Dünyada her 7 insandan biri aç. Yani bir milyar insan açlık içinde yaşıyor. Dünyada “en zengin %1’lik kesimin sahip olduğu servetin, tüm dünyada yaratılan zenginliğin %48’inden fazla olduğu; en zengin %10’luk kesimin ise tüm zenginliğin %87’sine sahip olduğu söyleniyor. Buna karşılık dünya nüfusunun yarısı tüm zenginliğin %1’ine bile sahip değil. Dünyadaki 2325 dolar milyarderinin toplam serveti 7,3 trilyon dolara ulaşmış bulunuyor.” (Derya Çınar, Türkiye Gelir Eşitsizliğinde Dünya Liderliğine Oynuyor, MT, no:116)
İnsanlığı bu açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkûm eden kapitalist sömürü düzenidir. Buna karşın burjuvazi bu gerçekliğin üstünü örtebilmenin ve emekçi kitleleri yalanlarına ikna edebilmenin yollarına kafa yorarak, çeşitli türden “sosyal sorumluluk” projelerini gündeme getiriyor.
Bu projelerden birinin mimarı olan ve bu yolla yoksulluğu, açlığı bitirmeyi hedeflediğini iddia eden İbrahim Betil, az gelişmiş ülkelere yönelik olarak kurduğu “Sen de Gel Derneği” ile yaptığı projelerde 2 dolarlık bir yardımla insanların yoksulluğunu önleyebileceğini savunuyor! “Hayırseverler”den toplanan paralarla 300 küçükbaş hayvan, 7 balıkçı teknesi alınıp, yoksul ailelere dağıtılıyor. Her aile üç yıl boyunca yeni doğan her iki yavrudan birini, hayvanı olmayan başka bir aileye vermek zorunda. Tavuk çiftliklerine toplam 2 bin civciv veriliyor. Meyve suyu ve yiyecek satan kadınlara buzdolapları için mikro kredi sağlanıyor. Susuz köylerde su kuyuları açılıyor. Kendisi de bir burjuva olan Betil, TİKA, The Coca Cola Foundation, Gaziantep’ten Mogul Tekstil ve Garanti Bankası’nın desteklediği projelerle 200 bin insana balık vermeyi değil balık tutmayı öğrettiklerini söylüyor. Sözümona Betil, tüm insanlığı etkileyen yoksulluğun kapitalist sistemden kaynaklanmadığını kanıtlamış oluyor. Oysa kapitalist sistem içinde kalınarak bu sorunun üstesinden gelinebileceği yalanını yaymaktan başka bir şey yapmıyor.
Aynı zamanda Betil gibiler yoksulluğu sistemin bir sorunu olarak değil, bireysel bir sorun olarak ele alırlar. Dolayısıyla da verilen bir koyunla ya da civcivle hayatını kurtaramadıysan bu senin hatan! Yeterince zeki olursan, kafanı kullanabilirsen bir koyun tüm hayatını değiştirmeye yeter de artar bile! Bu yolla işçi ve emekçiler bir işçi olarak kurtuluşu diğer sınıf kardeşleriyle birlikte mücadeleye atılmakta aramak yerine bireysel kurtuluş hayalinin çıkmaz sokaklarında debelenip durmaya itilirler.
Burjuvazi bugüne kadar pek çok mikro kredi çalışmasını gündeme getirdi ve büyük reklâmlarla işçi ve emekçilere pazarladı. Bu yolla bir tek yoksul zengin olamazken, mikro finans kuruluşları ciddi kârlar elde ettiler. Mikro finans kuruluşlarına borçlanan pek çok kişi, borçlarını ödeyemediği gibi, biriken faizlerden kaynaklı daha da kötü duruma düştü. Mikro kredinin makro bir yalan olduğu sayısız örnekte açığa çıktı.
Gerçek şu ki, yoksulluk kapitalist sistemin doğrudan bir ürünü ve hatta bir gereğidir. Kapitalist toplum işçi sınıfının emeğinin sömürülmesi üzerine kurulmuştur. Kapitalist üretim, insanlar arasında eşit bölüşüm ve refah için değil kâr için yapılır. Kapitalistlerin ellerindeki zenginliğin artabilmesi için, yüz milyonlarca insanın yoksullaşması, sefalete sürüklenmesi gerekmektedir. Bir tarafta yoksulluk birikmedikçe diğer tarafta zenginlik birikemeyecektir.
Milyarlarca insanı yoksulluğa, sefalete ve açlığa mahkûm eden kapitalist sistem, insanlığın hiçbir sorununa çare olamaz. Dünya işçi ve emekçilerinin ihtiyacı burjuvazinin “toplumsal proje” kandırmacaları değildir. Geçmiş işçi kuşakları işçi sınıfının örgütlü mücadelesi sonucu pek çok kazanım elde etmişti. Ancak bugün burjuvazi kazanılmış tüm haklara saldırdığı gibi aynı zamanda işçi sınıfının örgütlü mücadelesine de saldırmaktadır. Örgütlenen işçi sınıfı mücadeleye atılarak, milyarlarca insanın sefaleti üzerinde yükselen bu kapitalist kâr düzenini ortadan kaldıracaktır. İşte burjuvaziyi bu tür “sosyal sorumluluk” projelerini hayata geçirmek zorunda bırakan da bu korkudur. Dünya işçi sınıfının ve yoksulların ihtiyacı bu korkuyu gerçeğe dönüştürmek üzere mücadeleye atılmaktır.
link: Kartal'dan bir işçi, Mikro Kredi Kandırmacası, 12 Ocak 2015, https://marksist.net/node/3897
Küba-ABD Yakınlaşması Neye İşaret Ediyor?
Müslümanların Birliği mi, İşçilerin Birliği mi?