Uzun yıllardır sendikal mücadele kan kaybediyor. Sendikalı işyeri ve işçi sayısı hızla azalıyor. Sermaye sınıfı, kapitalist sistemin neden olduğu krizlerin, işsizliğin ve savaşların tüm faturasını işçi sınıfının sırtına yüklemiş durumda. Elbet bu kötü tablo sonsuza kadar gitmeyecek. İşçi sınıfı bu gidişe dur diyecek. Sınıfların kaderi böylesi durumlarda netlik kazanır. Ya bağımsız sınıf çıkarları temelinde işçi sınıfı birleşir ve burjuvaziyi devirir ya da burjuvazinin oyalamalarına kanar ve ardından tüm kazanımlarının yerle bir edildiği bu zorba düzene yenik düşer. Bizler bir grup işçi olarak, yaklaşık dört aydır sendikalaşma mücadelesi veren ve bir kısmı işten atıldıkları için direnişe geçen Has Alüminyum işçilerini direniş çadırlarında ziyaret ettik. Çadırda direnişçi bir işçinin yanı sıra eski bir Has Alüminyum işçisi de vardı. Bu iki işçiyle Has’taki koşullar, direniş süreci ve Türkiye gündemindeki son gelişmeler üzerine konuştuk. İşçi kardeşlerimizle yaptığımız bu söyleşiyi sizlerle de paylaşmak istiyoruz. 8 Marttan bu yana parça parça işten atılan 11 Has işçisi Kurtköy’deki fabrikada direnişteler. Sendikalaşmanın başlamasıyla baskı ve işten atmaların hızlandığı fabrikada, bugün işçilerin çoğunluğu Birleşik Metal-İş Kartal Şube’ye üyeler ve yetki belgesinin gelmesini bekliyorlar. İşçiler patronun tüm saldırılarına kaşı mücadele edeceklerini kararlılıkla dile getiriyorlar. Diğer yandan sendikacıların kendilerini yasal mevzuatla sınırlamalarından, direnişe fiili destek vermemelerinden ve militan sınıf sendikacılığını yürütmemelerinden şikâyetçiler. İşçiler kendilerini de eleştiriyorlar. Mücadele ve bilinç bakımından örgütsüz, deneyimsiz ve yeterli hazırlıktan yoksun olduklarını dile getiriyorlar. Direniş öncesi fabrikadaki koşullardan bahseder misiniz? 147 kişi çalışıyorduk. Şu anda işçilerin yüzde 80’i sendikaya üye oldu. 12 saat üzerinden iki vardiya çalışıyorduk. Sendikalaşma duyulunca üç vardiyaya çıktı. Fazla mesailer vardı, kalktı. İşçiler üzerinde baskılar ve bölüm değişiklikleri arttı. Ücretimiz yetmiyor dediğimizde Saddam rejimini uyguluyordu patron. Havlu, sabun, tahsil yardımı ve bayram ödeneklerimizi yarı yarıya kesti. Çay saatini kaldırdı ve yemek saatini düşürdü. Bizleri istifaya zorladı. Kimi arkadaşlara istifa etmeleri için para teklif etti. Bizler kabul etmedik. Eylem yapmakla suçlayarak bizi işten attı. Zarflara para koydu, bizleri satın almaya kalktı. İşten atıldıktan sonra direnişe başladık. İlkin 8 kişi işten atıldı. Bir arkadaşımızı tekrar işe aldı. Üç arkadaşımız maddi zorluklar nedeniyle tekrar işe başladı. Biz dört kişi kaldık. Şimdi de 3 arkadaşımız daha işten atıldı. Örgütlenme süreciniz nasıl gelişti? Geçen yılın Ekim ayından itibaren örgütlenme çalışmalarına başladık. Fabrikadaki olumsuz koşullara karşı verilen ilk tepkiler genelde işten çıkma oluyordu. Bizler ‘98 yılında bir sendikalaşma deneyimi daha yaşamıştık. Deneyimsizdik. Patron rüşvet verip sendikalaşmayı kırmıştı. Komiteler ve dayanışma sandıkları oluşturdunuz mu? İlk elde komiteler kuruldu. Fon oluşturma örgütlenmenin sonuna doğru gerçekleşti. Deneyimsiz arkadaşlar çoğunluktaydı. Patron net tutumlar alınca, işten atılmalar vb. sorunlarla karşılaşacağını anladı arkadaşlar. Sendikalar sadece maaş ve ikramiye değil, sınıf kurumlarıdır. Sınıfa aidiyet duygusu verirler. Birleşik Metal sendikasında vardiya ve bölüm toplantıları yapıyorduk. Gizlilik örgütlenmede önemli. Eğitim çalışmalarını bölüm bölüm yaptık. Örgütlenmemizin sonuna doğru birleştirdik. Çok başarılı olamadık. Pratik çalışmalarımız çok daha başarılı ve eğitici oldu. Patronun saldırılarına karşı net tutumlar alamadık. Hangi saldırılara karşı net tutum alamadınız? Örgütlenmede ve saldırılara karşı örgütlü olduğunuz sendika şubesinin tutumu nasıldı? Uzlaşmacı sendikacıları biliyorduk. Üye yaptığımız herkese aynı eğitimi veremedik. Sendikacıların tutumlarının eksikliğini fark eden işçiler azınlıktaydı. Sendika yetki almadan bir adım atmayacağını söylüyor. Bu da bazı noktalarda fiili mücadelemizi engelliyor. Son toplantımızda direnişin gidişatından kuşku duyulmaya başlandı. Daha önce iki güvenlik işçisi işten atılmıştı. Bizler boykot yaptık. Birlikte alkışlarla bu durumu protesto ettik. Sendikacılar patronlarla görüştüler. Patron eylem istemiyor dediler. Bizleri böylece engellemiş oldular. Sendika bürokratları işçilerin geri yanına sesleniyor. İşe geri alınma için eylem yapmanın gereksiz olduğunu söylüyorlar. Bu tür sendika yöneticileri, 32 yıldır üretimi durdurarak eylemler yapmadıklarıyla övünüyorlar. 2000 yılından bu yana kaç işyeri örgütlediniz diye sorduğumuzda, biz bunu söylemek istemiyoruz diyorlar. Sendika şubesi süreci bekliyor. Bizler süreci hızlandırmak istiyoruz. Sendika yönetiminin direnişinize ilgisi nasıl? Sendika bizlere yol parası veriyor. Bazen vermiyor. Sendika tüzüğünde direnişte bulunan işçilere yardım maddesi yok mu? Hayır, böyle bir madde yok. Bu tür durumlarda her şeyden önce işçilerin birliği önemli. Zaman olsaydı şunu yapardık dediğiniz oldu mu? Bilinçlenmeye fazla zaman ayırmadık. Sadece ekonomik haklarla sonuç alamazdık. Örgütlenmemizin ortalarına doğru bizler bireysel iş dağılımı yaptık. Bu örgütlenme sürecimizi hızlandırdı. Umduğumuzun çok üstünde bir sayıya ulaştık. Sendikaya üyelikler gerçekleşti. Eğitim çalışmaları istedik. Dört ayda bir toplantı oldu. Sendikacılar imkânlarının sınırlı olduğunu söylüyorlar. Sendikacılar neden bu tavrı takınıyorlar? DİSK’e bağlı Birleşik Metal’e bağlı olduğundan şubenin tutumunun farklı olacağını düşünmüştük. Ancak öyle olmadığını gördük. 15-16 Haziran, DGM, Tariş, Kavel tarihsel anlamda öğretici mücadeleler oldu. Mücadele yasalarla sınırlandırılamaz. Bürokratlar işçi sınıfının gücüne inanmıyorlar. Bu işi bir memur çalışması şeklinde algılıyorlar. Sorumluluk almıyorlar. Neden güvenmiyorlar işçi sınıfına? Saldırılara karşı mücadele etmiyorlar. Sermayenin saldırıları her gün artıyor. 12 Eylül’ün işçi sınıfı ve sendikalar üzerindeki tahribatı büyük. Ne yapmalı? Nasıl değişir bu durum? Sınıf mücadelesi gerekiyor. Sınıfımız bu saldırılara karşı tepki koymalı. Kendi öncülerini ortaya çıkarmalı. Tabanda kendi öz örgütlenmelerini kurmalı. İşçilerin mücadelesi toplumsal mücadeleye dönüşürse sendikacıların koltukları sarsılır. Bu yeniden 15-16 Haziran mücadelelerini ortaya çıkarır. İşten atıldığınızda işçilerin tepkisi ne oldu? İşçilerin haberi oldu işten atıldığımızda. Bizler başta istifalara imza atmadık. Sendika görüştü. Atılmalar durdu. Çevre fabrikalardan ve içerideki işçilerden direnişe yardım var mı? İçerideki arkadaşlar da ağır şartlarda çalışıp yaşıyorlar. Kendi aralarında para toplayıp bize yolladıkları oldu. Dışarıdan bir destek yok. Ulusal Kanal’da canlı yayına katıldık. Oradan destek toplandı. Alkom işçileri destek amacıyla geldiler. Kalem ve çakmak bastırıp sattık. Sizler daha önce direnişlere destek verdiniz mi? Aileleriniz destekte bulunuyor mu direnişinize? Bizler Mito ve Serna işçilerine destek ziyaretinde bulunduk. Deri işçilerini henüz ziyaret etmedik. Bizler direnişten önce dayanışma nedir bilmiyorduk. Sınıf olarak birlik olmalıyız. İşçiler ekmeğinden olacak diye korkuyorlar. Devlet yasal haklarımızı kullanmamızı dahi engelliyor. Ailelerimizle başta sorunlar yaşadık. Şu anda sorun yaşamıyoruz. Mahalledeki işçiler pek çadıra gelmiyorlar. İşten atılma korkusu yaşıyorlar. İşyerindeki işçiler örgütlenmenin biraz uzağında kaldılar. Sorunları anlattık. Fedakârlıkta bulunmazsak sorunlarımızı çözemeyiz. Direniş demek aslında açlığa ve yoksulluğa karşı çıkmaktır. 1 Mayıs’a katıldınız mı? 1 Mayıs’a katılmadık. Sendikadan toplantı istedik. Bizler hazırlık yapıp katılmak istiyorduk. Ancak sendika yoğun olduğunu söyledi. 70 kadar işçi önlük istedik, ancak önlük dahi vermediler. İki toplantımızı iptal ettiler. Bizler Has pankartı altında katılmak istedik, ancak izin vermediler. Yakınımızda zehirli variller ortaya çıkarıldı. Sizce bu sistem çevreye duyarlı mı? Zehirli variller fabrikada da var. Sağlıksız çalışma koşullarında çalışıyoruz. Çoğumuz hastalanıyoruz. Türkiye’de bir kesim, ekonomi iyiye gidiyor diyor. Ancak işçiler işten atılıyor ve sefalet ücretine çalışıyorlar. Sizce ekonomi iyiye mi gidiyor? Devlet rant peşinde. Ekonominin düzeldiğine inanmıyorum. İstanbul’u laleyle süslediler. Ancak bizler açız. Üç çocuğum okuyor. Bizler cahil kaldık. Ne gelirse cahillikten geliyor. Bizler kendimizi yetiştirmemişiz. Şu çadır olmasa ben de hiçbir şeyi umursamazdım. Eskiden patrondan oldukça korkardık. Geçen gün bizleri toplantıya çağırdı, hiç korkmadım.