Geçen haftalarda ABD eski başkanı George W. Bush (oğul Bush) katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada şöyle bir cümle kurdu: “Bir tek adamın Irak’ı tamamen gayri meşru ve acımasız şekilde işgal kararı…” Durun bir saniye kendisinden mi bahsediyordu? Sonra yaptığı yanlışı fark etmiş olacak, “yani Ukrayna” diye düzeltmeye çalıştı “yüzü kızararak”… Ancak şapka düşmüş kel görünmüştü artık. Yaşadığımız topraklarda bir laf vardır; “birinin fikri neyse zikri de odur” diye. Bunu klasik bir gaf olarak adlandırmak yanlış olacaktır. Kendi emperyalist hedefleri için Rusya’yı köşeye sıkıştırmaya çalışan, Ukrayna’nın yanındaymış pozu vermeye çalışan bir tarihsel figüre, Irak işgalinin baş sorumluların Bush’a beyni esaslı bir oyun oynuyor, kendi suçları dillerinden dökülüyor.
Kısaca hatırlamak gerekirse 21 Şubatta Rusya, 2014’te bağımsızlıklarını ilan eden Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Lugansk’ı tanıdığını ilan etmişti. Ukrayna’nın NATO ve ABD tarafından silah yığınağı haline getirilmesini takiben atılan bu adımla birlikte ortalık kızışmış ve 24 Şubatta Rusya Ukrayna’yı işgale girişmişti. ABD’nin bölgede gerçekleştirdiği çeşitli provokasyonlar, Rusya’nın kimi sebepler sunarak Ukrayna’yı işgale girişmesi bu savaşın emperyalist bir savaş olduğu gerçeğini değiştirmez, Rusya’nın haklı olduğunu göstermez. Rusya Ukrayna’da emperyalist bir savaş başlatmıştır!
ABD’nin başını çektiği Batı kapitalizminin sözcüleri de Rusya’nın bu adımla birlikte bir işgale giriştiğini, insanlık suçu işlediğini her defasında döne döne anlatıyorlar. Fakat aynı Batı medyası ve egemenleri, ABD Irak’ı ve Afganistan’ı işgal ettiğinde durumu “ABD bu geri ve diktatörlerce yönetilen ülkelere özgürlük ve demokrasi götürüyor” şeklinde sunmuştu tüm dünyaya. Medya sahibinin sesidir diye boşuna dememişler!
ABD’nin Irak’taki kara sicilini hatırlamakta fayda var; SSCB’nin yıkılmasıyla oluşan “yeni dünyada” ABD, dünyanın sarsılmaz gücü olmak istiyor, önüne çıkan her fırsatı değerlendiriyordu. Nüfuz alanlarını genişletmekten, hegemonyasını tüm dünyaya kabul ettirmekten başka bir çıkış yolu yoktu. Bunu da en iyi bildiği yol olan savaş, silah ve kanla yapacaktı. Bu zalimce niyetine bir de kulp bulması gerekiyordu. Bu da savaş uçaklarının arkasına, mermilerin üzerine yazdığı “demokrasi”, “barış” ve “özgürlük” yalanlarıyla oldu. Bir diğer savaş sebebi olarak da Irak’ın kimyasal ve biyolojik silahlara sahip olduğunu ve bunları kullanmak niyetinde olduğunu belirten ABD, Irak’a gireceği yolun taşlarını böylece döşemiş oldu. Mart 2003’te “demokrasi” makinelerini Irak’ın üzerinden uçurmaya ve ülkeyi bombalamaya başladı. O günden bugüne çatışmanın, kaosun eksik olmadığı Irak’ta bir milyondan fazla insan hayatını kaybetti, çok daha fazlası ellerini, kollarını, ayaklarını…
“Ben Basra’dan Ömer.
Belki haberin yoktur diye yazıyorum Franks;
Önce demokrasi yağdı göklerden
Sonra özgürlük geçti üstümüzden
Palet…palet…
Ve insan hakları namlularından
Yüzü maskeli adamların
Saniyede bilmem kaç bin adet.
Demokrasi bizim eve de isabet etti
Bir gün sonra anladım ayaklarımın koptuğunu
Babamın vücudunda
Tam on sekiz adet
İnsan hakları saymışlar…”
Basralı Ömer’den Mektup adlı bu şiirde Faruk Hazar çarpıcı bir gerçeklikle anlatıyor ABD’nin “Özgürlük ve Demokrasi” savaşını… Bu savaşta oluşan yıkımı, acıyı, zulmü daha iyi anlamak ve hissetmek ve bugün için dersler çıkarmak için o kara günleri yaşamış insanlara, yaktıkları türkülere, yazdıkları şiirlere daha fazla kulak vermek gerekiyor.
Kapitalist sistemin egemenleri kurdukları düzenin çökmemesi, yaptıkları kirli işlerin açığa çıkmaması için türlü oyunlar oynuyorlar. Sistemin yarattığı çeşitli krizlerle ve savaşlarla insanlık uçuruma sürüklenirken egemenler de her türlü yalanı, manipülasyonu ve ikiyüzlülüğü sergiliyorlar. Gerek Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ve milyonlarca insanı yerinden yurdundan etmesi, binlercesini öldürmesi, gerekse de ABD’nin Irak’ta, Afganistan’da yüz binlerce insanı katletmesi, milyonlarcasını adeta bir sürü gibi başka yerlere sürmesi… Emperyalist devletlerin kendi çıkarları için giriştikleri bu savaşlar haksız savaşlardır ve acıyı çekenler her zaman işçi sınıfıdır, yoksullardır. Egemen sınıfın sözcüleri ve onların medyası işçi sınıfını bu savaşın saflarına çekmek için çeşitli kurnazlıklara, oyunlara, dalaverelere başvuruyorlar. İşçi sınıfı gençleri olarak oyuna gelmemek için sınıfımızın safında olmalı, mücadele etmeliyiz.
link: İstanbul’dan genç bir işçi, Emperyalist Egemenlerin İkiyüzlülüğü, 2 Temmuz 2022, https://marksist.net/node/7686
Ekvador Bir Kez Daha İsyanda
Kolombiya’da Petro’nun Zaferi ve Bekleyen Tehlikeler