Geçtiğimiz günlerde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, 1 Mayıs’ın tam veya yarım gün tatil olması için çalışma yaptıkları yönünde bir açıklaması yer almıştı gazetelerde. Çalışma Bakanının açıklamasının SSGSS yasasının yasallaşma sürecinde ve 1 Mayıs’ın Taksim’de yapılması tartışmalarının yoğunlaştığı bir dönemde, işçi ve emekçilerden gelecek tepkileri yumuşatmak için yapılmış bir girişim olduğu çok açıktı. Ardından AKP de dahil meclisteki partilerin neredeyse tamamı, 1 Mayıs’ın tatil ilan edilmesi yönünde kanun teklifleri verdiler. Sonunda Bakanlar Kurulu bu teklifleri “değerlendirdi” ve 1 Mayıs’ın tatilsiz bir “Emek ve Dayanışma Günü” olmasına karar verdi. Taksim’i ise “unutun” dedi. “Birlik”, “mücadele”, “işçi” gibi sözler AKP’de alerji yarattığından, 1 Mayıs sadece emek ve dayanışma günü oluverdi. Sanki AKP lütfetmeseydi öyle bir gün olmayacaktı ve işçiler tarafından kutlanmayacaktı! Ama olsun, böylece AKP, işçi düşmanlığında sınır tanımadığını bir kez daha göstermiş oldu.
İşçi sınıfı tarih sahnesinde yer aldığı günden beri, elde ettiği tüm kazanımlar için mücadele etti, bedel ödedi. Ve elbette elde ettiği kazanımları da ancak mücadele ettiği sürece koruyabildi. 1 Mayıs’ın doğuş tarihi olan 1886 yılına kadar, kapitalizmin en gelişmiş ülkesi olan İngiltere’de bile işçiler günde 16 saat çalıştırılıyordu. 1886 yılında Amerikan işçi sınıfı 8 saatlik iş günü mücadelesinin fitilini ateşledi. İşçiler, “8 saat çalışma, 8 saat uyku ve 8 saat canın ne isterse” diye mücadeleye atılmışlardı. Amerikan işçi sınıfı 8 saatlik iş günü uğruna çok ağır bedeller ödedi. Yüzlercesi hapislere atıldı. Düzmece iddialarla mahkemeler kuruldu ve Albert Parsons ile Agustus Spies’ın da aralarında bulunduğu 5 sosyalist işçi önderi asıldı.
O dönemde işçi sınıfının uluslararası örgütü olan II. Enternasyonal 1890 yılında 1 Mayıs’ın tüm dünyada kutlanması için karar almıştı. O tarihten beridir her 1 Mayıs günü işçi sınıfı dünyanın dört bir yanında alanlara çıkıp 1 Mayıs’ı kutluyor. 1 Mayıs dünyanın birçok ülkesinde işçiler için resmi tatil aynı zamanda.
Türkiye’de ise, işçi sınıfı 1 Mayıs’ı sokakta ve alanlarda kutlamak için uzun yıllar beklemek zorunda kalmıştır. Kemalist bürokrasinin tek parti diktatörlüğü döneminde, 1935 yılında çıkartılan bir kanunla 1 Mayıs “Bahar Bayramı” olarak ilan edilmiştir. Ama 1 Mayıs resmi tatil olmasına rağmen işçilere ücret ödenmemiştir. Ayrıca 1 Mayıs tatil olmasına karşın kutlamalar çok dar işçi gruplarıyla yapılmak zorunda kalınmıştır. İzleyen yıllarda baskılar iyice arttırılmıştır. İkinci Dünya Savaşı süresince ve 1950 yılına kadar 1 Mayıs’ın kutlanması yasaklanmıştır. 1951 yılında ise, işçilere yarım günlük ücret ödemesi yapılmaya başlanmıştır. 1956 yılına gelindiğinde ise 1 Mayıs’ta işçiler tam gün ücretli izinli sayılmıştır. Ancak ne 1951’de ne de 1956’da, 1 Mayıs kutlamaları kitlesel ölçekte yapılamamıştır.
Ama bu olumsuz tablo 1970’lerde değişecekti. 1 Mayıs, 1976 yılından itibaren kitlesel bir şekilde kutlanmaya başlayacak ve işçi sınıfı 1977 1 Mayıs’ında 500 bin kişiyle Taksim’e yürüyecekti. Hem de o gün tatil olduğu için değil, işçi sınıfı örgütlü bir biçimde birlik, mücadele ve dayanışma gününe sahip çıktığı için! 1 Mayıs 1977, 500 bin işçi ve emekçinin katılımıyla kutlandı. 1980 askeri faşist darbesinden sonra ise 1 Mayıs kutlamaları yıllarca yasaklandı.
Aradan onca zaman geçmesine rağmen, 2008 Türkiye’sinde değişen pek bir şey yok. 1 Mayıs’ta işçi ve emekçilerin ezici bir çoğunluğu alanlara çıkamıyor. Çünkü işçi sınıfı alabildiğine örgütsüz ve bilinçsiz durumda. İşçi sınıfı geçmişte verdiği örgütlü mücadeleler sonucunda birçok mevzi kazanmıştı. Ancak mücadele dalgasının geri çekildiği yıllardan başlayarak kazanımlarını birer birer kaybetti. Çalışma koşulları 1800’lü yılların koşullarına geri döndü adeta, iş saatleri alabildiğine uzatıldı ve çalışma koşulları ağırlaştırıldı. Sendikalı işyerlerinde bile çalışma saatleri 12 saatin üzerinde. İşçi sınıfı geçmiş mücadele deneyimlerini örgütlü güce dönüştürmeden bu koşulları değiştiremez. 1 Mayıs’ı biz işçilere burjuvazinin kendisi veya bir bakanı hediye etmedi. 8 saatlik iş gününe sahip çıkmak için, işgününü daha da kısaltmak için, 1 Mayıs’ın yeniden tatil olması için, birlik için, dayanışma için haydi 1 Mayıs’a, örgütlü mücadeleye!
link: MT okuru bir işçi, Haklar Mücadele Ederek Alınır!, 22 Nisan 2008, https://marksist.net/node/1772
Mıy Mıycı Sanayiciler
Orhan Kemal ve Romanları