Çürümüş, kokuşmuş, her yanından irin akan kapitalist sistemde egemen sınıf varlığını ve egemenliğini sürdürebilmek için toplumu acı ve gözyaşına boğarken, zor yoluyla varlığını devam ettirme gayreti içindedir. İşte bu gayret, bu topraklarda da halklara derin acılar yaşatmış, halklar birbirine düşürülmeye çalışılmış, sürgünler, katliamlar, soykırımlar tezgâhlanmıştır.
Burjuva cumhuriyet Kürt, Ermeni, Alevi vb. düşmanlığı üzerine kurulmuştur ve ırkçılığa, mezhepçiliğe dayalı bu devlet ideolojisi bugün de resmi ideoloji olma özelliğini korumaktadır. Erdoğan’ın “affedersiniz bana Ermeni diyorlar” sözü bariz bir örnektir. Bu topraklarda yüzlerce, binlerce yıl bir arada yaşayan farklı etnik ve dinsel kimliğe mensup halklar, defalarca zulme uğramışlardır. Bu topraklarda egemenlerin katliamcı geleneği herkesin malûmudur.
İşte bu katliamlardan biri de Sivas katliamıdır. Uzun yıllar boyunca, “mum söndürenler, kâfirler, dinsizler” denilip iftiralar atılarak Aleviler düşman olarak gösterilmiş ve ötekileştirilmişlerdir. Nitekim 1993’de Pir Sultan Abdal anma etkinliklerine katılan Alevi yazar ve ozanların bulunduğu Madımak Oteli’ne saldıran ve oteli ateşe veren devlet destekli gerici güruh 35 kişinin diri diri yanarak ölmesine sebep oldu. “Halkın babası” diye pazarlanan dönemin cumhurbaşkanı Demirel ve başbakan Çiller, Alevi aydınları katleden güruha sahip çıkmış ve aradan geçen onca yıla rağmen ne katiller cezalandırılmış ne de katillerin iplerini elinde tutan esas suçlular sanık sandalyesine oturtulabilmiştir.
2 Temmuzda Madımak Oteli’nin ateşe verilmesi, onlarca insanın diri diri yakılması, egemenlerin katliamcı geleneğini, katilleri nasıl koruyup beslediğini, CHP’nin ikiyüzlülüğünü, Demirel ve Çiller’in karanlık geçmişini gözler önüne seriyor. Daha önce de Maraş ve Çorum’da Aleviler katledilmiş ve tüm bu katliamlar sonucunda Alevilerde büyük bir korku oluşmuştur. İşte bu korku yüzünden Aleviler yıllarca laik olarak bellenen CHP’nin peşine takılmaktan kendilerini kurtaramamışlardır. Hâlbuki Sivas katliamında başbakan yardımcısı olan Erdal İnönü, bu katliamı korkakça izlemekle yetinmiştir.
Tüm bu katliamların hesabını sormak ve yenilerine engel olmak için kapitalistlerin sömürü düzenini yerle bir etmek işçi sınıfının boynunun borcudur. Bir avuç azınlık, kendi egemenlikleri için yeryüzünü kan gölüne çeviriyor, savaşlar ve katliamlar durdurak bilmiyor. Savaş ve katliamları durduracak ve katillerden gerçek anlamda hesap soracak olan devrimci işçi sınıfıdır.
link: Kadıköy’den bir temizlik işçisi, Sivas Katliamını Lanetliyoruz, 1 Temmuz 2015, https://marksist.net/node/4300
Demirel’i “İyi Bilmezdik”!
Yandırırlar, Yandırırlar!