Tarihler 1914 yılına doğru ilerlerken, Balkanlar da dahil olmak üzere pek çok yerde irili ufaklı savaşlar sürüp gitmekteydi. Yoksulların oğulları savaş cephelerinde birbirlerini boğazlıyordu. Savaşın sahipleri yani sömürücü efendiler, savaş kazanının altını iyice harlamaya başladıklarında tarih 1914’e gelmişti. Her ülkede milliyetçilik ve şovenizm öyle tırmandırılmış, yoksulların beyinleri militarizmle öyle doldurulmuştu ki; yoksullar, işçiler, kadınlar, belleri iki büklüm olmuş ihtiyar dedeler ve beyinleri henüz tazecikken zehirlenen yoksul çocukları bile savaşın tarafı olmuşlardı. Savaş hızını hiç düşürmeden son gaz devam ediyordu. Cephelerden cenazeler geliyordu art arda. Sakatlanmış, kolunu bacağını savaşta bırakarak yani artık savaşamayacak duruma geldikten sonra evine dönenler kirli birer peçete gibi bir kenara atılıyorlardı.
Emperyalistlerin dünyayı yeniden paylaşmak için yürüttükleri savaş üç yıldır sürüyordu, tarihler 1917 yılını gösteriyordu. Rus Çarı ve Çariçesi de o paylaşım savaşının tarafıydılar. O güne değin sayısız Rus yoksul köylüsü ve işçisi de savaşın ateşinde yanıp gitmişlerdi. Ancak üç yıldır devam eden savaşta Rus askerlerinin diğer ülke askerlerinden çok önemli bir farklı vardı. Rus askerlerinin içinde sayısız Bolşevik asker vardı. Bu Bolşevik askerler aynı fabrikalardaki gibi sınıf temelinde örgütleniyorlardı. Bolşevikler cephedeki bütün askerlere “bu savaş bizim savaşımız değil. Sizler bizim düşmanımız değilsiniz. Sizin de bizim de düşmanlarımız sömürücü düzenin efendileridirler. Her ülkenin askerleri, işçileri ve yoksulları silahları kendi ülkesindeki burjuvazinin düzenine doğrultmalıdırlar” diyerek propaganda yapıyorlardı. Nihayet 1917’nin sonlarına doğru Bolşeviklerin önderliğinde işçiler, köylüler ve askerler Büyük Ekim Devrimini gerçekleştirerek savaşa son verdiler. Yani tüm ezilenler el birliği ederek, el ele vererek bir devrim yapmışlardı. Bu devrim işçi sınıfının yani proletaryanın devrimiydi. İşte savaşın sahipleri olan emperyalistler ve kapitalistler, yıllardır kriz içinde debelenen düzenlerinin selameti için sürdürdükleri savaşı bu yüzden bitirmek zorunda kaldılar. Çünkü Rusya’da başlayan devrimin kendi ülkelerine de yayılmasından korkuyorlardı. Hele bir de Rusya’dan sonra Almanya’da da proletaryanın iktidarı ele alması demek kapitalist düzenin dünya üzerinden kazınıp tarihin çöplüğüne atılması anlamına gelebilirdi. Bugün de yapılması gereken aynı yolu tutmak, Rus işçi sınıfının, Bolşeviklerin açtığı yoldan ilerlemektir. Bugün de emperyalist savaşı ve tüm savaşları sonsuza kadar bitirecek olan bir devrimdir, dünya devrimidir.
Maalesef bugünün işçi kuşakları da onyıllardır emperyalist savaşların alevleri içinde yaşıyorlar. Yaşı 40’ın üzerinde olanlar 90’lardan beri yeni bir dünya savaşının adım adım her yeri kavurduğunu gördüler. Önce Balkanlar’da başlayan savaş oradan Ortadoğu’ya sıçradı, Afganistan’ı, Irak’ı yangın yerine çevirdi. Daha sonra Ortadoğu’nun farklı ülkeleri ve dünyanın farklı coğrafyaları emperyalist savaşın cepheleri haline geldiler. Yakın zamanda açılan Ukrayna cephesine bugün de Filistin eklendi.
Dünya burjuvazisi bir bütün olarak krizlerin içinde debeleniyor. Bu krizden çıkışın yolunu dünyayı yeniden aralarında pay etmekte arıyorlar. Büyük güçler dünya üzerinde hegemonya kurmak için kıyasıya kavga halindeler. İşçi sınıfını ve işçi sınıfının devrimcilerini ilgilendiren ise, tüm ezilenleri, işçi sınıfını, insanlığı ve dünyamızı kurtarmanın yegâne yolunun yeni Ekim Devrimleri için çalışmak olduğudur. Karanlıkta kılavuzumuz ve ışığımız 1917 Büyük Muzaffer Ekim Devrimidir. Yaşasın dünya devrimi yolundaki mücadelemiz!
link: İzmir’den bir MT okuru, Kılavuzumuz 1917 Ekim Devrimi , 12 Kasım 2023, https://marksist.net/node/8118
Ekim’in Fenerinde İşçi Devrimi Hayalimiz
Yolumuz Ekim Devrimini Yaratanların Yoludur