Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, G20 maliye bakanlarıyla toplantı için Arjantin’e giderken uçakta gazetecilere şu açıklamada bulundu: “Piyasalarla kavga etmeyeceğiz, kazan-kazan ilişkisine bağlı yürüyeceğiz. Enflasyonda hissedilir bir iyileşme sağlayacağız. Bütçe disiplininden taviz verilmeyecek, ayakları yere basan bir program hazırlanacak. Etkin bir Merkez Bankası hedefliyoruz. Merkez Bankası iktisadi hayatı doğru görüyor, kurguluyor. Yabancı yatırımcılar için Türkiye hiç bu kadar cazip olmamıştı.”
Berat Albayrak’ın bu açıklamalarının özü şudur: Türkiye’nin sermaye açısından daha cazip hale gelmesi için, iktidar sermayenin önündeki tüm dikenleri temizlemekte ve muhalefet üzerinde de tam bir baskı kurmaktadır. Gelin hep birlikte iktidarın sermaye için nasıl bir sömürü düzeni kurduğuna ve işçi sınıfının haklarını nasıl tırpanladığına şöyle bir göz atalım:
1. AKP iktidara geldikten bu yana işçi sınıfının yasal haklarına yönelik sürekli bir saldırı halindeydi. Emeklilik yaşının ve prim gün sayısının yükseltilmesi, taşeron işçiliğin neredeyse olağan çalışma haline gelmesi, esnek ve güvencesiz çalışmanın önünün açılması, kölelik bürolarının kurulması, arabuluculuk ve BES’in yasalaştırılması, kıdem tazminatını kaldırmak için defalarca girişimde bulunulması.
2. Patronlar sınıfının adeta can simidi olan siyasi iktidar her seferinde “milli güvenliği tehdit ediyor” gerekçesiyle grevleri yasaklayıp işçilerin direncini kırıyor, mücadele etmelerinin önüne geçmeye çalışıyor. Mücadele konusunda daha kararlı olan işçilere ise, burjuvazi için daha “cazip” sömürü koşulları yaratmak için TOMA ve kolluk güçleriyle saldırılıyor. Böylelikle grevsiz, mücadelesiz adeta dikensiz bir gül bahçesi sunuluyor burjuvaziye.
3. İşçiye dayak reva görülürken burjuvaziye kıyak üstüne kıyak çekiliyor. Sermaye sahiplerine sürekli teşvikler verilmesi, yatırım alanları sunulması, yatırım yapanların neredeyse tüm vergilerden muaf tutulması, çalışan sayılarına göre dönem dönem maaşların belli bir kısmının ve SGK prim ödemelerinin bir bölümünün devlet tarafından karşılanması, İşsizlik Fonunun yağmalanarak patronlara peşkeş çekilmesi vb.
Ancak iktidar ne yaparsa yapsın burjuvazi memnun olmuyor, yapılanları yetersiz buluyor. Çünkü kapitalizm tarihsel bir kriz içinde. Ekonomik kriz bir türlü atlatılamıyor. Türkiye özelinde durum daha da kötüye gidiyor. Türkiye ekonomisi dünya çapında en kırılgan ekonomilerden birisi olarak görülüyor.
Şunu aklımızdan çıkarmayalım ki her şey zıddıyla beraber vardır. Bu diyalektiğin bir gereğidir. Sömürü ve baskı varsa onun karşısında mücadele ve direniş de vardır. Günümüzde baskı da sömürü de fazlasıyla var. Bunun karşısındaysa işçi sınıfının bağrında bir dip dalgası mayalanıyor. Biz sınıf devrimcilerine düşen görevse mücadeleye sımsıkı sarılmak ve örgütlü gücümüzü büyütmek…
link: Kıraç’tan bir metal işçisi, Sermaye İçin Dikensiz Gül Bahçesi, 12 Ağustos 2018, https://marksist.net/node/6460
Burjuva Siyasetindeki Çürüme
Kapitalizmin Krizi ve Yunanistan’da Yangın