İnsan gücüyle yaratılan bütün güzellikler işçilerin eseridir. Bütün işçiler yaşamlarını sürdürmek için, kapitalistlere hizmet etmek ve onlara kâr üstüne kâr kazandırmaya mecbur bırakılırlar. Kapitalist sistem altında işçi sınıfının büyük bir çoğunluğu ancak açlıktan ölmeyecek kadar ve ertesi gün işe gelebilmesine yetecek kadar düşük bir ücret karşılığında yaşamaya mahkûmdur. Bu ücretle, geleceğin küçük işçilerini yani çocuklarını da yetiştirip kapitalistlere hazırlamak zorundadır.
Gözlerini kâr hırsı bürüyen kapitalistler, işçi sınıfına ve doğaya acımasızca saldırmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Tuzla’ya bağlı Orhanlı Beldesinde ortaya çıkan zehirli atıklarla dolu varillerin daha fazla kâr için toprağın 2-3 metre altına rasgele bir şekilde gömülmesi bunun en somut göstergesidir. Patronlar sınıfı, insani duygularını tamamen yitirmiş ve daha fazla kazanmak için insanların yaşam haklarını ellerinden almaya çalışmaktadır. Bu gücü nereden alıyorlar dersiniz? Tabii ki İŞÇİ SINIFININ ÖRGÜTSÜZLÜĞÜNDEN!
SİZE SESLENİYORUZ SİZE! HEY... HEY...
İşçi sınıfının içinde yer alan, ama kendisini sınıf bilinciyle donatmak istemeyen ve işçilerin DÜNYAYI değiştireceğine inanmayanlar! SİZE, SİZE SESLENİYORUZ!
Sınıfların ve sınırların olmadığı bir dünya, enternasyonalist proleter devrimle mümkündür. Dünya devrimini gerçekleştirecek tek sınıf işçi sınıfıdır. Bütün işçiler şunu iyi bilmeli: dünya öküzün boynuzunda değil, kendi ellerimizin üzerinde durur. Bu gerçeği görmeliyiz artık.
Kapitalist bir bireyin yaşamını ele alalım: En iyi hastanede, en iyi işçilerin (doktor, ebe, hemşire) yardımlarıyla dünyaya gelir. En iyi koşullarda bebeklik döneminden çocukluğa geçiş yapar. Çocukluk döneminde en iyi oyuncaklar, giysiler, yiyecekler, içecekler, sağlıklı yetişmesi için en iyi işçiler tarafından üretilir. İşçi çocukları hiç okula gidemezken, o anaokulunda en iyi işçilerden eğitim alır. En iyi okullarda, en iyi dershanelerde, en iyi üniversitelerde en iyi işçiler tarafından kapitalist eğitim sistemiyle eğitilir. Bütün ihtiyaçlarını işçi sınıfının sırtından karşılar ve ölünceye kadar da bu böyle devam eder. Almış olduğu kapitalist eğitimle şekillenen bilinciyle daha fazla kazanmak, büyümek ve hükmetmek ister. Bu istemiyle burjuva sınıfına dahil olmuştur. Sömürü, baskı, zulüm onun için sıradan şeylerdir artık.
Gelelim işçi sınıfına. Burjuvaların sahip olduğu her şeyin yaratıcısı olan işçi sınıfı, bugüne kadar kırıntılarla, reformlarla aldatılmıştır. Tüm güzellikleri yaratmasına rağmen bu güzelliklerden mahrum bırakılmıştır. Yalıları, villaları, köşkleri, sarayları yaratan işçi sınıfıdır. Ama hiçbirisinin buralarda yaşamak gibi bir şansı olmamıştır. Bu sistem değişmedikçe de olamaz zaten.
Şimdi şöyle bir soru sorulabilir: Patronlar olmasa kim bize iş verir, neyle geçimimizi sağlarız?
İhtiyacımız olan her şeyi bizler üretmiyor muyuz zaten? O halde neden yakınıyoruz? İlla başımızda bizleri sömüren, hakkımızı aramak için her başımızı kaldırdığımızda, askeriyle, polisiyle bir balyoz gibi bizi ezmeye çalışan birileri mi olmalı mı? Bunu mu istiyoruz acaba? Hayır, hiçbirimiz bunu kabullenemeyiz! O zaman geriye bir tek şey kalıyor: Marksist fikirlerin ışığında sınıf bilincine ulaşmak, Bolşevik bir örgütlülükle tüm yaşamımızı örgütlemek, bu örgütlülükle dünya işçi sınıfını iktidara taşımak!
İnanın biz işçi sınıfı olarak çok güçlüyüz, ama şunu iyi bilmemiz gerekir: DEĞİŞMEDİKÇE DEĞİŞTİREMEYİZ!
ÖRGÜTLÜYSEK HER ŞEYİZ, ÖRGÜTSÜZSEK HİÇBİR ŞEY!
YAŞASIN DÜNYA İŞÇİ SINIFI!
link: Gazi Mahallesi’nden MT okuru bir emekçi, İşçi sınıfı ve sınıf bilincinin önemi, 4 Mayıs 2006, https://marksist.net/node/1002
Diyarbakır Aynasında Liberalizmin Acizliği
1 Mayıs mitingi Gaziantep’te de yapıldı