Bence sıradan gerçeklerin ötesinde bir dönemi yaşıyoruz. Saflar daha da belirginleşiyor, netleşiyor. Ayak oyunları ve sahtekârlık daha da göz önüne çıkıyor. Patronlar sınıfı tüm insanlığı bir karanlığa doğru götürüyor. Bölgesel çatışmalar, açlık, sosyal hak gaspları ve işsizlik gelecekte nelerin yaşanabileceğine kanıttır. Patronlar neden korkuyorlar 1 Mayıs’tan? Çünkü onlar, işçi sınıfının nasıl bir dünyada yaşadığını anlayıp kendilerine karşı daha bilinçli ve örgütlü mücadele etmeye başlamasından korkuyor. Çünkü birleşen işçiler tüm hayatın akışını etkileyecek gücü kontrol etmeye başlarsa burjuvazinin köhnemiş düzeninin sonu da görünmüş olur. Onun için ölümüne korkuyor ve daha da saldırganlaşıyorlar. Korkmakta haklılar.
1 Mayıs öncesinde televizyonlarda biz işçileri korkutmak ve evlerimize hapsetmek için gösterilenlerin fazlasını o gün alanlara çıkan bizlere yaşattılar. Ne oldu yani, şimdi biz yaptıklarımızdan ve gelecekte de yapacaklarımızdan vaz mı geçmiş olduk? Öyle mi olacağını zannediyor bu ödlek burjuvalar? Bu şirazesi bozuk burjuva zalimliği herkese tekrar ders olsun. Bunlardan asla bir şey beklenemeyeceğinin ispatıdır yaşananlar. Bu şiddeti işçi sınıfına uygulayanlar sadece cop sallayan polisler değildir elbet. O gözü dönmüş polislere bunu emreden burjuva uşakları ve burjuvalar da bu zalimliğin esas sorumlusudur. Bu yazıya denk gelip okuyan bazıları, “ben bu tür işlere nasıl olsa hiç bulaşmayacağım” diyorlarsa, hiç merak etmesinler, “orantılı polis gücü” elbet seni bir gün bulacak ve senin orantısız hayalperestliğini bir güzel alaşağı edecektir.
Yürüyüşler, sloganlar, marşlar ve en önemlisi her şeye rağmen alanlara çıkan emekçiler bir şeyin ispatıdır. O da bütün baskılara ve yok etme girişimlerine karşı 1 Mayıs’ta somutlanan eşitlik ve özgürlük fikrinin, işçi sınıfından asla ve asla sökülüp alınamayacağı gerçeğidir. Özgürlük ve eşitlik talebimizi ne coplar ne savaşlar ne de yalanlar unutturabilmiştir. 1 Mayıs ayrı dillere, ayrı dinlere, ayrı ırklara ve ayrı kültürlere sahip işçi sınıfının aynı talepler etrafında mücadele etme ve birleşme günüdür. Bu köklü dava tüm dünya işçilerini ileriki yıllarda daha da derinlerinden kavrayacaktır.
Bazen arka arkaya, seri halde söylenmiş sloganlar, anlamından uzaklaşıp basit bir sözcük tekrarına dönüşüyor. Bizce işçi sınıfının bir parçası olan herkes, 1 Mayıs’ın ne demek olduğunu eninde sonunda kavrayacaktır. Emekçi sınıflar burjuva yalan dolanlardan uzaklaşıp, bilinçlenmeye ve birbirine güvenmeye başladığında geçmişimizden devraldığımız ve bugün bizim de söylediğimiz birçok şeyi çok daha iyi anlayacaklar. 1 Mayıs işçilerin uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Hem uluslararasıdır, tüm dünya işçilerini bütün farklılıklarıyla kapsar, hem dünyadaki tüm işçilerin birliğini ve çıkarını patronlara karşı savunur, ayrıca bu işçilerin ve emekçilerin dayanışmasını ifade eder.
Sınıf düşmanlarımız olan burjuvalar kendi işlerini yapıyorlar, saldırıyorlar. Biz işçi sınıfı da kendi işimizi yapalım, örgütlenelim. Kimsenin saflığa düşüp sınıf düşmanlarımızdan beklentisi olmasın. Onların attığı bombalar, salladığı coplar bizim bilincimizi ve sınıf kinimizi biliyor. Onlar bitecek biz büyüyeceğiz, gelişeceğiz. Bu tarihin gösterdiği yoldur. Burjuvaziyi ve onun köhnemiş sömürü düzenini, biz örgütlü işçi sınıfı, bir daha geri dönmemek üzere sadece Taksim’den değil bu dünyadan sileceğiz. Onların geçek korkuları budur ve korkmakta haklılar.
Yaşasın İşçilerin Uluslararası Mücadele Birliği!
Yaşasın 1 Mayıs!
link: Gebze'den bir işçi, 1 Mayıs ve Burjuva Demokrasisinin Sahtekârlığı, 3 Mayıs 2008, https://marksist.net/node/1784
Fas’ta 55 İşçi Yanarak Can Verdi
Açlık Ordusu Yürüyor!