Amerikan işçi hareketi içinde çalışmaya başladığımdan bu yana otuz üç 1 Mayıs gelip geçti. Gördüklerim hâlâ hafızamda; yürüyen, alkışlayan, şarkı söyleyen işçilerin ateşli ellerinde dalgalanan kızıl flamaların sonsuz bir geçit töreni. Sendika şubelerinin ve AFL merkezi işçi konseylerinin flamaları; üç yıldızlı IWW flamaları; Amalgamated sendikasının, Uluslararası Kadın Konfeksiyon İşçileri’nin, kürkçülerin, “göçmenler ve devrimciler” için sendikacılığın öncülerinin flamaları; zanaat sendikalarının, bağımsız sendikaların, sanayi sendikalarının ve nihayetinde CIO’nun flamaları. Pek çoğu, adları, numaraları, bölgeleri altın rengi ve siyah, gümüşi ve mavi nakışlı, püsküllü flamalardı; bütün bir yıl boyunca, köhne odalardaki kilitli cam sandıklarda muhafaza edilmiş ve 1 Mayıs’ta gururla dalgalanmaları için çıkarılmış tertemiz, ütülü flamalar. Ardından en militan geleneklerin mirasçısı “halkın kızıl bayrağı” – Sosyalist İşçi Partisi, Komünist İşçi Partisi, İşçi Partisi ve nihayetinde Birleşik Devletler Komünist Partisinin flamaları; pazulu kol ve çekiç, kenetlenmiş eller, pazulu kol ve meşale, devrimci partinin simgesi olarak orak ve çekiç taşıyan flamalar. Büyük liderlerin –Marx, Engels, Lenin, Debs, Haywood, Ruthenberg– yukarılarda taşınan resimleri! İşçi sınıfının şehitlerinin, Liebknecht, Luxemburg, Sacco ve Vanzetti, Frank Little, Matteotti’nin resimleri! İşçi hareketinin zindanlardaki tutsakları, Mooney, Billings, McNamara için pankartlar! Yeni yüzyılın ilk onyılında, savaştan geri dönen askerlerin yürüyüşü, yavaş fakat yiğitçe; nasıl da bizlere ilham verirlerdi, nasıl da önlerinde saygıyla eğilirdik. Fransız Komünarlar, Sibirya’dan kaçan Rus devrimciler, Bismarck tarafından sürgüne gönderilen Almanlar, kızıl gömlekleri içindeki Garibaldiciler, İrlandalı, Polonyalı sürgünler. Haymarket, Homestead, Pullman’ı anlatarak yürüyen yaşlı Amerikalılar. Marx’ı, Engels’i, Silvis’i, Parsons’u, yani bizim atalarımızı ve peygamberlerimizi tanıyan insanlar.
1 Mayıs, 1905
Katıldığım ilk 1 Mayıs’ta, 1905 Rus Devriminin zalim Çarlık otokrasisini devirme umuduna tanık oldum. Daha sonra yas tuttuk, Rutgers Meydanından yoksulluğun Doğu Yakası boyunca Union Meydanına hüzünlü bir şekilde yürüdük. Kanları Sarayın önündeki karları kızıla boyayan katledilmiş işçiler anısına “Kanlı Pazar”ı andık; bu, on iki yıl sonra gerçekleşecek başarılı bir devrim ve sosyalizmin doğuşu için zorluklarla edinilmiş, acı derslerin trajik bir başlangıcıydı.
Her 1 Mayıs egemenlerin korkularıyla karakterize oluyordu: genel grevlerden, politik isyandan, işçi ayaklanmalarından, binlercesi biraraya gelen neşe içindeki işçilerin öngörülemez seri eyleminden duyulan korku. “Bütün dünyanın işçileri, birleşin!” çınlıyordu 1 Mayıs’ta. Monarklar, baştakiler, kapitalistler ve polis şefleri, o bittiğinde, bir yıl daha rahat uyurlardı. Korkuları yersiz değildi. Tüm fabrikalardan, mağazalardan ve atölyelerden kendiliğinden dışarıya dökülen işçilere, bir iktidar duygusu, “zincir halkalarını silkeleyip çiğ taneleri gibi toprağa savurma”[1] iradesi, “biz çoğuz, onlar az!” güveni geliyordu. Sokaklar ve meydanlar halk tarafından zaptediliyordu. İşçilerin kutsal kanıyla vaftiz edilmiş Kızıl Meydanlar; Chicago’da Haymarket, New York’ta Union Meydanı, Philadelphia ve Cleveland’da City Hall Meydanı, Patterson ve San Francisco’daki kumluk oyun alanları, Boston ve Lawrence’taki ortak alanlar, Tampa ve Los Angeles’taki meydanlar, Missoula, Spokane, Denver, Fresno, Bismarck, Portland, San Diego, Pittsburgh ve Scranton’da işçiler tarafından fethedilen sokak köşeleri. İnsan Hakları Beyannamesinde ölü sözcükler olarak yazılan “toplanma hakkı, ifade hakkı”, Birleşik Devletler’in her tarafındaki halk tarafından canlı eylemlerle yazılıyordu.
1 Mayıs’ta neredeydim? Bir seferinde, 1916’daki İrlanda Paskalya ayaklanmasının lideri N.J.James Connolly’nin bulunduğu Newark’taydım ve Washington Parkta eski bir vagonun üzerinde konuşma yapmıştım. O yoksul ve mücadeleci bir işçiydi, üzgün ve ciddi. Kızı bana, onun yıllar sonra İrlanda’da, 1916’da, ülkesinin özgürlük hakkı için ölmeye gittiği Paskalya sabahında nasıl güldüğünü ve şarkı söylediğini anlattı.
Her 1 Mayıs’ta politik sorunlar öne çıkarılıyor, işçi talepleri ileri sürülüyordu. “Moyer, Haywood ve Pettibone’a özgürlük! (o sırada Idoha, Boise’de hapisteydiler); yürüyen milyonların haykırdığı bu çağrı, ülkenin dört bir yanını çınlatıyordu. Connolly pek çok insanı şaşırtarak İtalyanca da konuştu. 1 Mayıs’ta çok sayıda dil duydum, ama Babil Kulesinin tersine, onlar kaostan ortak fikir, eski dünya çatışmalarından kardeşlik doğuruyordu; Rus, Alman, Leh, İtalyan, Fransız, Fin, Yunan, Ermeni, Suriye, İbrani, İspanyol, Belçika, Türk, İsveç, Macar, Avusturya, Çek, Sırp, Litvanya, Ukrayna dilleri; çok farklı şarkıların uğultusu içinden geçen bağ olarak İngilizce; şakıyan diller; gırtlaksı diller, yavaş diller, hızlı diller, Amerika’nın tezgâhına akıp birbirinin içine karışan asırların anadilleri.
Duluth, Butte, Lawrence
Başka bir yıl Minesota Duluth’taydım. 1 Mayıs’ın soğuk, berrak günışığı, büyük iç denizin, Superior Gölünün mavi-yeşil sularını ışıldatıyordu. Kıyıyla tepeler arasına sıkışan dar şehir, ormancıların kalafatlanmış botlarıyla yankılanıyordu; demir madencileri Mesabe Ocağında toplanmışlardı. Amerikalılar, İsveçliler, Finler, Norveçliler, İtalyanlar, oduncular, maden kazıcılar, tehlikeli göllerde gemilerde çalışanlar, çelik tröstleri için servet üretenler, kendileri için mücadele etmeye başlıyorlardı.
Daha sonra Montana Butte’deydim. Penilerin yasaklandığı bakır şehri. Madenciler Sendikası No.1 (Madencilerin Batı Federasyonu –WFM) İrlandalı ve genç işçilerden oluşuyordu. Madenci tüberkülozunun canını aldığı yaşlı adamlar mezardaydı. 1909’da bu şehir, kasvetli siyah bir şehirdi. Demir ayrıştırma ocaklarından çıkan dumanlar kilometrelerce uzaklardaki tüm ağaçları ve otları öldürüyordu. İrlandalıların gözlerini ışıldatacak bir parçacık yeşil yoktu hiçbir yerde. Korkunç iş kazalarında bir seferde onlarca işçi ölüyordu. Bakır ve kan üzerine kurulan bu vahşi ve kanunsuz şehir, ağır cevher madencilerinin büyük sendikası WFM’nin doğum yeriydi. CIO Maden, İmalathane ve Dökümcüler Sendikası, dünün bu mücadeleci federasyonunun halefidir. Geçen yılların 1 Mayıslarında atılan tohumlar dağılıp kaybolmamışlardır. Onlar büyüyüp sağlıklı meyveler vermektedirler.
1912 1 Mayıs’ında, Massachusetts Lawrence ve Lowell’daydım. 25 farklı milletten, 45 farklı diyalektte konuşan tekstil işçileri, geçen kış yaşadıkları sert grevden sonra zaferlerini kutluyorlardı. Pankartlarda, hapisteki liderlere, Ettor ve Giovannitti’ye özgürlük talepleri yer alıyordu. Yürüyüşten sonra dans başladı. Farklı tür müzikler, siyah saçlı İtalyan erkeklerle dans eden sarı saçlı Kuzeyli kızlar, bir milletin diğerlerinin şarkılarını ve danslarını öğrenmeye çalışırkenki kahkahası ve neşesi. Lawrence’daki Suriye Salonunda, etrafı işçilerle kuşatılmış Büyük Bill Haywood’u görebildim. İşçiler, Bill’in şerefine, yerde duran, bahar çiçekleriyle dekore edilmiş süslü bir su tasından geçerek dumanı soğutulan ilginç pipolarını[2] içiyorlardı.
1913 1 Mayıs’ı, Paterson ipek grevinin ortasında kutlandı. Jack Reed grevcilere çok güzel şarkılar söyledi, eski Fransız devrimci şarkıları ve İngiliz işçi şarkıları; Solidarity Forever (Dayanışma Sonsuza Dek), Red Flag (Kızıl Bayrak), Carmagnole. Patronlar yine bildik “Amerikan bayrağı altında çalışmaya geri dön” lakırdısını tekrarlıyordu. Grevciler ise 1 Mayıs’ta kendi sert cevaplarını yükseltiyorlardı: “Bayrak altında grev kırıcılığını reddediyoruz!”
1914’te 1 Mayıs’ı uzak Güneyde geçirdim, Florida Tampa’da, bir parkta konuşma yaptım. İspanyol, Kübalı, Meksikalı sigara işçileri oradaydı; çok sayıda yerli de öyle. Bunlar tekstil grevcilerini iyi tanıyorlardı ve “Yankee açgözlülüğü”nün kurbanlarına büyük bir sempati gösteriyorlardı. Kısa bir süre sonra tekstil baronlarının nasıl Güneye kaçacaklarını ve çok geçmeden orada da benzer kanlı çatışmalara yol açacaklarını az çok anlamıştık.
Ertesi gün beni Ybor şehrindeki bir sigara fabrikasına götürdüler. Bir okuyucu yüksek bir kürsüye oturup, iyi sigaralar sarmaları için işçileri eğlendiriyordu. Margaret Sanger’in doğum kontrolü broşürünü okuyordu. Bu benim hayatımda bir fabrikanın içinde işçilere seslenmeme izin verildiği tek zamandı!
1916’da 1 Mayıs’ı Scranton civarındaki Antrasit bölgesinde kömür madencileri arasında geçirdim. Ama 1917’de kıtanın öte tarafına, Washington Seattle’a geçtim. IWW üyelerinin Everett katliamında[3] katledilmesi Aralık ayına doğru oldu. Hayatta kalanlar hapse atıldı. Tom Tracey’in Seattle’daki davası 1 Mayıs’ta hâlâ sürüyordu. Jürinin altı kadın üyesi vardı. 1 Mayıs’ta onlar mahkeme salonunu yeşil ağaç dallarıyla süslediklerinde, bunun iyiye alamet olduğunu düşündük. Birkaç gün sonra Tracey beraat etti.
Temel haklarımızı savunmak; siyasi tutsaklar için mücadele etmek; polis baskınlarına, toplu tutuklamalara ve binlerce göçmen işçinin sınırdışı edilmesine karşı mücadele… Bunlar 1918 ve 1919’un önemli konularıydı. Büyük Rus Devrimi patronlar sınıfını çok korkutmuştu. 1920’de, Dünya Savaşından geri dönen askerler 1 Mayıs törenlerinde üniformalarıyla ve altın yıldızlı bayraklarla yerlerini alıyorlardı.
1924’te, 1 Mayıs’ta, Sacco ve Vanzetti için yedi kez konuşma yaptım. 1926 1 Mayıs’ında Passaic’teki grevcileri kutlamak için o tekstil kasabasına yeniden gittim.
Sonra uzun bir hastalık dönemi. 1 Mayıs törenlerine dair haberleri özlemle okudum ve şarkıları, sevinç çığlıklarını, bandoların ve yürüyen ayakların müziğini hatırladım. Pek çok 1 Mayıs gördüğümü ama gerçekte ya da hafızamda bunların en güzelinin New York kentinde katıldığım 1937 1 Mayıs’ı olduğunu düşündüm. Batı Yakasında yürüdük; müzikçilere İrlanda gaydaları katıldı. James Connolly Kulübü ve İrlandalı işçilerin sendikaları yürüdü. İrlandalıların polis saflarında değil yürüyüş kollarında yer aldığı mutlu günü görmeyi uzun süre beklemiştim; yoncalar[4], arplar, İrlanda şarkıları, Kevin Barry[5], Soldiers of Erin (İrlandalı Askerler)… Bu muhteşem manzarayı görecek kadar yaşamanı çok isterdim Jim Connolly!
Geçen yıl Amalgamated sendikasında konuştum ve Pittsburgh’daki büyük bir parkta, McKeesport’taki Çelik İşçileri Organizasyon Komitesinde, California’daki madencilere. Bu yıl güney Illinois’ye, oradaki madencilerin yanına gittim. Sorarım size, bir insan benim yaşadıklarımdan daha mutlu, daha canlı, daha gözüpek ve ilham verici 1 Mayıslar isteyebilir mi? Doğu ve Batı, Kuzey ve Güney, Amerika’da emeğin yaklaşan çağının “görkemini gördü benim gözlerim”. Lenin’in unutulmaz sözleriyle, “ülkemde sosyalizmi görecek kadar yaşamayı umuyorum”. Bu tüm 1 Mayısların en güzeli olacaktır.
[1] Shelley’in ünlü Anarşinin Maskeleri şiirinin bir dizesi.
[2] Nargile tanımlanıyor.
[3] 5 Kasım 1916’da, grevci işçilere destek için Everett’e gelen IWW üyelerine polisin saldırmasıyla yaşanan katliam.
[4] Yonca İrlanda’nın sembolüdür.
[5] Kevin Barry, Paskalya Ayaklanmasının liderlerinden biri olduğu için İngilizler tarafından idam edilen ilk İrlandalı cumhuriyetçidir.
link: Elizabeth Gurley Flynn, Gözlerim Görkemi Gördü, 14 Mayıs 2017, https://marksist.net/node/5647
Fransa’da Seçimler ve Gençliğin Mücadelesi
Cezaevlerinde Artan Saldırılar ve Burjuvazinin Kirli Yüzü