Mültecilere karşı yürütülen ırkçılığın ve şiddetin sonu gelmiyor. Yaratılan karanlık ortamda hedef tahtasına oturtulan mülteciler tehditle, şiddetle, ölümle burun buruna yaşıyor. Suriyeli ve Afgan mülteciler Osmaniye’de bulunan barınma merkezinden “firar” ettikleri gerekçesiyle jandarma ve ırkçı-faşist gruplar tarafından linç edildiler. Van’da ise içinde mültecilerin olduğu minibüs jandarmalar tarafından silahla tarandı. Mültecilerin içine itildikleri durum ve yaşanan bu son olaylar sorunun ne kadar derinleştiğini somut bir şekilde gösteriyor.
1 Temmuzda Osmaniye’de bulunan ve adına “Geçici Barınma Merkezi” denen yerden 35 mülteci kaçtı. Kötü koşullarda kaldıkları bu kamptan kurtulmak isteyen bu insanlar, karşılarında jandarma ve ırkçılıkla zehirlenmiş faşist grupları buldular. Eli sopalı bu faşist gruplar tarafından yakalanan mülteciler öldüresiye dövüldüler. Sosyal medyaya yansıyan görüntülerde kanlar içinde yatan mülteciler görülüyor. Başka görüntülerde de kaçan mültecilerin arkalarından jandarma tarafından ateş açıldığı, hatta faşist grupların da ellerinde silahlar olduğu ve onların da ateş açtığı görülüyor. Adeta bir cadı avını anımsatan bu olaylar karşısında valilik, uygulanan vahşetin gayet meşru olduğunu savunarak, “buraya devletimiz, başta jandarmamız olmak üzere etkin bir müdahale yaptı” diye açıklamada bulundu.
Bir diğer saldırı ise 3 Temmuzda Van’ın Saray ilçesinde yaşandı. Yine başrolde jandarmalar, silahlar ve ırkçı-faşist zihniyet var. İçinde 40 mültecinin bulunduğu bir minibüse kontrol noktasında jandarmalar tarafından ateş açıldı ve bir mülteci çocuk öldürüldü, 12 mülteci de yaralandı. “Dur” ihtarına uyulmadığını, bu yüzden aracı durdurmak için tekerleklere ateş açıldığını iddia eden valilik, ölen çocuğun da “seken kurşunlar” yüzünden öldüğünü belirtti! İçinde insanların olduğu bir araca onlarca el ateş etmek, insanları yaralamak, katletmek ve sonrasında bunu haklıymış gibi savunmak ancak ırkçı bir zihniyetin ürünü olabilir. Küçücük bir çocuğun kurşunlanarak katledilmesi mültecilere karşı uygulanan şiddet ve nefret politikasının bir sonucudur. Gösterilen hiçbir gerekçenin haklı bir tarafı olamaz.
Yaşanan tüm bu şiddetin ve ölümlerin tek bir sorumlusu vardır. O da kendi bekasını sürmeye çalışan siyasi iktidardır. Kimi zaman Avrupa’ya karşı kalkan olarak kullanılan, kimi zaman ülkedeki ekonomik çöküşün sorumlusu olarak gösterilen mülteciler her seferinde kurban ediliyorlar. Toplumda sanki bu kötü gidişatın sebebi mültecilermiş gibi bir algı yaratılıyor. Toplumsal öfke o tarafa kanalize ediliyor. Bu sinsi oyunlar karşısında tıpkı Osmaniye’de olduğu gibi faşist çeteler peyda oluyor ve mültecileri linç ediyor. Mültecilere yönelik ırkçı kışkırtmalara karşı uyanık olalım! Öfkemizi mültecilere, göçmenlere değil, insanlığı kurşunların önüne atan bu sisteme akıtmalıyız!
link: İstanbul’dan bir üniversite öğrencisi, Osmaniye’de ve Van’da Mültecilere Irkçı Saldırılar, 8 Temmuz 2022, https://marksist.net/node/7693
IMF’den Covid Pandemisi İtirafı
Sağlıkta Şiddete Son! Sağlık İşçileri Grevde!