19 Ocak tarihinde Uzan Grubu'na ait Star televizyonunun ana haber bülteninde sadece Star çalışanlarının başlattığı "direniş"in duyurusu vardı. İlk defa bir televizyon ekranından "Yaşasın Onurlu Mücadelemiz", "Direnişimizin sonunda kazanacağız", "Maaşlarımızı alamıyoruz, açız" gibi aslında çok tanıdık olduğumuz ama sermaye medyasında işitmeye alışık olmadığımız sesler duyduk. Haber bülteninde Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulunun Star Grubu'nun parasına el koyduğu, bunu hükümetin emriyle yerine getirdiği, Star Grubu'nun para kazandığı halde çalışanlarına maaş ödeyemediği ifade edildi. Hükümet kıyasıya eleştirildi.
O günkü programda farklı sesler çınladı kulaklarda. Bazı çalışanlar; "altı aydır maaşımı alamıyorum, başka işim yok, kredi kartına faiz ödemekten battım" diyordu. Bu ifadeler bizlere o kadar tanıdık geldi ki... Diğer taraftan, Star Grubu'nu göklere çıkartan, işçilerin bu durumunu magazin malzemesi yaparcasına işçileri zorla konuşturmaya çalışan sunucular, bilmem kaç milyarlık maaşlarını kaybetme kaygısıyla haber yapma telaşındaydılar.
Ana haber bülteninde Star çalışanlarının (müdürler ve patronlar da dahil olmak üzere) bir aile ve tek yumruk olarak kararlılıkla mücadele edecekleri ilan ediliyordu. Oysa "direniş"e katılanların arasındaki sınıfsal ayrım ve sınıfsal kaygıların farklılığı öylesine belli oluyordu ki, insanın böyle bir sahtekârlığa isyan etmemesi mümkün değil. Yeter artık, kafamızı daha fazla bulandırmayın!
Şu anda büyük çoğunluğu İstanbul'da olmak üzere Ankara'da ve Trabzon'da toplam 39 Star çalışanı Uzan Grubu'na yapılan siyasi baskıyı durdurmak için açlık grevindeler. Greve katılanlar arasında Telsim Personel Müdürü, Star Televizyonu İnsan Kaynakları Müdürü ve Star Sorumlu Yazı İşleri Müdürü gibi pek çok müdür bulunuyor. Star çalışanları açlık grevine önce İstanbul'da başladılar, birer gün arayla Ankara ve Trabzon'dan destek geldi. Yetkililer 19 Ocak tarihinden bu yana paraları olmadığı için en temel malzemeleri alamadıklarını, bu nedenle de Star Gazetesini dört sayfa çıkarmak zorunda kaldıklarını açıkladılar.
Uzan Grubu'nun diğer sermaye çevreleriyle ve hükümetle çıkar çatışmaları herkesin malûmudur. Uzan Grubu "asla dize getirilemeyecekleri" söylevleriyle aylar boyu kükredi. Ardından bundan birkaç hafta önce Cem Uzan hükümete yönelttiği "Türkiye'nin çıkarları için uzlaşalım, birlikte hareket edelim" demagojik çağrılarıyla kamuoyu yaratmaya çalıştı. Çatışmada iyice köşeye sıkışan Uzan Grubu bu kez de çareyi kamuoyu yaratmak üzere çalışanlarını öne sürmekte arıyor. Hem işçilere ücretlerini ödemiyor hem de rakip sermaye çevrelerini ve onlarla ittifak halinde hareket eden hükümeti hedef gösteriyor.
Uzan Grubu'nun diğer sermaye çevreleri ve hükümet ile yaşadığı çatışma işçi sınıfını ilgilendirmez. Sermaye çevrelerinin birbirleriyle çatışmalarının faturası her zaman işçilere çıkarılmıştır. İki ülkenin egemenleri çıkarları için çatıştığında, savaş meydanlarına yoksullar sürülmüştür. Şirketler battığında işçiler işsiz kalmış, patronlar ise ya yüklerini alıp kendilerini emekliye ayırmış ya da bir kaç yıl içinde yine eski ihtişamlarıyla boy göstermişlerdir. Tarihsel deneyim işçi sınıfının çıkarlarının, patronlarının eteğine sarılmaktan değil, kendi sınıf çıkarları doğrultusunda mücadele örgütlülüklerini yaratmaktan geçtiğini göstermektedir.
Hükümet ile çatışma halinde bulunan tüm sermaye çevreleri, akademisyenler Uzan Grubu'nun örgütlediği açlık grevine destek açıklamaları yapıyorlar. Uzan Grubu'nun mücadelesini demokrasi mücadelesi olarak göklere çıkartıyorlar. Açlık grevinde olan Star çalışanlarını desteğe gidenlerin, gerçekte çalışanların açlık grevini desteklemek için gitmediklerini herkes biliyor.
Uzan Holding bugüne kadar tüm sermaye medyasının yaptığı gibi yüzlerce greve ve işçi direnişine duyarsız kaldı. F tipi cezaevlerine karşı açlık grevleri ve ölüm oruçlarıyla direnen siyasi tutsakların katledilmelerini, katillerin ağzıyla aktardı. Bugün ise Uzan medyası büyük bir ikiyüzlülükle, bünyesinde çalıştırdığı işçilerin mağduriyetine sahip çıkar gözükerek gece gündüz işçilerinin "direniş" haberlerini yayınlıyor. Uzan Grubu bir taşla iki kuş vurma telaşındadır. Birincisi, bugüne kadar yürüttüğü varolma kavgasında yeterli toplumsal desteği alamayınca sömürdüğü işçileri ön plana çıkarmak ve daha geniş destek almak için çalışanlarını kullanmaktır. İkincisi ise 4600 çalışanını "önce şirket" burjuva ideolojik propagandasıyla etkisiz hale getirmektir. Devam ettiği sürece demokratik örgütlerin gündemine girecek olması, açlık grevi karşısında sağlıklı bir tutum almayı zorunlu kılmaktadır.
İşçi sınıfına yönelik saldırılardan medya işçileri de nasibini almakta, en kötü koşullarda ve düşük ücretlerle çalıştırılmaktadırlar. Buna karşı sesini yükseltenler derhal kapı dışarı edilmektedir. Uzan Holding ve Doğan Grubu işçileri, sermaye grupları ve sermaye partileri arasındaki çatışmada maşa olmayı reddetmelidirler. Gırtlak gırtlağa giren sermaye gruplarının, işçilerin en ufak hak arama mücadelesinde domuz topu gibi birleşip kendi sınıfsal çıkarlarını korumak için her şeyi yapabildikleri asla unutulmamalıdır.
link: İstanbul'dan bir MT okuru, Patronların safında değil sınıfımızın saflarında mücadelemizi yükseltelim!, 26 Ocak 2004, https://marksist.net/node/1234
Özgürlüğün Santimetresi
Marksizm ve “Uzun Dalgalar” Teorisi