Kapitalist sistem yaşamı her geçen gün daha da katlanılmaz hale getiriyor. Kapitalizm kendini var etmeye çalışırken insanlığı daha da derin krizlerin içine sürüklemeye devam ediyor. Dünya genelinde yaşanan ekonomik kriz nedeniyle milyonlarca işçi işsizliğe mahkûm edildi. İşsizliğin yaratmış olduğu toplumsal sorunlara (artan intiharlar, psikolojik sorunlar, cinayetler, hırsızlık vakaları vb.) dair haberleri gazete ve televizyonlarda sıkça görmeye başladık. Burjuvazi bu haberleri münferit olaylar şeklinde verirken bir yandan da işçilere derinden derine şu mesajı veriyor: “Sakın ola işsiz kalma, başına bunlar gelir. Patronuna, çalışma koşullarına, ücret durumuna, sosyal hak meselesine kafa yorma, işsiz kalırsın.”
Oysa işsizlik sorununu yaratan işçiler değil, sermayenin kendisidir. Patronlar sınıfı kendi kâr hırsları yüzünden krizlere yol açmakta fakat fatura işçi sınıfının hesabına kesilmektedir.
Yakın zamanda patronlar sınıfının temsilcilerinin çıkarmış olduğu “torba yasa” ile işçilere yönelik yeni saldırılar hayata geçmeye başladı. İşçi sınıfına yönelik saldırılarda sınır tanımayan patronlar sınıfı ve onların siyasi temsilcileri yeni yasayla kârlarını arttırırken, işçileri daha fazla nasıl sömüreceklerinin hesaplarını yapıyorlar. Özellikle genç işçileri düşük ücretle, güvencesiz çalıştırmanın hesabını yapan patronlar sınıfına bir güvence de, bir kıyak da devletten geldi. Hükümet, işsiz kaldığında çalışan işçilerin kullanması için oluşturulmuş olan İşsizlik Fonu’ndan işçilerin faydalanmasının önündeki engelleri kaldırmak yerine, bu fonda birikmiş olan ve işçilere ait olan paraları patronlara peşkeş çekiyor.
İşsizlik sebebiyle bir gencin kendisini yakmasıyla başlayan isyan ateşi Arap coğrafyasında milyonları harekete geçirdi. Halk, 20-30 yıldır diktatörlükle yönetilen Tunus ve Mısır’da diktatörleri alaşağı etti. İsyan yayıldı ve neredeyse tüm Arap dünyasında kitleler eyleme geçti. İşsizliğin, yoksulluğun, baskının yaratmış olduğu toplumsal birikim isyana dönüştü. Sermaye sınıfının ve temsilcilerinin saldırıları nedeniyle Avrupa ülkelerinde sürekli eylemler, genel grevler yapılıyor. Türkiye’de de çeşitli işyerlerinde grevler ve direnişler yaşandı, yaşanıyor. Torba Yasa’ya karşı çeşitli eylemlilikler yapıldı. Görülmektedir ki, işsizliğin yaratmış olduğu toplumsal sonuçları en yakıcı biçimde yaşayanlar işçi-emekçi sınıfın bireyleridir.
Burjuvazi sözümona işsizliğe çözüm arıyor. Daha düne kadar işsizliğin en önemli nedeni olarak, “değişen ve gelişen teknolojiye bağlı olarak çalışan ve iş arayan işçilerin eğitimlerinin yetersizliği” gösteriliyordu. Ancak 2010 yılı istatistik verileri bunun hiç de inandırıcı olmadığını göstermektedir. Geçtiğimiz günlerde bir gazete köşesinde şu satırlara yer veriliyordu: “Gençler düz liseye gideceklerine meslek lisesine gitseler kolaylıkla iş bulurlar denilir. İşsizlik öyle bir dert ki, meslek lisesi mezunları bile iş bulamıyor. Devletin rakamına göre 2010 yılında iş arayıp da iş bulamayan düz lise mezunu sayısı 432 bin iken, meslek lisesi mezunu sayısı buna yakın, 332 bin. Halbuki okuma yazma bilmeyen işsiz sayısı sadece 69 bin. Geliniz de bu tabloya şaşmayınız. Yüksek okul ve fakülte mezunu 446 bin kişi iş arıyor. Bunların 152 bini yöneticilik tahsili yapmış. 43 bin mühendis, 20 bin mimar, 54 bin öğretmen, 21 bin sanatçı işsiz. Bilgisayarın bu kadar hayatımıza girdiği günümüzde üniversite mezunu 16 bin bilgisayarcı iş arıyor.”(Güngör Uras, Milliyet)
Sorunun eğitim sorunu olmadığı ortada. Eğitim sisteminde de sorunlar yok değil, tabii ki var. Fakat işsizlik sorununun nedeni eğitimsizlik değil. Bunu devletin kendi istatistikleri de ortaya koymakta. Bugün milyonlarca işsiz sokaklarda iş aramakta. Birçoğu artık iş bulma umudunu kesmiş durumda. Bugün Türkiye’de resmi işsizlik 3 milyonu aşmış bulunuyor. TÜİK verilerine göre işsizlik oranının 2010 yılı için 11,9 olduğu belirtiliyor. Bir önceki yıla oranla azaldığı ifade ediliyor. TİSK’in açıklamalarına baktığımızda da işsizliğin azaldığı, istihdamın arttığını görmekteyiz. Fakat aynı verilerde kayıt dışı çalışanların sayısının da arttığını görmekteyiz. TİSK’in yayınladığı İş Gücü Piyasası Bülteni’ne göre: “Toplam istihdam 2010 yılında 2009’a göre yüzde 6,2 artarak kriz öncesini temsil eden 2007 düzeyinin yüzde 8,9 üzerine çıktı. Sanayinin toplam istihdamdaki payının artması olumlu. İmalat sanayinin de ciddi artış olmasına rağmen sektörün istihdam düzeyi 2007’den aşağıda. 2010’da toplam istihdam artışının yüzde 34’ünü ve kadın istihdamındaki artışın yüzde 60’ını kayıt dışı istihdam artışı oluşturdu. İstihdama eklenen her 3 kişiden 1’i, kadınlarda her 3 kişiden 2’si kayıt dışında iş buldu.”
Kapitalist sistemin yaratmış olduğu işsizlik sorunu, çalışan veya çalışmayan milyonlarca işçiyi, emekçiyi yakından ilgilendiren bir sorun. Bu sorun kapitalist sistem var olduğu sürece işçi sınıfını etkileyecek bir sorun. Kapitalist sistemin işleyiş mekanizmaları bu sorunu çözmeye yetmeyecek. Aslında burjuvazinin bu sorunu çözmek diye bir derdi de yoktur. İşsizlik sorununun ve bu sorunun yaratmış olduğu diğer toplumsal sorunların çözümü kapitalist sistemin yıkılması ve onun yerine sınıfların ve sömürünün olmadığı, insanın insanca yaşayacağı bir düzenin kurulmasıyla mümkündür. Böylesi bir dünya düzeni, işçi sınıfının örgütlü mücadelesiyle kurulacaktır. Gelecek güzel günler işçi sınıfının ellerinde yükselecektir.
link: Esenyurt'tan bir işçi, Büyüyen Sorun: İşsizlik, 25 Mart 2011, https://marksist.net/node/2610
Sosyal-Şovenistlerin Irak Petrolü Tasası
Güneşi Göremeyen Bir Film!