
10 Ekim sabahı, yer Ankara, erken saatlerde emekten, barıştan yana işçiler, emekçiler, öğrenciler, kadınlar ve çocuklar, barış için yola düştüler. Ve tren garının önüne geldiler. Yürütülen haksız savaşa karşı barış şarkılarıyla, barış yazan pankartlarıyla bir araya geldiler. Bu güzel insanlar şarkılar söyleyip halaylar çekiyorlardı. Gözlerindeki ışıltı, yüreklerindeki umut gülüşlerine yansıyordu. Birden yanı başlarında bir gürültü koptu, sonra bir gürültü daha, birden her yer kana bulandı. Bir anda ortalık can pazarına döndü. Barış için halay çeken gençler ve onları izleyen insanlar, parçalanmış cansız bedenleriyle yerde yatıyordu. Taşıdıkları barış pankartları cansız bedenlerin üzerine örtüldü. Patlatılan iki bomba gülüşleri yarım bıraktı. Birkaç saat içinde yüz insanımızı güneşe gömdük. Nasıl kıydın bu sabah Ürkmedi mi ellerin Ellerin bre yezit Ekmekten korkmadı mı Nasıl kıydı şu insana Kolların bre yezit Kırılıp sarkmadı mı Öfkemiz ve acımız çok büyük. Bu katliamın sorumlusu AKP hükümetidir. Bir de utanmadan çıkıp suçlu arıyorlar. Suçlu bellidir. Ölen arkadaşlarının başında yararlılara yardım edenlere polis acımasızca biber gazı sıkıyor. İnsanları dağıtmaya çalışan, ambulansların önünü kesen polislerin faşist uygulamaları asıl suçluyu ortaya koyuyor. Görüntüleri izlerken insanın kanı çekiliyor. Diyanet İşleri Başkanı verdiği vaazda, “Allahım bunu yapanlar insan olamaz, bu nasıl bir zalimliktir” diyor ama bu devletin şimdiye kadar neler yaptığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Tetikçinin ya da maşaların kim olduğu önemli değil, asıl suçlu tepemizdeki burjuva devlettir. Ama her ne yaparlarsa yapsınlar halkların kardeşliğini bozamayacaklar. Dünyadaki tüm ezilenlerin, işçilerin, emekçilerin özlem duyduğu barışı işçi sınıfının örgütlü mücadelesi getirecektir. Yezitlere karşı, haksız savaşlara karşı mücadeleye! Akrep desem yılan küser Yılan desem sırtlan kızar Soyun sopun bre yezit Soyun sopun nerde yazar Bu susar o susar Susmaların bre yezit Elbette ki bir sonu var