sınıf mücadelesinde Marksist Tutum sitesinde yayınlanmıştır (https://marksist.net)

Anasayfa > 2022’yi Kazakistanlı Emekçilerin İsyanı Açtı

2022’yi Kazakistanlı Emekçilerin İsyanı Açtı

8 Ocak 2022

61d48a1e7232a.jpg

2022 yılı da yine patlayıcı bir halk isyanıyla açıldı. Bu kez isyan ateşinin uğradığı ülke Kazakistan oldu. Kazakistanlı emekçiler iktidarın yaptığı LPG zammının tetikleyişiyle ülkenin dört bir yanında ayağa kalktılar, dünya işçi sınıfı adına 2022’yi selamladılar. Fahiş LPG zammı, zaten bir süredir çeşitli ürünlere yapılan zamlarla ümüğü sıkılmakta olan emekçilerin öfkesini patlatan son halka oldu. Zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olan bir ülkede, LPG gibi halkın gündelik hayatında kilit yer tutan bir ürünün fiyatına yapılan yüzde 100 oranındaki zam (60 tengeden 120 tengeye) emekçilerin hayatına bir anda ciddi bir yük bindirilmesi anlamını taşıyordu. Bu yükü taşımayacaklarını haykıran Kazakistanlı işçiler 2 Ocaktan itibaren kitleler halinde sokağa dökülerek kitle eyleminin gücünü ortaya koydular.

Ülkenin daha sanayileşmiş ve proleterleşmiş batısında, başta metal, maden ve petrol işçileri olmak üzere çeşitli sektörlerdeki işçilerin iş durdurarak ve tepkilerini kitlesel biçimde göstererek başlattıkları isyan hızla diğer bölgelere de yayıldı. Hareket bir yandan yaygınlaşırken bir yandan da sertleşti, daha keskin biçimler aldı. Eylem biçimleri keskinleşirken talepler de daha politik bir hal aldı. Zamların geri çekilmesi ile başlayan talepler hızla yerel yöneticilerin, valilerin, hükümetin istifası taleplerine, giderek rejimin 30 yıllık kurucu figürü olan ve 2019’da başkanlıktan çekilmesine rağmen hâlâ Ulusal Güvenlik Konseyinin başkanlığını elinde bulunduran Nursultan Nazarbayev’in ülkeden elini çekmesi talebine ve nihayet yerelden merkeze tüm yöneticilerin serbest demokratik seçimlerle gelmesi, parlamenter sisteme geçilerek rejimin değişmesi talebine kadar genişledi.

nursultan-nazarbeyev.jpg

İsyanın kitlesel ve ısrarlı olması egemenler açısından olağan bastırma araçlarının devreye sokulmasıyla yetinilemeyeceğini hemen ortaya koydu. O nedenle bir yandan devlet güçleri göstericilere vahşice saldırmayı, gösterileri karalamayı, interneti bloke etmeyi ihmal etmezken, diğer yandan zamlar bölgelere göre değişen ölçülerde geri alındı, çeşitli yerel yöneticiler görevden alındı veya istifa etti, sonunda başbakanıyla birlikte hükümet de topluca istifa etti. Ancak zamların kısmen geri alınması da hükümetin istifası da protestoların dinmesini sağlamadı. Üstelik gösterilerde devlet güçlerinin vahşi saldırıları sonucu onlarca protestocu katledildi, yüzlercesi de yaralandı. Dolayısıyla ne Kazakistan oligarşisinin isyan karşısındaki tavizleri ne de yaptığı katliam kitlelerin öfkesini dindirmeye yetmedi. Devlet binaları ve devlet otoritesini temsil eden semboller de isyandan nasibini alıyorlar. Ateşe verilen polis araçları, basılan karakollar, Almatı gibi büyük kentlerde bile ele geçirilen devlet binaları, yıkılan Nazarbayev heykelleri bu bağlamda hemen sayılabilir. Hatta Almatı uluslararası havalimanı bile Çarşamba günü göstericilerin eline geçti. Bu nedenle Türkiye dâhil birçok ülkeden uçuşlar iptal edildi. Havaalanı ancak iki askerin öldüğü bir askeri operasyonla tekrar devlet kontrolüne geçebildi. İsyanın ne derece etkili olduğuna dair göstergelerden biri de kimi yerlerde (örneğin Mangistau bölgesindeki kentlerde) askerlerin halka ateş açmayı reddetmesi ve bunun üzerine özel kuvvetlerin devreye sokulmasıydı. İsyanın ciddiyetini ortaya koyan bir diğer önemli nokta da, Orta Asya cumhuriyetleri içinde en gelişmiş, en iyi tahkim edilmiş devlet aygıtına sahip olduğu halde, Kazakistan’daki otoriter yapının isyanı bastırmak için Rusya’dan yardım istemesiydi.Kazakistanlı emekçilerin bu kitlesel ve sert isyanının altında, büyük zenginliklere sahip ülkede bu zenginlikten kırıntı demeye bile yetmeyecek kadar pay almaya zorlanmaları ve buna mukabil tepedeki bir avuç oligarşik güç ve zenginlik sahibinin yürüttüğü vahşi yağma yatmaktadır. Bir yanda güç ve zenginlik bu bir avuç yağmacı yeni yetme oligarşik burjuvazinin elinde toplanırken diğer yanda emekçilerin sefalete sürüklenmesi giderek dayanılmaz bir hal aldı. Artan hayat pahalılığı, ücretlerin bunun hızla gerisinde kalması ülkenin en önemli sektörlerindeki işçilerin isyan bayrağını açmalarına yol açtı. Son LPG zammı son zamanlardaki zamlar silsilesinin sadece üstüne tüy dikme anlamına geliyordu.Aslında buradaki durum kapitalizmin dünya genelinde içinde bulunduğu durumla hiç kuşkusuz ilintilidir. Tüm dünyada enflasyon artmakta, meta fiyatları yükselmektedir. Covid-19 salgınının arkasına gizlenmeye çalışılan kapitalist dünya krizinin günümüzdeki en belirgin yansımalarından biri olan bu durum her yerde emekçi kitlelerin sıkıntılarını ve öfkesini arttırmaktadır.

bd60e440fe.jpg

Eylemlerin böylesine hızlı genişlemesinin ve hem yerel hem de merkezi düzeyde iktidarı hedef almasının Kazakistan’daki ekonomik ve siyasi yapılanmanın özgün yanlarıyla da ilgisi var kuşkusuz. Petrol ve doğalgaz zengini bir ülkede bu zenginlikler ülkenin SSCB’nin dağılma sürecinde bağımsızlığını kazanmasının ardından bürokrasiden dönme bir oligarşinin tekeline geçti. Nazarbayev liderliğindeki bu oligarşi 30 yıldır ülkenin zenginliklerini yağmalıyor ve aynı zamanda ülkeyi demir bir yumrukla yönetiyor. Nazarbayev’in 2019’da liderlikten çekilmesi de onun oligarşik liderlik konumundan çekilmesi anlamına gelmiyordu. Gerçekte perde arkasında iplerin hep onun elinde olduğu biliniyor. Göstericilerin Nazarbayev heykellerini hedef alması, bugün gelinen noktanın baş sorumlusu olarak oligarşinin bu tepe liderini gördüklerinin bir işareti kuşkusuz. Petrol ve doğalgaz endüstrisi farklı uluslararası tekeller ve güçlerle işbirlikleri/ortaklıklar temelinde bu oligarşinin elinde. Dolayıyla LPG gibi bir ürüne yapılan fahiş zam doğrudan doğruya ülkenin bu zenginliklerini yağmalayan oligarşiyle ilişkilendiriliyor. Onyıllardır bu zenginliğin sömürülmesi sayesinde inanılmaz bir lüks ve şatafat içinde yaşayan söz konusu yeni yetme oligarşik burjuvazinin emekçi kitlelerin biriken öfkesinin hedefi olması doğaldı. O nedenle, petrol işçilerinin çaktığı kıvılcımla harekete geçen emekçiler ne zamlar geri alındığında ne de ağır şiddetle bastırma harekâtı başlatıldığında geri çekildiler. Talepler hızla oligarşik unsurları ve onların tesis etmiş olduğu politik yapıyı hedef aldı. Elbette bu her bölgede ya da her şehirde aynı şekilde olmadı, ama genel eğilimin bu yönde olduğu görülmekte.
Diğer yandan bugünkü halk ayaklanmasının başlangıç noktası olan Janaözen’de bundan on yıl kadar önce de (2011) petrol işçilerinin aylar süren bir grev ve ayaklanmasının olduğunu hatırlamak gerekiyor. O günlerde de bugünküne benzer ama daha yerel kalan bir isyan süreci yaşandığı ve kanla bastırıldığı biliniyor. Janaözen işçileri geçen yıl da başarılı bir grev süreci yürüttüler ve kazanımlar elde ettiler. Bu mücadele geçmişi, öfkenin uzun zamandır birikmekte olduğunu gösterdiği gibi, bunun güçlü bir işçi sınıfı karakteri taşıdığını da göstermektedir. Ülkenin güçlü petrol ve doğalgaz endüstrisi ile bununla bağlantılı sektörlerde dev tekellerin artan sömürüsü tüm dünyada işleyen özelleştirme, taşeronlaştırma, güvencesizleştirme vb. ile yıllardır somutlanmaktaydı.

kazakhstan_1.jpg

Kazakistan Orta Asya ülkeleri içinde en büyük ve en gelişmiş olanı. Bunun tipik belirtilerinden birisi diğer Orta Asya ülkelerinden yoksul emekçilerin çalışmak için Kazakistan’a geliyor olmaları. Kazakistan’da çok sayıda böyle işçi var, ama tersi söz konusu değil. Bu kuşak ülkeler arasında sanayisi ve genel ortalama gelir düzeyi açısından Kazakistan belirgin biçimde daha gelişmiş durumda. Bu nedenle oradaki bir hareketin anlamı ve etkileri diğerlerindekine göre önemli ölçüde daha büyük. Sanayi işçilerinin isyanın tetikleyicisi olması ve belkemiğini oluşturması da bu noktayı belirginleştiriyor.

Örgütlülük ve liderlik sorunu

Kazakistan’ı sarsan emekçi halk hareketi her ne kadar güçlü ve kitlesel olsa da ne yazık ki bir örgütlülükten yoksun durumda. Hareket tam anlamıyla klasik bir kendiliğinden (spontane) hareket niteliğini taşıyor. Bu durum hiç kuşkusuz onun en büyük zaafını oluşturuyor. Örgütsüz, liderlikten yoksun haliyle hareket yönlendirmelere, egemen sınıf içi güç mücadelelerinin bir dayanağı haline getirilmeye, pörsütülmeye müsait. Yine de benzer ülkelerdeki kitle hareketleri ve isyanlarından belirgin biçimde farklı olarak hareketin işçi karakterinin güçlü olduğunun altını bir kez daha çizmek gerekiyor. On yıl arayla aynı yollardan patlayan kitlesel isyan olgusu anlamlıdır ve bunun bir sınıf hareketi hafızası oluşturduğu söylenebilir.

yjiwytk5nji4mta1yjhkm2i4owezm2eynjhkza.jpg

Şimdi hem içerideki muhtelif egemen sınıf bölüntüleri hem de dışarıdaki büyük emperyalist güçlerin bazıları hareketi kendi kanallarına akıtmak ya da oluşan durumdan yararlanmak için çaba içindeler. Diğer cephe ise hareketi en hızlı biçimde bastırmak için işbirliği halinde çalışıyor. Kazakistan’da hayati çıkarları bulunan Rusya ve Çin bu ikinci cepheyi oluşturuyor. Rusya’daki oligarşinin zaten Kazakistan oligarşisiyle derin bir köken ilişkisi var. Rusya’nın uzay araçlarını yolladığı uzay limanının dahi Kazakistan’da (Baykonur Uzay Üssü) olduğunu söylemek yeterlidir. Diğer yandan Çin’in hem doğrudan ve dolaylı ekonomik yatırımları, hem de Asya ve Avrupa’yı birleştiren Kuşak ve Yol projesinin en önemli halkalarından birini oluşturması nedeniyle Kazakistan Çin’in küresel yükseliş hamlelerinin önemli bir ayağı konumunda. Batılı emperyalist güçler de hiç kuşkusuz aynı önem nedeniyle Kazakistan’ı Rusya ve Çin’in nüfuzundan koparmak, kendi nüfuzları altına almak istiyorlar.
İşte hem oligarşi içindeki klikleşme ve çekişmeler hem de hiç kuşkusuz bunlarla bağlantılı olduğu açık olan dışarıdaki güçler ve çelişkiler Kazakistan’daki işçi hareketi için önderlik ve örgütlülük sorununu özelikle yakıcı hale getiriyor. Devrimci sınıf örgütlenmesinin olmayışı nedeniyle hareketin kazanımlarının sınırlı olması riski hayli yüksek. Nitekim rejimin ağır saldırıları altındaki hareket şu anda önemli ölçüde geri çekilmiş durumda. Yeni parlamalar elbette olabilir, ama örgütlülük ve önderlik sorunu kahredici eksikliğiyle belirleyici olmayı sürdürmektedir. Yine de bu önemli isyan sürecinin geride önemli izler bırakacağına şüphe yoktur. Dünya genelinde kapitalizmin işçi sınıfı ve geniş emekçi yığınlarının hayatını daha çekilmez kılmaya devam ettiği günümüz genel kriz koşullarında, bunun yeni isyanlar için önemli bir temel döşediği açıktır. Kazakistanlı işçiler arasında yeni yeni örgütlenmelerin filizleneceğine de kesin gözüyle bakabiliriz.Kazakistan oligarşisi muhtelif dünya egemenleriyle birlik halinde bugünkü isyanı bastırabilir, savuşturabilir. Ama dünya öyle bir yola girmiştir ki, bu tür işçi-emekçi isyanlarının ardı arkası kesilmemekte, son 20 yıldır yaşananların çok daha büyükleri önümüzde uzanmaktadır. Sınıf savaşlarının yükseldiği, her düzeyde çalkantının arttığı bu yeni dönemde görev işçi sınıfının hayati eksikliği olan örgütlenme ve liderlik sorununa odaklanmaktır. Bu sorunu bir kez daha tüm yakıcılığıyla ortaya koyan Kazakistan işçi sınıfının ateşli isyanına selam olsun!

8 Ocak 2022
İşçi Hareketi
Asya
Share

Kaynak URL:https://marksist.net/marksist-tutum/2022yi-kazakistanli-emekcilerin-isyani-acti