Faşist çeteler güç kaybettikçe daha da saldırganlaşıyorlar. Köşeye sıkışmış bir kedi gibi ne yapacağını bilemez bir durumda faşist güruh. En berbat, en korkak ve en kalleşçe yöntemlerle saldırmaktan geri durmuyorlar. Ellerinde satırlar ve döner bıçaklarıyla, içlerinde bu silahlardan daha güçlü olan devrimciliğin yakıcı ateşini taşıyan öğrencileri korkutmaya, sindirmeye çalışıyorlar. Bunu dün başaramadıkları gibi bugün de, yarın da başaramayacaklar.
Son faşist saldırı İstanbul Üniversitesi (İÜ) Vezneciler Kampüsü önünde gerçekleşti. 12 Kasım öğle vakitlerinde gerçekleşen saldırının öncesi şöyle gelişti. 11 Kasım günü akşamı devrimci öğrencilerin yokluğunu fırsat bilip, İÜ Edebiyat Fakültesi Hergele Meydanında bir grup faşist “gövde” gösterisi yapmaya kalktı. Bunu haber alan devrimci çevrelerin çoğu, kararlı bir devrimci dayanışma örneği gösterdiler. Hemen ertesi gün aynı meydanda, faşistlere pabuç bırakılmayacağını türküler, halaylar ve sloganlarla gösterdiler devrimci öğrenciler. Yaklaşık 200-250 kişilik devrimci öğrenciler grubu gereken yerlere gereken cevabı verdikten sonra sessiz bir şekilde dağıldı. Tam bu sırada Vezneciler Kampüsü civarında 10-15 kişilik faşist bir grup ellerinde satırlar, döner bıçaklarıyla, dağılan devrimci öğrencilere saldırarak arkadaşlarımızı çeşitli yerlerinden yaraladılar. Hazırlıklı ve “yüce Türk polisinin” desteğiyle gelen faşist grup saldırıdan sonra gözden kayboldu. Olayın ardından devrimci öğrenciler, Beyazıt Merkez Kampüs önünde bir basın açıklaması yaptılar. Basın açıklamasında saldırgan faşistlerin bazılarının adları açıklandı. İşte tam da bu noktada, açıklanan saldırganların hiç de yeni isimler olmadıkları görüldü. Birçoğu devrimcilere yönelik saldırılara daha önce de katılan kişilerdi. Onların faşist saldırılarına ilk defa maruz kalmamıştık. Burada sorulması gereken sorulardan birisi; herkes tarafından tanınan bu faşistlerin neden hâlâ yakalanmadığıdır. Bunlar göstermelik de olsa karakola götürüldüklerinde nasıl misafir gibi karşılandıklarını çok iyi biliyoruz.
YÖK, polis, medya: Bu abluka dağıtılacak!
Basın açıklamasından sonra görüşülen İÜ Rektörü Tankut Centel, gereken neyse yapmaya hazır olduğunu söyledi. Burjuva düzenin ideolojisinin yeniden üretim merkezi olan üniversitelerin sorumluları da, burjuva hukukun dışına çıkmama tavsiyesinde bulunuyorlar. Bayram tatilinden sonra toplu bir şikayet dilekçesi hazırlanıp İÜ idaresine verilecek. Yani adalet, şimdilik burjuva hukukun “temiz” ve “adaletli” ellerine bırakılacak. Hepimiz şunu iyi bilmeliyiz ki, gerçek adalet sömüren sınıfın yani burjuvazinin bizlere verebileceği bir şey değildir. Gerçek adalet ancak, üreten sınıfların yani proletaryanın iktidarında mümkün olacaktır. Sömürü sistemi yerle yeksan olduğu oranda adalet de, sömürüsüz düzende, doğrudan demokrasiye paralel bir şekilde genişleyecektir. Bu faşist çetelerin peşini bırakmamalı ve bu saldırganları teşhir ederek, kitleden yalıtarak ve onları okullarımızdan uzaklaştırarak mücadeleyi yükseltmeliyiz.
12 Eylül faşist askeri cuntası ve daha öncesinde devlet destekli paramiliter grupların bir uzantısı olan bugünün ülkücüleri ve faşist çeteleri en vahşi, en karaktersiz, en korkak saldırı tekniklerini uygulamaktan çekinmiyorlar. ‘80 öncesi ve sonrası “komünizm” tehlikesine karşı palazlandırılan dinci ve faşist çeteler (ülkücüler, alperenler vb.) bugün de, hâlâ devlet destekli çalışmaya devam ediyorlar. Son günlerde MHP’nin tabanını oluşturan ülkü ocaklarının desteğiyle ülkücü öğrenciler, devrimci öğrencilere dönük saldırılarını artırmaktalar. Saldırıların artmasının nedeni, MHP’nin kitleler nezdinde desteğini kaybetmesidir. Fiziksel güce tapan bu burjuva ve küçük-burjuva it sürüsünü bir arada tutmanın tek yolunun, onların önüne saldırabilecekleri hedefler koymak olduğunu bilen MHP liderleri, Ramazan ayını ve YÖK karşıtı protestoları bahane ederek bu sürüyü canlı ve aktif tutmak istiyor.
Burada unutulmaması gereken bir diğer gerçek de, işçi sınıfı iktidarı eline alıp kapitalizmi tasfiye edinceye kadar, faşist MHP’yi ve diğer faşist grupları tasfiye etmek mümkün olmayacaktır. Burjuva iktidarıyla birlikte onlar da tarihin çöp tenekesine fırlatılıp atılacaktır. Olağanüstü durumlarda burjuvazi, iktidarının teminatı için faşizmi iş başına çağırır. MHP ve benzeri faşist partiler burjuvazinin normal dönemlerde besleyip, olağanüstü dönemlerde ise meydanlara çeteci bir güruh olarak saldığı partilerdir. Burjuvazi her zaman MHP gibi partileri elinin altında tutacaktır. Burjuvazi, isçi sınıfının ayak seslerini alanlarda duyunca, nefesini ensesinde hissedince, MHP vb. faşist, gerici partileri ve onun paramiliter katillerini görev başına çağırmaktan geri durmayacaktır. ‘80 öncesi yaşananlar bunun en aşikar örneğidir.
Burjuva devletin desteği ile planlı ve sistematik yürütülen bu saldırılar sınıf bilinçli hiçbir devrimciyi yıldıramayacaktır. İÜ’deki saldırılarda polisin aldığı tutum bu noktada bazı gerçekleri gözler önüne seriyor. Vezneciler İ.E.T.T. durağında bir otobüsün arkasında pusuya yatmış eli satırlı 10 kişiyi polis ne hikmetse “fark edememiştir.” Gerçekten polis o grubu görmedi mi? Duraklar ile karakol arasındaki mesafe 50 metre bile değildir. Keza karakol, durağı tam karşıdan görebiliyor. Demek ki polis, ülkücü faşist çeteler karşısında kör ve sağır olmayı yeğliyor.
Katil polis üniversitelerden defol!
Görünen o ki, üniversitelerdeki devrimci gençliğe saldırılar devam edecek. Ancak devrimci gençlik buna gereken cevabı vermeye her zaman hazır olmalıdır. MHP’nin kitleler üzerinde etki kurma stratejisinin öğrenciler ayağını boşa çıkartmak devrimci öğrencilerin elinde. Ülkücü faşist çetenin okullarda ahkâm kesmesine izin verilemez, vermeyeceğiz! Bu faşist saldırılar cevapsız bırakılmadı ve bırakılmayacaktır da. Devrimci öğrenciler her zaman her yerde sınıf mücadelesi temelinde, faşizme ve onu doğurup besleyen kapitalizme karşı saflarını sıklaştırmalıdırlar.
YAŞASIN DEVRİMCİ DAYANIŞMA!
FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA!