14 yıl önce 2 Temmuzda Sivas’ta 33 aydın hunharca katledildi. Herkes anlatırdı nasıl yakıldıklarını, niçin yaktıklarını bu 33 aydını… Evet onlar ancak böyle kundaklayabilirler 33 canı. Sadece 33 can değil tüm dünyayı kundaklamaya çalışıyorlar. Aleviyi Sünniye, Kürdü, Türkü birbirine kırdırıyorlar ama sömürüye gelince sen Türksün sen Kürtsün ona göre ezelim demiyorlar. Dünya işçileri de aynı şekilde sömürülüyor.
13 Martta Şinasi sahnesindeki “Sivas 33” belgesel oyununa bu duygularla gittim. Sivas katliamının belgeselini ilk defa orada izledim. Salon tıklım tıklımdı. Herkes belgeseli-oyunu izlerken ağlıyordu. Yitirdiklerimizin ardından ağıt yakmak değil, mücadeleyi yükseltmek gerektiği aklımdaydı hep. O salondakilerin birçoğu ise kendini sadece Alevi kimliği ile tanımlıyor, ayrımcılığın tuzağına düşüyordu. Ayrıca egemenlerin kendi iç çatışmalarında taraf olarak, şeriat gelecek diyerek statükocu-milliyetçi güçlerin yanında yer alabiliyorlardı.
Oyunda işçi sınıfını birbirinden koparan gerici duygular körükleniyordu. 33 canın katledilmesinin sorumlusunun kapitalist sistem olduğu ve biz kapitalizmi yok etmedikçe her gün bu sistemde ezileceğimiz göz ardı ediliyordu. Oysa Sivas’ta katliamı gerçekleştiren gericiler olayın tek sorumlusu değildir. Maraş’ta azgın faşist katillerin yaptığı katliamın da, Sivas’ta yobaz katillerin kundaklamasının da gerçek sorumlusu kapitalist düzendir. Bizleri birbirimize düşüren tek şey budur, kapitalizmdir. Ve biz gücümüzün farkına varmadıkça, örgütlenmedikçe, Maraş, Dersim, Sivas gibi katliamların önüne geçemeyiz. Tek çözüm yolu örgütlenmek. Hep diyoruz ya örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiç bir şey.
Uyan artık uykudan uyan, uyan esirler dünyası!
link: Ankara Üniversitesinden bir öğrenci, Bizleri birbirimize düşürüyorlar, 30 Mart 2008, https://marksist.net/node/1749
Kapitalizmin Hal ve Gidişatı
Efsaneden Gerçekliğe Newroz