Bir yılı aşkın bir süredir marksist fikirlerle tanışmış bir işçi olarak, dönüp geçmişle şu anki olaylara bakış açımı değerlendirdiğimde ne kadar değişmiş olduğumu görüyorum. Biz işçiler belli bir bilinç düzeyine ulaşmadıkça toplumsal olaylara karşı çok fazla duyarlı olamıyoruz maalesef. şimdi bunları neden yazıyorum diye merak edebilirsiniz.
Geçtiğimiz günlerde televizyon ve yazılı basından izlediğim ve okuduğum bir olay beni fazlasıyla etkiledi. Aslında haberin kendisi kadar çevremdeki işçilerin bu olaya yaklaşımları da bu olayla ilgili beni yazmaya iten bir etken oldu. Söz konusu olayda ümraniye’deki bir havai fişek deposunda meydana gelen bir patlama sonucunda aralarında birisi çocuk 5 işçinin yaşamını yitirdiğinden bahsediliyordu. Evet, olayda biri çocuk 5 işçi yaşamını yitirmişti. Kapitalist sömürü sistemi devam ettiği sürece bu ve benzeri haberlerle sıkça karşılaşacağımız bir gerçek.
Benim bu olayda dikkat çekmek istediğim birkaç nokta var. Olayla ilgili çıkan haberleri çevremde değerlendirenlerin hemen hepsinin yorumları aynıydı. Genelde yorumlar şöyleydi, “kadere bak, çocuk okula gitmeyip babasıyla işe gitmiş, canından olmuş.” Olay günü orada bir çocuğun da yaşamını yitirmesi elbette herkesi üzdüğü kadar bizleri de üzmüştür. Ama burada kaderci bir yaklaşımla yorum yapıp, olayın oluş şekli, nedenleri ve sonuçlarını sorgulamazsak doğru bir bakış açısına da sahip olmamızın olanağı yoktur. öncelikle sorulması gereken o gün orada ne üretiliyordu ve kim için üretim yapılıyordu. üretilen malları kim kullanıyordu. Bu sorunun cevabı açık ve nettir. O işyerinde havai fişek üretimi yapılıyordu ve bu havai fişekleri de bir avuç burjuva kullanıyordu. Bir avuç burjuvanın düğün, sünnet açılış vb eğlencelerde 10 dakikalık bir gösteriş uğruna kullanmaları için üretilen bu mallar biri çocuk 6 kişinin ölümüne neden olabiliyordu. Bu olay biz işçilerin güvenli ortamlarda çalışmasının burjuvalar için ne denli önemsiz olduğunun açık bir ifadesidir. Kapitalist üretimde burjuvalar için önemli olan tek bir şey vardır, o da ne kadar kâr ettikleridir. İşçilerin güvenli bir ortamda çalışmaları onların çokta umurunda değil.
Beni burada asıl üzen şey, işverenlerimizin çalışma koşullarımızla ilgili duyarsızlıkları değil. Bu konuda onlardan duyarlı olmalarını beklemek boş hayalden öte bir şey olamaz. Biz işçilerin de bu konudaki yaklaşım ve tutumlarımızın işverenlerle aynı olmasıdır asıl sorun. Bizler de çalışma koşullarımızın daha iyi olması ve güvenli bir ortamda çalışmak için ve hatta bu koşulların bizzat kendimiz tarafından düzenlenmesi için mücadele etmediğimiz sürece, kapitalist üretim sistemine hizmet etmiş oluyoruz. Bu olayın bir boyutu.
Bu olayla ilgili dikkatimi çeken ve vurgulanması gerektiğini düşündüğüm bir başka noktayı daha belirtmek istiyorum. çıkan haberlerde işyerinin ruhsatı bulunmadığından sıkça bahsediliyordu. Bu konuda yetkililer birbirlerini suçlayıp adeta günah çıkartıyorlar ve bu olayın sebebini o işyerinin ruhsatsız çalışmasına bağlamaya çalışıyorlardı. Ben burada hemen şunu sormak istiyorum, varsayalım o işyerinin ruhsatı vardı ve gene de aynı olay gerçekleşti. İşyerinin ruhsatının olması hafifletici bir neden olarak sunulabilir miydi? Ayrıca bu olayı ruhsat sorununa dayandırmaya çalışanlara da hemen şunu sormak istiyorum, ruhsatlı çalışan işyerlerinde bu tür cinayetler (kazalar demiyorum çünkü bu olay bir kaza değil cinayettir) yaşanmıyor mu? Biz işçiler yaşadığımız her türlü sorunun altında yatan gerçeğin kapitalist sömürü sisteminden kaynaklandığını nasıl unutabiliriz?
Bu tür olaylarda işverenlerin savunmaları her zaman hazırdır; işçinin dikkatsizliği olaya sebebiyet vermiştir. İşçinin neden dikkatini işe veremediği nedense hiç sorulmaz. Günlerdir mesai yaptığı için UYKUSUZ mudur? Aldığı ücret evini geçindirmeye yetmediğinden HUZURSUZ mudur? çalışma koşullarının ağırlığından dolayı aşırı YORGUN mudur? Bütün bunları burjuvazinin sormasını zaten beklemiyoruz. Ama biz işçiler duyduğumuz her olaya kendi sınıfımızın gözünden bakmalı, bir işçi arkadaşımızın başına her ne gelirse gelsin kendi başımıza gelmiş gibi sahiplenmeli, sorgulamalı ve elimizden geldiğince çözüm üretmeliyiz. Unutmayalım ki sınıflı bir toplumda yaşıyoruz ve bizler işçi sınıfının birer üyesiyiz. Kendi sınıf çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmediğimiz sürece burjuva sisteme hizmet ettiğimizi aklımızdan asla çıkarmamalıyız ve çevremizdeki işçi kardeşlerimize de bu tür yaşanan olaylardan örneklerle, önce işçi olduklarını fark ettirmeli, sonrasında kapitalist sömürü sisteminin yaşadığımız tüm sorunların asıl kaynağı olduğunu anlatarak, Marksist fikirlere doğru gidecek bir zemin hazırlamalıyız.
Bu sistemin tüm çirkinlikleri veya iğrençlikleri ile tanışan, yaşanılan savaşların dahi sistemden kaynaklandığı öğrenen işçilerin kapitalist üretim ve sömürü sistemine karşı öfke duymayacağını düşünemiyorum. Bir slogan vardı, “KAPİTALİZM öLDüRüR KAPİTALİZMİ öLDüRELİM” diye. Evet, bu sistem bizleri yaşarken öldürüyor. Sistem devam ettikçe bizden sonraki kuşakların yaşam koşulları bugün bizim yaşadığımız koşullardan daha kötü olması kaçınılmazdır. Daha iyi bir gelecek için, daha güvenli çalışma alanları için ve sınıfları ortadan kaldıracak örgütlülüğü yaratmak için üzerimize düşen görevleri yerine getirelim ve bu fikirleri anlatabildiğimiz, ulaşabildiğimiz kadar çok sınıf kardeşlerimize anlatalım.
KAPİTALİST SÖMÜRÜYE İŞ KAZALARINA VE CİNAYETLERİNE SON!
link: bir MT okuru, İş “kazaları” kader değildir, 6 Temmuz 2005, https://marksist.net/node/398
Sivas Katliamının Sorumlusu Kapitalist Devlettir!
Küreselleşme /2