taraftaki kadın gruplarının ağırlıklı olarak cins ayrımını ön plana çıkaran, kadınların yaşadıkları sorunların kaynağı olarak erkekleri gören bir bakış açısını ortaya koyan sloganlar atmaları dikkat çekiciydi: "hayır diyorsam hayır!", "kimsenin namusu olmayacağız!", "namus cinayetlerine hayır!", "acıları durduran kadının örgütlü gücü olacak!", "töre vuruyor, devlet koruyor!"… Bu esnada arka taraftan "yürüyüş hakkımız engellenemez!", "kadın erkek el ele mücadeleye!", "cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!", "yaşasın sınıf dayanışması", "yaşasın örgütlü mücadelemiz", "kadın erkek el ele özgür günlere" sloganları atılıyordu. Zincirin arkasında karma grupların katılmasını engellemek için bekleyen kadın temsilcileri tarafından, bu sloganların erkek sloganları olduğu ileri sürüldü. Kadın gruplarının temsilcileriyle tartışan kadın işçiler, bu sloganların işçi sınıfının kadın ve erkeklerinin ortak taleplerini yansıttığını, cinsiyetçi bakış açısıyla sorunların çözümlenemeyeceğini, yaşadığımız sorunların ortak olduğunu anlatmaya çalıştılar. Platformda alınan kararların doğru olmadığını belirterek, bu mücadele gününün anlamını açıkladılar ve kadın ve erkeklerin birlikte katılımıyla kutlanması gerektiğini söylediler.
Saatler süren tartışmalardan sonra, kadın gruplarının temsilcileriyle arka tarafa vebalı gibi atılmış karma grupların temsilcileri arasında, aradaki boşluğun kapatılması konusunda anlaşmaya varıldı. Mesafenin kapanmasıyla grupların birbirlerine seslerini duyurmaları, bazen de ortak sloganlar atmaları sağlanmış oldu. Kadın kortejlerinin içinde yer alan DEHAP'lı kadınların attıkları "Leyla Zana'ya özgürlük" gibi bazı sloganlar arka taraftaki gruplar tarafından da desteklendi.
Bu mitingden sonra bir kere daha şunu gördük ki, biz işçilerin boş bıraktığı yeri bizim mücadelemizi bölmeye çalışanlar doldurmaktadır. 8 Mart, mücadele tarihimizi yeniden öğreneceğimiz, yeniden anlatacağımız, hafızamızın tazelenmesi için bir fırsat olarak değerlendireceğimiz bir mücadele günüdür. İşyerine kilitlenerek yanan Chicagolu dokuma işçileri sınıf mücadelesi verirken öldüler, New Yorklu kadın tekstil işçileri daha kısa çalışma saatleri için greve gittiklerinde öldürüldüler. Kadınların ve erkeklerin birlikte kurtuluşlarının tek yolunun, onların ücretli köleliğine son verecek şekilde birlikte mücadele etmesi gerektiğini bugün bir kez daha hatırlamamız gerekir. Mücadelemize sahip çıkarsak, burjuvazi işçi sınıfının mücadele tarihini temsil eden bu günün altını boşaltamayacak, onu adeta bir tüketim gününe dönüştüremeyecektir.
Yaşasın sınıf mücadelesi!
Kapitalizm yıkılmadan cins ayrımı kaldırılamaz!
Kadın erkek el ele mücadeleye!
link: KESK'ten bir kadın işçi, Her gün 8 Mart, her gün mücadele günü olsun!, 9 Mart 2004, https://marksist.net/node/1223
8 Mart ve Feminizm