“Sistemin hali ortada, çocuklarımız yarış atına dönüştürülmüş. TEOG ne kazandırıyor bize? Sadece stres, stres, stres… Masraf, masraf, masraf… O sistem paraların genelde o namussuzlara akmasını sağlıyordu” diyor her şeyi bilen ve her söylediğinin emir telakki edildiği AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Erdoğan’ın başbakan olduğu 2013 döneminde “Seviye Belirleme Sınavı”ndan (SBS) en iyi sistem olduğu iddia edilen “Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş” (TEOG) sistemine geçilmişti. Şimdi ne oldu da bu sistem bir anda öcüleştirildi, hemen değiştirilmesine karar verildi? Ne oldu da allayıp pullayıp getirdikleri TEOG için “Canımıza tak etti artık. Kaldırıyoruz bu sistemi!” diyerek feveran ediyorlar?
2012-2013 eğitim-öğretim yılında “4+4+4” sistemine geçiş yapılmıştı. Böylece imam-hatip okullarının önü daha da açılmıştı. TEOG’dan önceki sistemlerde (LGS, OKS, SBS vb.) öğrenciler yine sınava hazırlanmak ve başarılı olabilmek için ailelerin gücü ölçeğinde dershanelere gönderiliyorlardı. Daha önce tek sınava girerek liselere ya da ortaokula geçiş yapan öğrenciler, TEOG ve “4+4+4” ile birlikte birden fazla sınava girmek zorunda kaldılar. İşte TEOG’un bize “kazandırdıkları”. Peki, şimdi sorunlar ortadan kalkmış mı olacak, masrafların önüne mi geçilecek?
Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesiyle birlikte son 5 yılda özel okul sayısı 10 kat, özel okula giden öğrenci sayısı ise 12 kat arttı. Bir başka deyişle özel okul sayısının devlet okulları sayısına oranı %10’dan %20’ye çıkmış oldu. Toplam imam-hatip okullarının sayısı ise 3110 iken 4112’ye ulaştı.
Medyaya yansıdığı kadarıyla TEOG yerine öğrencilerin %50’den fazlası ağırlıklı olarak “adrese dayalı yerleştirme” ile liselere yerleştirilecek. Bunun pratikteki karşılığı ne olacak? Çocuğa en yakın okul imam hatip lisesi ise ve çocuk bu okula kayıt olmak istemiyorsa ne olacak? TEOG örneğinden bilindiği üzere herhangi bir okula puanı yetmediği için yerleşemeyen öğrenci son seçenek olarak imam-hatip okullarına gitmek zorunda kalıyordu. Bu okulların sayısının artmasıyla böyle bir zorunluluğun daha üst aşamaya ulaşacağı açıktır. Geriye özel okul seçeneği kalıyor. “Paran varsa gidebilirsin!” Ya da en yakın imam-hatip lisesine yerleştirilirsin. Ayrıca köylerde yaşayan kimi çocuklar, türlü zorluklara rağmen kentteki fen liselerini kazanabilirlerken böylece küçük de olsa bu ihtimal de kalkmış olacak.
“Bazı okullar kendi sınavlarını da yapabilir” denilmektedir. Şüphesiz, veliler çocuklarını başarılı okul olarak gördükleri kurumlara kaydetme yarışına gireceklerdir. Halihazırda velilerden bağış adı altında para toplanması daha da yaygınlaşacak. Eğitimde çağ atladıklarını söyleyen MEB Bakanı İsmet Yılmaz, PISA sonuçlarında Türkiye’nin sonlarda çıkması üzerine, “Fen liselerini ölçeğinde değerlendirilseydik ilk sıralarda olurduk” diye iddia ediyordu. Kendisinin kabul etmiş olduğu ve UNICEF’in raporunda da belirtildiği üzere, “Eğitimin ve eğitim ortamlarının kalitesi açısından okuldan okula büyük eşitsizlikler vardır”. Görünen o ki değişiklikle birlikte sadece kâğıt üzerinde var olan “fırsat eşitliği” tam anlamıyla ortadan kalkacak, rüşvetin, adam kayırmacılığın önü açılacak.
Eğitimdeki tablo son derece iç karartıcıdır. İktidarın bu alana dair planları, siyasi hesapları tabloyu daha feci hale getiriyor. Eğitimdeki sorun iddia edildiği gibi TEOG’la sınırlı değil. Kalabalık sınıflar, okullarda yeterli altyapının olmaması devlet okullarındaki temel sorunların başında gelmektedir. Genel itibariyle eğitimin bilimsellikten uzak olması; laik ve anadilinde eğitimin önündeki engeller; gerici, milliyetçi, hurafelere dayanan tarih anlayışı ile şekillendirilmiş müfredat, eğitim sisteminin hayati sorunları arasındadır. Bunun üzerine özel okullar ve imam-hatip okulları teşvik edilmektedir. Bu uygulamaları kökten değiştirmek için mücadele etmekten başka bir seçeneğimiz yok.
link: İstanbul’dan bir MT okuru , Çözümsüzlüğün Adı: “MEB”, 2 Ekim 2017, https://marksist.net/node/5922
Sokaktan Faşist Yansımalar
Referandum, Musul-Kerkük, Türkmenler ve Bitmeyen Yalanlar