
İstanbul Üniversitesinde 13 Aralık Pazartesi günü gerçekleşen olaylardan sonra gözaltına alınan öğrenciler, serbest bırakıldıktan sonra adliyenin önünde kendilerini bekleyen insanlarla böyle selamlaştılar. Yalnızca burjuva medyanın değil, sol kimlikleriyle de bilinen birçok gazetenin çarpıtarak aksettirdiği olaylar sonucunda 6 devrimci öğrenci tutuklandı. Pazartesi günü envai çeşit kesici-yaralayıcı aletle okula gelen 20-25 kişilik faşist gruptansa yalnızca bir kişi tutuklandı. Solcu öğrencilerin övülesi bir birlik-dayanışma sergilediği olaylar henüz durulmamış olmasına karşın vakit geçirmeden gerekli muhasebeyi yapmak zorundayız. Faşist grupların yaklaşık iki aydır yürüttükleri ülke çapındaki sistematik saldırılara daha önce de sitemizde çeşitli yazılarla yer verilmişti. Hükümete geldiği dönemde elinde bulunan “insan”ları bir şekliyle istihdam eden faşist MHP, yine bu dönemde topladığı unsurları burjuvazinin kendisine olan gereksinimi bittikten sonra doğal olarak elinde tutamaz oldu. Öte yandan aksiyona dayalı her hareket gibi Ülkü Ocakları da, oraya enerjisini boşatmak için gelen kesimleri elinde tutmanın yolunun bunları etrafa salmak olduğunun farkındaydı. Tabanındaki bu kan kaybının önüne geçmek ve diri unsurları tazelemek üzere bu sistematik saldırılara hız verildiğini söyleyebiliriz, her ne kadar her faşist hareket gibi bunu da yalnızca kendi kararları temelinde açıklamak doğru olmasa da. Nitekim son olayları da bu eksende değerlendirmek gerekir: olanlar yalnızca bir sağ-sol çatışması veya “olağan” bir polis-devrimci karşılaşması değildir. Öncelikle medyanın kendi penceresinden yansıttığı olayları anlatmakta yarar var. Faşistlerin hafta sonunda İstanbul’da yaptıkları mitingin ertesi gününde Vezneciler’deki İ.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesine 20–25 civarında tam teçhizatlı faşistin geldiği ve üçüncü katta dolaştıkları haberini alan solcu öğrenciler Hergele Meydanı diye tabir edilen yerde yarım saat içerisinde bir araya geldiler. Öğrencilerden de önce haber alan kulağı kesik polis ise hazırlıksız yakalanan devrimci öğrencilerin karşısına gayet hazırlıklı çıktı: özel tim! Devrimci öğrenciler faşistlerle çatışmadılar! Kendilerini verilen talimatları yerine getirdikten sonra okuldan çıkmakta olan faşistlerle yalnızca birkaç solcu öğrenci sıcak temasta bulundu. Zaten bunu kollayan özel tim çeviklerle birlikte okula girdi. Barikatlar oluşturan öğrencilerin dağınıklığı ve sayının görece az olması (80 civarı) gazete ve televizyonlarda bangır bangır anlatılan hengâmenin kısa sürmesine neden oldu. Laleli tarafından giren polislerle Vezneciler tarafından giren polislerin Fen Fakültesi bina girişinde araya aldıkları öğrenciler önce yere oturarak beklemek istediler. Ardından polisin biber gazı, cop ve tekme-tokatlı saldırılarına yanıt vermeye çalışarak okul merdivenlerinden yukarı doğru kaçıştılar. Ağızlarından akan salyalarla öğrencilere saldıran gözü dönmüş polisler ilk anda yaklaşık 10–15 öğrenciyi gözaltına aldılar. Kendi meşrebini de aşan bir oranda şiddete ve saldırıya yönelen polisin tutumu öğrencileri de ellerine geçen ne varsa kullanmaya zorladı. Olay sırasında okulun camları indi, büyük çiçek saksıları havada uçuştu ve öğrenciler de üç polisi hurdaya olmasa bile arızaya çıkardılar! Okul koridorlarındaki koşuşturma boyunca biber gazı kullanmaya devam eden özel tim yarım saat içerisinde görevini yapmış olmanın verdiği huzurla okul sınırlarını terk etti. Çevik polis ise akşam saatlerine kadar nöbet tuttuğu okuldan, devrimci kimlikleriyle tanınan öğrencileri gözaltına alarak uzaklaştı. Birçok öğrenci ilk anda okulu terk ederek polisin şiddetinden kurtulurken, sonrasında kantinden, tuvaletten, dersliklerden toplanan toplam 41 devrimci öğrenci gözaltına alındı. Artık öğrenciler hakkında eğitim hakkını engelledikleri gerekçesiyle dava açılabilirdi! Durumu değerlendirmek adına yapılan ve farklı gruplardan temsilcilerin katıldığı toplantıda ise her telden çalana rastlamak mümkündü. Hot-zotlayan “radikal” devrimcilerden, zaten yeteri kadar gadre uğradığı için sakin sessiz bir şeyler yapabilmenin teorik kılıfını uyduranlara kadar tam bir sol mozaik sergilendi. Faşizme karşı mücadeleyi faşistlerin kullandığı araçlarla sürdürmek veya bir an önce bir şeyler yapmak yerine bu mücadeleyi olabildiğince kitleselleştirmek düşüncesi maalesef henüz pek taraftar toplamıyor. Öğrencilerin işçi sınıfı ve onun örgütleriyle bağlar geliştirmesi için iyi bir fırsat sunan bu tür durumlarda işin içine sendikaları ve sivil toplum örgütlerini de çekmek, olayı küçük-marjinal grupların iç hesaplaşması olarak göstermek isteyen burjuvazinin ideolojik bombardımanını da sekteye uğratacaktır. İdeolojik mücadeleyi arka plana itmek, yaptıklarımızın politik sonuçlarını düşünmeden hareket etmek kabul edilemez. Nitekim son olaylar da bunun iyi bir göstergesidir. Bunu bir sağ-sol çatışması veya olağan bir faşist saldırı olarak değerlendirmemek gerekir. Olay esas olarak burjuvazinin bir iç hesaplaşmasıyla bağlantılıdır. Bunun adı, Avrupa Birliği süreciyle birlikte eski mevkilerinin sallanmakta olduğunun farkına varan, miras aldığı arpalıklarını kaybetmenin matemi içindeki gerici sivil-asker bürokrasinin, burjuvazinin AB’ci kesimine yönelik gövde gösterisidir. Defalarca vurgulandığı üzere, tutucu burjuva kesimlerin öncülüğünü yapan devlet bürokrasisi, liberalleşen burjuva kesime 17 Aralık öncesi son bir seslenişte bulunmuştur: “henüz gitmedik, buradayız!” Burjuvazi bu iç hesaplaşmasında devrimci öğrencileri kullanmaya çalışmış ve böylece bir taşta iki kuş vurmayı amaçlamıştır. Devrimcilerin vereceği esaslı cevaba ise daha var.