Yer kabuğundaki kırıklar fay olarak adlandırılıyor. Dünyanın oluşumuyla birlikte ortaya çıkan fay hatları, yeryüzü hareketlerinin devam etmesiyle zaman içerisinde daha da çeşitlendi. Birkaç metrelik olanından tutun yüzlerce kilometrelik olanlarına kadar irili ufaklı olabilen faylar içinde, özellikle büyük olanlar harekete geçtiğinde büyük yıkımlara yol açıyor. Sallantının şiddeti yıkımın büyüklüğünü de belirliyor. Resmi olmayan rakamlara göre 50 binden fazla insanın hayatını kaybettiği Gölcük depremi hafızalardaki canlılığını koruyor. 2011’de Van’ı 25 saniye sallayan 7,2 büyüklüğündeki depremde en az 600 kişi hayatını kaybetmişti. Yakın zamanda dünyanın bir başka köşesinde Nepal’de 25 Nisan ve 12 Mayısta meydana gelen depremlerde de 8 binden fazla insan hayatını kaybetti.
Fay hatlarının deprem kaynakları olduğu keşfedildiğinden bu yana, yerleşim yerlerinin imar yapısı da fay haritaları dikkate alınarak yeniden şekillendiriliyor. Örneğin fay hatları üzerinde yüksek binalar, kalabalık yerleşim yerleri inşa edilmesi çıkarılan yasalarla yasaklanıyor. Ne var ki, insan yaşamı dikkate alınarak şekillendirilmesi gereken imar planları, kapitalizm altında çoğu kez göz ardı ediliyor. Türkiye’de yerleşim yerlerinin modernize edilmesi adı altında yürütülen “kentsel dönüşüm” projesinin gerçekte “rantsal dönüşüm” şeklinde gerçekleştiği herkesin malûmu. Bu dönüşüm rantsal olarak gerçekleştirilirken, birinci dereceden deprem bölgelerinin üzerinde gökdelenlerin yükseldiğine, okulların inşa edildiğine, göllerin kurutularak yerlerine yatırım adı altında havaalanları inşa edildiğine de tanık olduk. Ormanlık alanların, sit alanlarının, tarım arazilerinin de nasıl ranta kurban edildiğine ve tabii ki sonuçlarına da tanık olduk, oluyoruz.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haber, bu rantsal hikâyenin gerçekte nasıl yürümekte olduğunu çarpıcı bir şekilde gösteriyor. Bir fay hattının yeri değişebilir mi gibi absürt bir sorunun bile nasıl karşılığını bulabileceğini gördük. Bu örnekte de göreceğimiz üzere, eksik raporlar işleme konularak projeler hayata geçiriliyor. Teknik çalışmalar sonucu çıkarılan ve imza altına alınan raporlara dokunulmuyor.
Olay yeri İstanbul, Pendik Belediyesi, Güzelyalı Mahallesi. Pendik Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden, akaryakıt istasyonunun yapılacağı alanın güneyinde yer alan “fay hattı”, “park alanı” ve “yol alanı”nın yeniden düzenlenmesini talep etti. Ayrıca “fay hattı taramasının iptal edilmesini” istedi. Bu talebin ardından Belediye Meclisine, İmar ve Bayındırlık Komisyonu Raporu sunuluyor. Bu raporda Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü tarafından, söz konusu alanda yer alan fay hattına ilişkin bir yazı da bulunuyor. Yazıda, plan çalışmasının fay hattından etkilenen alanın bütününe yönelik hazırlanması gerektiği belirtiliyor ve talebin planlama ilkesine aykırı olduğuna dikkat çekiliyor. Raporda net ifadelerle “plan değişikliğinde fay hattı taramasının iptal edildiği, bu kapsamda bir değişikliğin ilgili kurum görüşleri doğrultusunda bölgesel bir karar kapsamında değerlendirileceği, parsel bazında doğal yapıya ilişkin alan ve sınırların iptal edilemeyeceği” söyleniyor. Yani kısaca, belediyenin talebine olumsuz yanıt veriliyor, planı “keyfine göre değiştiremezsin” deniliyor.
Normal şartlarda teknik komisyonun raporu dikkate alınarak bu plandan vazgeçilmesi beklenirdi. Fakat öyle olmuyor. Pendik Belediyesi’nde AKP’li meclis üyelerinin oylarıyla plan değişikliği kabul ediliyor. AKP’nin seçim kampanyasında kendine oy istemek için kullandığı “onlar konuşuyor AKP yapıyor” sloganı, burada gerçek haliyle tezahür ediyor: Bölgenin özellikleri plana uymuyorsa, planı değil bölgenin özelliklerini değiştir!
Bu tür üçkâğıtların sonuçları olası bir depremde binlerce insanı etkileyecek. Bugün ihaleler, projelerle iş yapıyor gibi görünüyorlar, ancak insan hayatını hiçe saymalarının bedelini ödeyecek olanlar yine işçiler, emekçiler olacak.
link: İstanbul’dan bir MT okuru, “Fay Hattını Yeniden Düzenleyin!”, 27 Mayıs 2015, https://marksist.net/node/4239
Tofaş ve Mako’da Anlaşma Sağlandı, Zor Süreç Şimdi Başlıyor
Metalde İsyan