Sayfalar
8 Mart Burjuvazinin Değil İşçi Sınıfının Günüdür


8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor. Burjuvazi işçi sınıfının tüm değerlerini karalamaya, onların içini boşaltmaya çalıştığı gibi 8 Mart’ın da mücadeleci yanını ve ruhunu yok etmeye çalışıyor. O günü erkeklerin kadınlara hediye ve çiçek aldığı, işyerinde müdürlerin, patronların kadın işçileri “düşündükleri” için güller dağıtıldığı, çiçek sipariş sitelerinden en pahalı çiçeklerin gönderildiği, mağazalarda indirimlere gidildiği bir gün olarak kullanıyor.
Burjuvazi 8 Mart’ı bir tüketim gününe çevirerek piyasayı canlandırıp cebini dolduruyor. Ayrıca kadın işçi ve emekçilerin ve onların çocuklarının 8 Mart’ı, mücadele günü yerine sadece erkeklerin kadınlara hediyeler aldığı bir gün olarak görmelerini sağlıyor. Oysa 8 Mart işçi sınıfının kadınlarına, patronlar sınıfının dayattığı ağır çalışma koşulları, düşük ücretler, şiddet, taciz ve yok sayılmaya karşı mücadelenin yolunu göstermektedir. İşçi sınıfının kadınları 8 Mart’a sahip çıkmalı, onun tarihi önemini ve mücadelesini örnek almalıdır.
8 Mart burjuvazinin çarpıtmalarının aksine işçi sınıfının kadınları için mücadele ve hak alma günüdür. 1857 yılında New York’ta daha yüksek ücret ve daha iyi çalışma ve yaşam koşulları talebiyle 40 bin dokuma işçisi kadın greve çıktı. 8 Mart, bu grevin polis tarafından kanla bastırılması sonucu 129 kadın işçinin hayatını kaybettiği bir gündür. O günün baskıcı koşullarında 40 bin kadın dokuma işçisinin verdiği onurlu mücadele ve katledilen 129 kadın işçinin anısına Clara Zetkin’in önerisiyle 8 Mart 1910 yılında İkinci Enternasyonal’de Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak ilan edilmiştir.
Bugün kapitalist sistem işçi sınıfının kadınlarına cehennemi yaşatıyor. Binlerce kadın iş kazalarında hayatını kaybediyor. Milyonlarca kadın şiddete, tacize maruz kalıyor. Emperyalist savaşlarda evini barkını bırakıp göç etmek zorunda kalanların binlercesi öldürülüyor, tecavüze uğruyor ya da pazarlarda satılıyor. Kadınlara tecavüz edenler, onları vahşice öldürenler doğru düzgün bir ceza almadan salıveriliyor. Egemenler kadınların kaç çocuk yapacağına, giydiği kıyafete, kürtaja, kadın erkek aynı evde kalınmasına kadar kadınların hayatlarının her alanına müdahale ediyorlar. Muhafazakâr, itaatkâr, “edepli” yaşayan ve eve hapsolmuş bir kadın yaratmak istiyorlar. İşte tüm bunlar ve daha pek çok sayamadığımız şey kapitalizmin işçi sınıfının kadınlarına sunduğu hayatın kendisidir!
İşçi sınıfının mücadeleci kadınları olarak bizler, “çocuklarımızın kemikleri bile olsa size bırakmayız” diyen Cumartesi Anneleri’nin, gencecik evlatlarının parçalanmış bedenlerini elleriyle toplayan Roboski Anneleri’nin yürek yangınını unutmadık. Van’da hastalanan 1,5 yaşındaki minik Muharrem’in çuvalda taşınan cenazesinin acısını unutmadık. Bizler mücadele ettiği için katledilen kadınları unutmadık, unutmayacağız. Emekçi kadınlar olarak tüm bunların hesabını sormak için örgütlü mücadeleyi yükseltmeliyiz. Emperyalist savaşların, sömürünün, açlığın, yoksulluğun olmadığı ve kadının yok sayılmadığı bir dünyayı ancak işçi sınıfının kadınıyla erkeğiyle verdiği mücadele kuracaktır.
Yaşasın 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü!
Yaşasın İşçi Sınıfının Örgütlü Mücadelesi!

link: İMES’ten bir kadın tekstil işçisi, 8 Mart Burjuvazinin Değil İşçi Sınıfının Günüdür, 5 Mart 2015, https://marksist.net/node/3995
Her gün 8 Mart, her gün mücadele günü olsun!


İstanbul'da Pazar günü gerçekleştirilen Uluslararası Emekçi Kadınlar günü kutlamasına yaklaşık olarak 8 bin kişi katıldı. Miting alanında 10:30'dan itibaren toplanılmaya başlandı. 12:30'dan sonra yürüyüşe geçildi. Miting alanının ön kısmındaki kadın grupları bir zincir oluşturdular ve kadın-erkek birlikte katılmış kortejleri zincirin arka kısmında tuttular. Zincir oluşturan kadın örgütlerinden katılanların sayısı, kadınlı-erkekli karma kortejlerin katılımcılarına oranla çok azdı. Yürüyüş başlayana kadar kadınlar, hiçbir erkeğin zincirin kenarından bile geçmesine izin vermeyip onlarla birebir dakikalarca tartıştılar. Arada 50 metre kadar boşluk bırakarak, karma grupların kadın gruplarına katılmalarına izin vermediler.
Ön taraftaki kadın gruplarının ağırlıklı olarak cins ayrımını ön plana çıkaran, kadınların yaşadıkları sorunların kaynağı olarak erkekleri gören bir bakış açısını ortaya koyan sloganlar atmaları dikkat çekiciydi: "hayır diyorsam hayır!", "kimsenin namusu olmayacağız!", "namus cinayetlerine hayır!", "acıları durduran kadının örgütlü gücü olacak!", "töre vuruyor, devlet koruyor!"… Bu esnada arka taraftan "yürüyüş hakkımız engellenemez!", "kadın erkek el ele mücadeleye!", "cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!", "yaşasın sınıf dayanışması", "yaşasın örgütlü mücadelemiz", "kadın erkek el ele özgür günlere" sloganları atılıyordu. Zincirin arkasında karma grupların katılmasını engellemek için bekleyen kadın temsilcileri tarafından, bu sloganların erkek sloganları olduğu ileri sürüldü. Kadın gruplarının temsilcileriyle tartışan kadın işçiler, bu sloganların işçi sınıfının kadın ve erkeklerinin ortak taleplerini yansıttığını, cinsiyetçi bakış açısıyla sorunların çözümlenemeyeceğini, yaşadığımız sorunların ortak olduğunu anlatmaya çalıştılar. Platformda alınan kararların doğru olmadığını belirterek, bu mücadele gününün anlamını açıkladılar ve kadın ve erkeklerin birlikte katılımıyla kutlanması gerektiğini söylediler.
Saatler süren tartışmalardan sonra, kadın gruplarının temsilcileriyle arka tarafa vebalı gibi atılmış karma grupların temsilcileri arasında, aradaki boşluğun kapatılması konusunda anlaşmaya varıldı. Mesafenin kapanmasıyla grupların birbirlerine seslerini duyurmaları, bazen de ortak sloganlar atmaları sağlanmış oldu. Kadın kortejlerinin içinde yer alan DEHAP'lı kadınların attıkları "Leyla Zana'ya özgürlük" gibi bazı sloganlar arka taraftaki gruplar tarafından da desteklendi.
Bu mitingden sonra bir kere daha şunu gördük ki, biz işçilerin boş bıraktığı yeri bizim mücadelemizi bölmeye çalışanlar doldurmaktadır. 8 Mart, mücadele tarihimizi yeniden öğreneceğimiz, yeniden anlatacağımız, hafızamızın tazelenmesi için bir fırsat olarak değerlendireceğimiz bir mücadele günüdür. İşyerine kilitlenerek yanan Chicagolu dokuma işçileri sınıf mücadelesi verirken öldüler, New Yorklu kadın tekstil işçileri daha kısa çalışma saatleri için greve gittiklerinde öldürüldüler. Kadınların ve erkeklerin birlikte kurtuluşlarının tek yolunun, onların ücretli köleliğine son verecek şekilde birlikte mücadele etmesi gerektiğini bugün bir kez daha hatırlamamız gerekir. Mücadelemize sahip çıkarsak, burjuvazi işçi sınıfının mücadele tarihini temsil eden bu günün altını boşaltamayacak, onu adeta bir tüketim gününe dönüştüremeyecektir.
Yaşasın sınıf mücadelesi!
Kapitalizm yıkılmadan cins ayrımı kaldırılamaz!
Kadın erkek el ele mücadeleye!

link: KESK'ten bir kadın işçi, Her gün 8 Mart, her gün mücadele günü olsun!, 9 Mart 2004, https://marksist.net/node/1223