Emekçi çocuklarının eğitim görmelerinin önündeki engeller, büyük zorluklarla kazanılan üniversitelerde de devam ediyor. Sorunlar kayıttan başlıyor ve artarak devam ediyor. Önce karşınıza harç paraları ve kayıt masrafları çıkıyor. 1. öğretimde 400-600 TL olan, 2. öğretimde ise binlerle ifade edilen bu paraları ödeyemeyen emekçi çocukları adeta bir uçuruma sürükleniyor.
İş kayıt parasıyla kalmıyor. Sosyal bir devlet olduğunu iddia eden TC devleti herkese yurt olanağı da sunmuyor. Kredi Yurtlar Kurumu, nasıl olduğunu pek anlayamadığımız bir sistemle, az sayıda yurda, öğrencilerin çok küçük bir kısmını yerleştiriyor. Devlet yurtlarındaki öğrenciler kısmen daha az yurt parası ödese de, en az 6 kişilik odalarda ve zor koşullarda yaşamak zorunda bırakılıyor. Devlet yurtlarından mahrum bırakılanlar, ücretini kolay kolay hiçbir ailenin karşılayamayacağı özel yurtlara yerleşiyorlar. Buralara gidemeyen üniversiteli arkadaşlar ise cemaat yurtlarının kucağına bırakılıyor.
Bir şekilde okula kayıt olduğumuzu ve bir yurda yerleştiğimizi düşünelim, okullarımızda harç paraları her sene zamlanıyor, ulaşım ücretleri “zam artık kaçınılmaz” bahaneleriyle giderek artıyor. Pek çok öğrenci devletten faizli ve geri ödemeli kredi alıyor ve iş bulma garantisi varmış gibi gelecek günler için devlete borçlandırılıyor. Giderek artan geçim sıkıntısı karşısında öğrencilerin büyük bölümü boynunu büküp her gün bir lokma daha az ekmek yiyor. Tüm bunlara sessiz kalmayan, isyan eden mücadeleci öğrenciler de var elbette. Ancak bunlar, üniversitelerde bıçaksız, silahsız dolaşmayan faşistlerden daha tehlikeli bulunarak ya okuldan atılıyorlar ya da uzaklaştırmalarla sindirilmeye çalışılıyorlar.
Bunların yanı sıra çoğu üniversitenin sosyal ve kültürel faaliyetleri son derece kısıtlı ve olanlar da ücretli. Yani anlayacağınız üniversiteler ve YÖK para üzerine kurulmuş birer korku imparatorluğuna dönüşmüş durumda. Öğrencilere “ya itaat et ya terk et” demeye getiriyorlar. Bizden “uysal sistem bireyi” olmamız beklenirken, buna karşı gelenler, cezalarla ve okuldan atılıp bütün emeklerinin boşa gitmesiyle tehdit ediliyorlar. Durum böylesine vahim. Dolayısıyla örgütlülük ve dayanışma, mücadelemizin temelini oluşturmak zorundadır. Elbet bir gün üniversitelerde parasız, bilimsel, demokratik ve anadilde eğitim olacak, bunun için sonuna kadar mücadeleye devam!
link: İstanbul’dan MT okuru bir üniversite öğrencisi, Emekçi Çocukları İçin Öğrencilik Nasıl Bir Şey?, 23 Aralık 2010, https://marksist.net/node/2547
19 Aralık Katliamları Protesto Edildi
Türban Tartışmasının Açığa Çıkarttığı Gerçekler