Okul sıralarında bu cümleyi doğrudan ya da dolaylı olarak duymayan yoktur, “okulda siyaset yapılmaz”. Yapılır, siyaset yapılmaz denilen her yerde pekâlâ da siyaset yapılır. Ama kimin siyaseti? Düzenlerinin karşıtı olabilecek fikirlerin yayılmasını istemez egemenler. Sınıflı toplumların doğası gereği bu böyledir. Fakat olağan dönemlerden farklı olarak olağanüstü dönemlerde, muhalif fikirlerin dile gelmesi, eylemlerin örgütlenmesi çok daha büyük bir tahammülsüzlükle karşılanır. Bundan 7-8 sene önceki Türkiye ile bugünkü Türkiye karşılaştırması bu durumu somut bir şekilde ortaya koyuyor.
Üniversite öğrencileri olarak 2018 öğretim yılına yaklaşırken, üniversitelerdeki mevcut durumu aktarmak istedik. Zaten 7 Haziran seçimlerinden itibaren üniversiteler abluka altına alınmaya başlanmış, ÖGB ve çevik kuvvet el ele öğrencilerin tepesine çöreklenmişti. OHAL’in ilanı ile devam eden süreçte üniversiteler iyice iktidarın kıskacı altına alındı. Duvarlarında devrimci sloganların, taleplerin, afişlerin yer aldığı fakülteler, yemekhaneler boya badana ile muhalif her türlü fikirden arındırılmış durumda. Bazı üniversitelerde fakülte önündeki masa-sandalyeler bin bir saçma gerekçeyle kaldırılmış durumda. Yaşanan katliamlara, tacize, tecavüze, doğa ve tarih kıyımına, eşitsizliğe, adaletsizliğe, hak gasplarına karşı en ufak bir ses bile öğrencilerin içeri tıkılması, uzaklaştırma alması ya da eğitim hayatına son verilmesi için yeterli bir sebep haline geldi. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesinde, 10 Ekim katliamını protesto etmek isteyen 67 öğrencinin darp edilerek yaka paça gözaltına alınması bu durumun somut örneğidir.
AKP iktidarının toplum mühendisliği projesinde gençliğin önemini hepimiz biliyoruz. Bu proje ile başta tüm eğitim kurumlarında gençlere yeni bir format vermeyi hedefliyorlar. Bu kapsamda 15 Temmuz sonrası başlayan KHK furyasıyla birlikte, üniversitelerin başta rektörleri olmak üzere tüm kadroları hükümetin emrine amade yenileriyle değiştirildi. Bununla birlikte ders içeriklerinden tutun da kulüp kurma yönetmeliklerine varana kadar her bir yönetmelik yeniden düzenlendi. Çeşitli gerekçelerle AKP’ye ters düşen muhalif öğretmenler, akademisyenler ihraç edildi. Muhaliflere siyaset yapmanın önünü her türlü araçla kapatan iktidar söz konusu kendi siyaseti olunca işler değişiyor. Öyle ki, iktidar yanlısı her türlü proje, etkinlik afişi, duyuru, panolara itina ile asılıyor. Bununla da sınırlı kalmayıp fakültelerin konferans salonlarında Türkiye’nin iç ve dış siyaseti konularını da içine alan çeşitli seminerler, konferanslar veriliyor. “Büyük Türkiye”, “Güçlü gelecek” gazlarıyla gençleri kendi siyasetlerine yedeklemeye çalışıyorlar. 2023 Gençlik Şurasında konuşan Erdoğan, gençliğe “ne olacak bizim halimiz” diye düşünmemelerini, daha çok çalışmalarını öğütledi. Girişimci, dinamik, genç ve aynı zamanda söz dinleyen bir nesil lazım iktidara!
Evet, bugün totaliter rejim altında her yerde olduğu gibi üniversitelerde de karanlık bir hava hâkim. Fakat bu durumun geçici olduğu unutulmamalı. Çünkü hükümetin her türlü söylemine ve vaatlerine rağmen kapitalist sistemin yarattığı çelişkiler her gün suratımıza çarpmaya devam ediyor. Bu gerçeklik dünyanın pek çok ülkesinde özellikle gençlerin tepkisiyle karşılanıyor. Türkiye özelinde bir sessizlik hali gözle görünür olsa da, içten içe biriken “yeter” fısıltısı zamanı geldiğinde büyük bir dalgaya dönüşecektir. Bu nedenle genç yaşlarımızda ümitsizliğe kapılıp mücadeleden vazgeçmemeli, karanlığa kapılıp gitmemeliyiz. Kendi sınıfımızın devrimci fikirlerini kuşanıp sınıf siyaseti yapmaya daha çok ihtiyacımız var.
link: İstanbul’dan MT okuru üniversite öğrencileri, Okulda Siyaset Yapılmaz mı?, 12 Kasım 2017, https://marksist.net/node/6038
Savaşın Yıktığı Sağlık Sistemi
Ortadoğu Savaşına Yeni Halkaların Eklenmesine Doğru