Proletarya diktatörlüğünün neye benzediğini görmek ister misiniz baylar? Paris Komününe bakın. Paris Komünü, proletarya diktatörlüğüydü.
Böyle diyecekti Engels, Marx’ın Fransa’da İç Savaş’ına yazdığı Giriş yazısında.
Komün saflarında pek çok ulustan işçi vardı. Bu niteliğiyle de enternasyonal olan Komün, ilerleyen günlerde peş peşe aldığı kararlarla, işçi sınıfının iktidarı kendi eline aldığında neler yapabileceğini canlı bir şekilde kanıtlayarak işçilerin kendilerini bile şaşırtacaktı.
Komün öncelikle, seçilmiş tüm yabancıların görevlerini “Komün bayrağı evrensel cumhuriyetin bayrağıdır” denerek onaylamıştı. Tek başına bu enternasyonalist şiar bile, Komünün cumhuriyet talebini burjuva cumhuriyet talebinden köklü biçimde ayırıyordu. Onun kızıl bayrağı da bu enternasyonalist işçi cumhuriyetinin simgesiydi.
Komünün enternasyonalizminin yansımalarından biri de Napoleon’un 1809 savaşından sonra düşmandan alınmış toplarla döktürdüğü Vendome sütununun şovenizm ve halkları birbirine karşı kışkırtma simgesi olduğu gerekçesiyle yıkılması olacaktı. Bununla da yetinilmeyip, Vendome Meydanının adı Enternasyonal Meydanı olarak değiştirilecekti.
Marksizmin kurucularının, proletarya diktatörlüğünü tarif ederken, “devlet olmayan bir devlet” diye nitelendirdikleri Paris Komününe atıfta bulunmaları son derece anlamlıdır. Zira Komün, toplumsal yapıyı şekillendirmek üzere hayata geçirmeye çalıştığı tüm kararlarında, bu “yarı-devlet”in özelliklerine parlak bir ışık tutacaktı.
Komün düzenli orduyu kaldırıp tüm sağlam yurttaşların katılacağı Ulusal Muhafızı tek silahlı güç olarak ilan etmişti. Belediyenin rehin sandığındaki tüm hacizli eşyaların satışı durdurulmuştu. Komün üyelerinin ücretleri ortalama işçi ücretlerini geçemeyecek şekilde ayarlanmıştı. Bürokrasiyi ortadan kaldırmak üzere, Komün görevlilerinin seçimle işbaşına gelmesi ve her an geri çağrılabilmeleri kuralı getirilmişti.
link: Marksist Tutum, Proletarya diktatörlüğü: "devlet olmayan bir devlet" / 1, 19 Mart 2021, https://marksist.net/node/7299