İstanbul Beyoğlu’nun İstiklal Caddesini çoğu insan bilir. Cafcaflı, ışıklı, müzik sesleriyle, sinemalarla, dünyanın dört bir yanından insanlarla, her saat doludur. Sevgililer el ele dolaşır, kimi Çiçek Pasajında balık keyfi yapar, kimi alışveriş… Günün her saati panayır yeri gibidir. İstanbul’un kalburüstü caddelerinden biridir.
Bu albenili caddenin tam orta yerinde, Galatasaray Lisesinin önünde, 14 yıldır her Cumartesi durur anaların yüreği. Bu sahte pembe tabloyu yırtar adeta. Bu ülkede hiçbir şeyin bu caddede gözüktüğü gibi olmadığını vurur insanların yüzüne. Rezil bir tarih gizlidir bu caddede. Yakından bakanlar, katledilen, sürülen Musevileri, Rumları, onların dükkânlarını, kiliseleri görmeye başlar. Biraz daha yakından bakanlar Cumartesi Annelerinin sesini duyup katillerin katletmeye devam ettiklerini de görür. Cumartesi Anneleri yaklaşık 14 yıldır bıkmadan, usanmadan, korkmadan çocuklarını katleden katillerden, katilleri barındıran, besleyen devletten hesap soruyorlar. Ancak yıllardır acıları dinmedi. Çoğu çocuklarının bir daha geri gelmeyeceğini bile bile vazgeçmediler ve başka anaların yüreği yanmasın diye, çocuklarının izlerini sürmeye devam ettiler. Önce çocuklarını canlı istediler, canlısı yoksa cesetlerini, o da yoksa kemiklerinin hesabını sordular ve hâla da sormaya, kayıplarını aramaya devam ediyorlar. Kimlerdi katledilen, kaybedilen bu insanlar? Yaşananlara sessiz kalmayan, gerçeğin arkasından giden, haksızlığa boyun eğmeyen, ezilen Kürt halkına karşı yürütülen savaşa karşı çıkan, emeğine sahip çıkan kimi genç, kimi kadın, kimi çocuk, kimi baba, kimi anne ve hepsi de mücadeleci insanlardı.
Cumartesi Anneleri, polise, tazyikli suya, gözaltılara aldırmamışlardı, çünkü kararlıydılar. Ertesi hafta tekrar aynı yerde toplanıp seslerini çıkarmaya, kayıpların hesabını sormaya devam ettiler. Erdoğan hükümeti geçtiğimiz haftalarda Cumartesi Anneleriyle görüştü. Yıllarca gösterdikleri kararlı ve korkusuz tutum başbakanın onlarla görüşmek istemesine neden oldu. Erdoğan hükümetinin ikiyüzlü tavrı ne kadar sürecek ya da gerçekle ne kadar ilgilenecek bilinmez ama bugüne kadar yaşananları sanki hiç bilmiyormuş da ilk kez öğreniyormuş gibi sahte bir duyarlılık içindeydi. İkiyüzlü diyoruz, çünkü en son Kürt sorununda “analar ağlamasın” dedikten hemen sonra operasyonlara devam edilmişti. Savaş bugün de devam ediyor. Erdoğan hükümetinin de diğer burjuva parti ve hükümetler gibi derdi seçim. İnsanların gizlice kaybedilmesine karşı çıkıyor görünüyor, ama açıktan sınır ötesi operasyonlara onay veriyor. Bu yüzden burjuva iktidarlarının ikiyüzlülüğüne kanmadı ana yürekleri.
Cumartesi Anneleri ve tüm mücadeleci insanlar bilirler ki, burjuva iktidarlar, hükümetler, sorunlarımızın takipçisi olamazlar. Sadece olurmuş gibi gözükürler. Ancak işçi sınıfının devrimci mücadelesi gerçekleri gün yüzüne çıkarabilir, toplu mezarların, ölüm çukurlarının hesabını sorabilir.
link: İstanbul’dan bir öğretmen, Analar İçin Burjuvazinin Timsah Gözyaşları, 6 Mart 2011, https://marksist.net/node/2594
Kitle Ayaklanmalarında İlk Evre Tamamlanırken
Kıbrıs’ta Neler Oluyor?