
Bozkırın ortasındayız.
Taş çatlak
Toprak yarık, dilsiz
Buğday başakları
Bir o yana bir bu yana salınan gariban evladı gibi .
Zayıf, titrek ve mecalsiz.
Ne ot biter çölünde
Ne gölünde bir yudum su
Dal budak
Börtü böcek
Güneşin altında kavrulur
Vın vın öten düşman kılıcı gibi ayazın altında savrulur
Bozkır insanıyız.
Bakışlarımızdaki isyankâr kavrukluğun,
Yanaklarımızdaki tebessümün çiçeğe durmadan
Kuruyup gitmesi bundan.
Umut,
Azıcık filizlenecek olsa toprağın bağrından,
Gecenin karnını yarıp
Çıngılansa bir çakmak taşı,
Umutlansa dağ çakmak taşının çıngısından,
Umutlansa deniz...
Umutlansa
Sabahtan akşama dek milyonlarca kez kasılıp gevşeyen ellerimiz...
Gözlerimizin karasından,
Dudaklarımızın arasından,
Yanılıp yakılıp papatya sarısı bir aydınlığa dursa gülüşlerimiz
Vurup kılıcını bıçak gibi keser ayaz.
Kesilir
Azıcık öfkeye dursa dilimiz.
Kan revan içinde serilir bir yana
Topraktan yeni çıkmış bir filiz gibi
Bilincimizin örsünde dövülmeye duran hayallerimiz.
Bozkır insanıyız.
Ortasındayız bozkırın.
Bozkırın sertliğinde sever,
Ayazın keskinliğinde çizeriz çizgilerimizi.
Severiz herkes gibi,
Herkes kadar...
Bilmeyiz başkasını fakat;
Ölürüz sevdiğimiz
Ve
Yüreğimizdeki hayallerimiz için
O hayaller ki
Gideriz
Bizden önce gidenlerin izinden
O izler ki gerçeğe gider
O gerçek ki yakıp kül eder
O kül ki
Savrulur
Savrulur
Savrulur
Bu zulüm düzeni elbet
Vuraaa vura bugün ya da yarın devrilir.
Deviririz!