Mücadeleyle tanışmadan önce her zaman daha iyi bir işyeri var sanırdım. Bir işyerini beğenmezsem çıkardım. Anladım ki, nereye gitsem aynı iş koşullarıyla karşılaşıyorum. Biz işçileri bir insan olarak görmediklerini ve bir makine olarak gördüklerini anladım.
Bizleri nasıl bölüp rekabet haline soktuklarını şimdi daha da iyi anlayabiliyorum. Kimimizi birinci sınıf, kimimizi ikinci sınıf makineci diye ayırıyorlar ve bazılarını başımıza şef olarak veriyorlar. Oysa başımızdaki şef de bizim gibi bir işçi olduğunu, işinin garantisi olmadığının bir farkına varsa bizlere daha farklı davranırdı mesela. Hasta olsak, izin istediğimizde, şeflerimiz “bu işler bitmezse maaşınızı zamanında alamazsınız” diyerek üstü kapalı tehdit ediyorlar. Sabahları işe iki dakika geç geldik mi iki saat mesai ücretimizden kesiyorlar, “neden” diye sorduğumuzda ise prensip meselesi olduğunu, disiplini sağlamak gerektiğini söyleyip çıkarlarını nasıl savunduklarını açıkça gösteriyorlar. Bizlere ise akşamları üç saat fazla mesai yaptığımızda yemek bile vermiyorlar. On beş dakika kadar mola veriyorlar onu da fazla mesaiden kesiyorlar. Geçenlerde bir arkadaşımız kazayla makineyi devirdi, makine ufak bir hasar gördü, arkadaşımıza “aptal mısın?” diyerek işine son verdiler. Maaşını da bir ay sonraya atıp verdiler. Ve yarısını da “makineye hasar verdin” diye kestiler. Bir başka arkadaşımız ise zam ve sigortası yapılmadığı için bayram öncesi işten çıktı “maaşını bayramdan sonra alırsın” dediler, bayram sonrası geldiğinde yine vermediler. “Neden böyle yapıyorsunuz?” deyip hakkını aradığında bir de dayak yedi. Bir başka arkadaşımızın annesi hastanede, izin istediğinde “ameliyatı sen mi yapacaksın?” diye dalga geçtiler.
Bu olayları eskiden fazla umursamazdım, normal olarak görürdüm, şimdi ise nasıl bir dünyada yaşadığımızı daha iyi görüyorum ve kurtuluşun kendi ellerimizde olduğunu, tek tek hiçbir şey yapamayacağımızı anlıyorum. Biz işçiler ve emekçiler olarak ancak birlik olup mücadele ettiğimizde bu bozuk sistemi değiştirebiliriz.
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
link: İçerenköy’den MT okuru bir işçi, "Ameliyatı sen mi yapacaksın?", 20 Şubat 2006, https://marksist.net/node/943
Yakov Sverdlov
Ölümünün 87. Yıldönümünde Sverdlov'u Saygıyla Selamlıyoruz