Üniversite hayalleri bizlere liselerde aşılanmaya başlanıyor. Aynı zamanda liselerde baskıcı, ezberci, geri bir eğitime maruz bırakılan öğrenciler, okul sonunda, gördükleri eğitimle tamamen çelişen üç saatlik bir sınavla karşılaşıyorlar.
Lise mezunu olanların büyük bir kısmı üniversite sınavını kazanamıyorlar. Ancak kapitalizmde çareler tükenmez! Burjuvazi bundan da kendine kâr çıkartmayı bilmiştir ve öğrencilerin gözünde üniversiteler bir yaşam kaynağı halini aldıktan sonra karşımıza sınavı kazandırmaya yönelik eğitim veren dershaneler, yani burjuvazinin yeni kâr kurumları ortaya çıkıvermiştir. Yani öğrenciler burjuvazinin yeni bir kâr aracına kafalarını toslamışlardır. Tabii bu kurumlara parası olanlar gider, olmayanlar gidemezler. Gidenlerin de çok azı sınavı kazanır, kazananların hepsi üniversitelere yerleşemez, yerleşenlerden de harç paralarını ödeyemeyenler kapı dışarı edilirler ve kalanlar nihayet üniversiteli olmuşlardır.
Ben üniversiteli bir genç olarak, okuduğum üniversitenin durumunu az çok izah etmeye çalışacağım. Bakalım uğruna kendimizi paralayıp insanüstü bir çaba sarf ettiğimiz üniversiteler nasıl yerlermiş? Bölümlerimize başlayabilmemiz için geçmemiz gereken zorunlu bir İngilizce sınavı vardı önümüzde. Ben o sınavı geçemeyenlerdenim, sanırım bunun sebeplerinden biri sıradan bir devlet lisesinde okumuş olmamdır. Zira bu sınavı geçenlerin çoğu Anadolu ve Fen liselerinden gelen öğrenciler. Bundan dolayı bu yıl zorunlu İngilizce eğitimi görüyorum. İngilizce öğrenmek, verilen eğitim doğru dürüst olduktan sonra, bir zorunluluk olmaktan çıkar ve bir zevk halini alır elbette. Fakat bir yıl içerisine sıkıştırılmış ezberci ve aceleci bir eğitim içerisinde ne yazık ki öğrencilerin amacı İngilizce öğrenmek değil, bu engeli öyle ya da böyle aşabilmek oluyor. Bu nedenle zorunlu olduğunu söylüyorum.
Bölümlerimizde daha sağlıklı bir eğitim görebilmemiz için İngilizcenin şart olduğunu öne sürüyorlar ve buna karşılık verdikleri eğitim ortada. Ayrıca bölümlerdeki eğitim de İngilizce değil zaten. Bunun yanında İngilizce kitaplarının fiyatı yüzlerce milyonu buluyor ve doğal olarak durumu el vermeyen öğrenciler korsan kitaba başvuruyorlar. Ama diğer taraftan korsan kitap alanlar sınıfa alınmayacak diye tehdit ediliyoruz. Yani maddi durumu elvermeyen öğrencilerin okumalarının önüne ÖSS’den sonra bir de üniversiteyi kazandıktan sonra engeller koyulmaya başlanıyor.
Üniversiteli olduktan sonra, üniversitelerin eğitimi pek umursamamakla birlikte kârlarına çok önem verdiklerini gördüm. Örneğin kampüsteki yemekhane özel bir şirkete ait ve gelen yemeğin maliyetinin üçte ikisini öğrenciler karşılarken üçte birini okul karşılıyor. Masraflar öğrencilerin omuzlarına yükleniyor. Ayrıca yemekhaneye ekmek ve su çoğu zaman eksik geliyor, fakat paralarını her zaman tam alıyorlar. Yani kâr amacı eğitim kurumlarına da sızmış durumda, eğitim kurumlarında ticaret yapıyorlar! Bunun yanında iki bin kişilik kampüsümüzde bu yemekhaneyle birlikte yalnızca iki tane kantin mevcut. Bunların önünde oluşacak kuyruğu sizler düşünün artık. On dakikalık teneffüsümüzün tamamı kuyruk beklemekle bitiyor ve sonra derse geç kaldık diye yok yazılıyoruz. Yani kısacası bizi müşteri olarak görüyorlar ve “hiç fark ettirmeksizin” baskı uyguluyorlar.
Sonuç olarak milyarlarca lira paramızı alıp bizi üniversitelere hazırlayan burjuvazinin kafamızda canlandırdığı tablo ile gerçek dünyanın üniversiteleri arasında dağlar kadar fark var. Liseden farkı olmayan, ezberci, para öğütme makineleri.
Kapitalizm hayatımızın her alanında karşımıza farklı farklı zorluklar çıkaracaktır. Çoğumuzun bir kurtuluş olarak gördüğü üniversiteler aslında burjuvazinin beyin yıkama makinelerinin en kıdemlisi olmaktan öte bir şey değil. Ve bizler buralarda beyinlerimiz yeterince düşünemeyecek hale getirildikten sonra işçi ordusunun bir parçası olacağımızı biliyoruz.
Gerçek anlamda bilimsel eğitim sadece bilim kurumlarında verilebilir. Ama bu toplumun “bilim kurumları” burjuvaziye çırak yetiştiren kâr kurumlarından başka bir şey değiller. Ve bu toplum değişmediği sürece bu da değişmeyecektir.
Parasız eğitim, parasız sağlık!
Müşteri değil öğrenciyiz!
link: Yıldız Teknik Üniversitesinden bir öğrenci, Üniversite Hayalleri ve Sonuç, 3 Mart 2006, https://marksist.net/node/951
Burjuvazinin Demokrasi Oyunu
Faşizm: Burjuvazinin Kanlı Diktatörlüğü