10 Mart çarşamba günü, Birleşik Metal İş Sendikası Gebze şubesinde örgütlü olan çolakoğlu işçileri, üye oldukları sendikadan topluca istifa ederek Türk Metal Sendikası Gebze şubesine üye oldular. Neler oldu da sayıları neredeyse 800’ü bulan işçi bunca yıldır örgütlü oldukları sendikalarından ayrılıp birkaç saat içinde, hem de Türk Metal gibi bir sendikaya üye oldular? Olay sonrası görüştüğüm işçilerden edindiğim bilgileri sizlerle paylaşarak yaşananların arkasındakileri irdelemek istiyorum.
4 Mart Cuma günü, fabrika işyeri temsilcileri sendika yönetimi tarafından görevden alınıyor ve yerlerine yeni temsilciler atanıyor. Gerekçe, eski temsilcilerin işverenle fazla samimi olmaları, sorunlarını dile getiren üyeleri susturmaları, bu gibi şikâyetleri sendikaya yansıtmamaları ve işyerindeki üyelerin temsilciler hakkındaki şikâyetleri olarak yansıyor.
Bu olay üzerine eski temsilciler sendikaya gidip itirazda bulunuyor ve çeşitli tehditler savuruyorlar. Daha sonraki gün fabrikanın çeşitli bölümlerinde çalışan bir grup işçi sendika yöneticileriyle yaptıkları görüşmede yeni temsilcilerin işyerinde gerçekleştirilecek bir seçimle belirlenmesini istiyorlar. Eski temsilcilerin aday olmayacaklarını belirtiyorlar. Sendikalarını Türk Metalden farklı kılan ana özelliklerden birinin seçim geleneği olduğunu, işyeri temsilciliği için seçim yapamayacaklarsa Türk Metalden bir farklarının kalmayacağını dile getiriyorlar. Eğer seçim yapılmazsa sendika değiştireceklerini dile getirenler dahi oluyor. Sendika yöneticileri ise seçim için koşulların uygun olmadığı gerekçesiyle buna yanaşmıyorlar.
Yine çalışanlar atanan yeni temsilcilerin işyerinde etkinlik kuramadıklarını, geçen süre içinde sendika odasının anahtarını bile eski temsilcilerden alamadıklarını, eski temsilcilerinse işyerinde yöneticilerle birlikte baskılarına devam ettiklerini dile getiriyorlar.
Bu arada 9 Mart Salı gecesi Türk Metal sendikası Gebze şubesinde “fazla mesai” yapılıyor. Sendikadakiler gece boyunca Genel Merkezden aldıkları talimat doğrultusunda, işverenden aldıkları listelere göre üyelik fişlerini ve Birleşik Metal İş Sendikasından istifa dilekçelerini hazırlıyorlar. Yeni bir işyeri örgütlemek için parmaklarını oynatmaya erinen bu insanların hummalı çalışmaları, zaman zaman genel merkezin çalışmaların ne aşamada olduğunu öğrenmek için açtığı telefonlarla bölünüyor. Bu telefonların arkasında rakip sendikanın durumdan haberdar olursa takınacağı tutumdan duyulan tedirginlik de var kuşkusuz. Fakat korktukları olmuyor ve sabah fabrikaya gidip, gece vardiyasından çıkan işçileri de fabrikada alıkoyarak operasyonlarını işverenle birlikte hayata geçiriyorlar. Fabrika kapısına yığdıkları güruh işyerinde örgütlü sendikayı fabrikadan uzak tutmaya hizmet ederken, getirdikleri noterle içerde işlerini görenler akşam olduğunda amaçlarına ulaşmış oluyorlar. çekindikleri hiçbir şey gerçekleşmiyor. İş kaybetme korkusu, örgütlü örgütsüzlük ve yaşanan yabancılaşma işçilerin elini kolunu bağlıyor. Bazı işçiler yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu bildiklerini, çok şey (belki de işlerini) yitireceklerini, kendilerinden bile korkarak dile getiriyorlar.
11 Martta Birleşik Metal İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu bu konuyla ilgili bir açıklama yayınladı. Bu açıklamada son dönemde cam işçilerinin ve lastik işçilerinin yaşadıklarına da değinilerek, bu yaşananların işverenler, siyasal iktidar ve işveren örgütlerinin ortaklaşa yürüttükleri bir saldırının parçası olduğu belirtiliyor. Yaklaşmakta olan toplusözleşme süreci böyle bir saldırının nedeni olarak görülüyor.
Birleşik Metal İş Sendikasının en çok üyeye sahip olduğu işyerlerinden biri olan bu işyerinde yaşananlar sessizlikle geçiştirilebilecek ya da gözardı edilebilecek şeyler değildir. Yaşanan böyle bir olay karşısında yalnızca görünürdeki suçluları ortaya çıkarmakla ve sendika cephesindeki aksaklıkları sıralamakla yetinmek doğru bir tutum olamaz. Aslında ortada ders çıkarılması gereken pek çok eksik ve hata var: işyeri temsilciliği seçimlerinin yapılmayışı, bazı işçilerin sendika yönetimine açık açık rahatsızlıklarını dile getirmelerine rağmen bunların dikkate alınmaması ve gelişebilecek olumsuzluklara karşı hiçbir önlemin alınmaması. Bunlara ek olarak böyle bir işyerinde çalışan bu kadar çok üyenin kendi örgütlülüğüne bu denli yabancılaşmış olması, bu tabii ki ne bir günün sorunudur ne de tek taraftan kaynaklanmaktadır. Listeyi uzatmak mümkün. Ama gereksiz. çünkü bu sıralananlar bile Birleşik Metal İş Sendikasının içinden çıktığı Maden İş Sendikasının mücadeleci geleneklerinden ne kadar uzaklaştığını göstermeye yeter. Neydi Maden İş Sendikasını farklı kılan? üyelerine yönelik eğitim çalışmaları, yayın faaliyeti, işyerleri ile kurulan canlı bağlar, üyelerin düzenlenen etkinliklerle bir araya gelmelerinin ve kaynaşmalarının sağlanması ve daha niceleri. Tüm bunlar sayesinde profesyonel örgütçülerden çok daha iyi çalışan sendika üyeleri. Sendikanın günden güne gücünü arttırmasının arkasındaki başlıca neden bu çalışmalar sonucu sıradan üyelerin birer sendika aktivisti düzeyine yükselmeleri ve kendi mücadelelerinde enerjik bir biçimde yer almalarıydı. örgütleri ile içli dışlı olan bu işçiler ona yabancılaşmak bir yana, onun nezdinde kendi birlikteliklerinin muazzam gücünü daima hissediyorlardı.
Bütün bunlar herkesin malumu. Fakat işin bir de başka boyutu var. Bütün bu yanlışlara rağmen, koca bir fabrikanın bir gün içinde bu kadar çabuk ve sorunsuz bir şekilde sendika değiştirmesi, bu işin arkasında MESS’in olduğu, Türk Metal Genel Merkezini onların harekete geçirdiği ihtimalini güçlendiriyor. çünkü böyle bir operasyon, sendikanın işverenle somut hiçbir sorun yaşamadığı bir dönemde bir gün içinde bizzat işverenin de desteğiyle gerçekleşiyorsa, bunun ardında sadece işçilerin huzursuzluğu olduğuna ya da birkaç satılmış hainin bu işi bu kadar kısa süre içinde işvereni de ikna ederek kotardığına inanmak safdillik olur. Hiçbir işveren sorunsuz bir işyerinde birkaç küskünün peşine takılıp macera aramaz. Belli ki bu, ciddi bir hazırlık sonucu uygun zamanın beklenerek hayata geçirildiği bir SALDIRI. Sadece sözkonusu işçilere ya da sendikaya yönelik değil, tüm işçi sınıfına yönelik. Hem de bu gerçekleşen sadece saldırının ilk adımı.
Bu saldırı örgütlü örgütsüzlüğü getirdiği için ve bunu yaygınlaştırma yolunda bir adım olduğu için çok önemlidir. Niye örgütlü örgütsüzlük diyorum, bunu açayım. Türk Metal Sendikasında örgütlü işçilerin büyük bölümü işyeri temsilcisi ile bile ters düşmenin işlerinden olmalarına neden olacağını gayet iyi bilir ve patrondan çok sendikadan korkar. Emekli olana dek üyesi oldukları sendikanın şube binasına belki bir kez (o da üye olmak için) belki de hiç gitmemiştir işçiler. Gidememişlerdir, çünkü bu konuda hiçbir yerde yazılı olmayan fakat herkesin çok iyi bildiği yasaklar vardır. örgütlü olduğu işyerlerinde personel müdürünün temel kadrosu gibi çalışmayı alışkanlık edinmiş bir sendikal yapı, temsilcilik düzeyine kadar inmiş olan bürokratizm, tabanın özenle tüm süreçlerin dışında tutulduğu bir işleyiş. Yani örgütlü örgütsüzlük. Böyle bir sendika patrondan başka kime fayda sağlar?
Evet bu bir saldırı. Başta saldırıya doğrudan maruz kalan fabrikanın işçileri olmak üzere, Birleşik Metal İş Sendikası üyesi olan ve olmayan tüm işçiler bu oyunu bozmak için harekete geçmeliyiz. Birilerinin yardıma gelmesini ya da icazet vermesini beklemeksizin örgütlerimize sahip çıkmalı ve mücadeleye atılmalıyız. Bizler tek bir şeye, kendi mücadele azmimize ve inatçılığımıza güvenebiliriz. Hiçbir zaman çok geç değildir.
class=anametin>link: Gebze'den MT okuru bir metal işçisi, Çolakoğlu Metalurji’de neler oluyor?, 20 Mart 2004, https://marksist.net/node/330
Kapitalizmin çanları çalarken
Seçimler ve Siyasal Dengeler