
Devletlerin bütçe harcamaları egemenlerin politik tercihlerini yansıtır. Hangi sektörlere ne kadar teşvik dağıtıldığı, hangi vergilerin arttırıldığı ya da hangi vergilerde indirime gidildiği, hangi bakanlıkların hangi harcama kalemlerinin bütçeden ne kadar pay aldığı, doğrudan doğruya hükümetlerin iç ve dış politika tercihlerinin sonucudur. TC’nin savaş bütçesi 2012 yılının ilk altı ayında ciddi artışlar gösterdi. Milli Savunma Bakanlığı’nın 2012 yılı bütçesi 18 milyar 230 milyon TL olarak belirlenmişti. Ancak savaş harcamaları bu belirlenen bütçeyle sınırlı kalmadı. Örtülü ödenek harcamalarında da rekor düzeyde artış gözleniyor. Maliye Bakanlığı verilerine göre “güvenlik” ve “savunma” amaçlı mal ve hizmet alımları bu yılın ilk 6 ayında 733 milyon TL’ye ulaşmış. Kamuoyunda örtülü ödenek olarak bilinen, Maliye’nin kayıtlarında “gizli hizmet giderleri” olarak geçen harcama kalemi 2012 yılının ilk 6 ayında geçen yıla göre %46’lık artışla 431 milyon TL’ye yükselmiş. Bir yıl öncesine göre 135 milyon TL artış gösteren bu gizli harcamalar sadece Başbakanlığa ait değil. Başbakanın emriyle gerekli görüldüğü takdirde başta MİT olmak üzere farklı bakanlık ya da müsteşarlıklar da örtülü ödenekten yararlanıyor. Bütçeden “güvenlik” için ayrılan pay Milli Savunma Bakanlığı bütçesiyle sınırlı değil. 2012 yılı bütçesinden Jandarma Genel Komutanlığı 4 milyar 900 milyon, Emniyet Genel Müdürlüğü 12 milyar 100 milyon, Sahil Güvenlik 376 milyon TL alıyor. Devletin, kendi düzeninin güvenliği için 2012 yılı bütçesinden kolluk güçlerine akıttığı para 36 milyar TL’yi buluyor. Bu rakam devletin 2012 bütçesinin %10’unu aşmaktadır. AKP’nin seçimleri kazanarak hükümete geldiği 2002 yılında MSB bütçesi 8 milyar 200 milyondu. 10 yılda bu bütçe rakamsal olarak 2 katından biraz fazla artış göstermiş. Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesi ise 2002 yılında 2 milyar 400 milyon TL idi. Son 10 yılda o da yaklaşık 5 kat artmıştır. Savunma Bakanlığı bütçesi rakamsal olarak yaklaşık 2 kat artarken Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinin rakamsal olarak 5 kat artması tesadüf değildir. Hükümet, İçişleri Bakanlığı vasıtasıyla Emniyet Müdürlüklerine kendi kadrolarını süratle atayabilmekte ve polis teşkilatının üst yönetimine doğrudan müdahale edebilmektedir. Oysa ordu hiyerarşisinde atamalar Yüksek Askeri Şura başta olmak üzere kendi iç bünyesindeki kurumlarca gerçekleştirilmektedir. Hükümet bu atamalara ancak dolaylı yoldan ve sınırlı bir müdahalede bulunabiliyor. Polis teşkilatının orduyla kıyaslandığında daha fazla kayırılmış olması AKP hükümetinin siyasi ihtiyaç ve tercihlerini yansıtmaktadır. Geçtiğimiz yıllar boyunca AKP ile askeri bürokrasinin iktidarda daha fazla söz sahibi olmak üzere çekişmesi, AKP hükümetinin doğrudan kendi emri altında tutabileceği silahlı gücü arttırmaya ihtiyaç duymasının en temel sebebiydi. Öte yandan polis teşkilatının bu derece güçlendirilmesinin burjuva hükümetin kendisini iç tehditlere karşı koruma refleksini de yansıttığı açıktır. Burjuvazi bir bütün olarak polisin tahkim edilmesinden memnundur. Türkiye’de orduya ayrılan bütçe burjuvazinin çeşitli kesimleri tarafından dönem dönem tartışma konusu edilmiştir; ancak polis teşkilâtının bütçesi nedense burjuvazinin hiçbir kesimi tarafından tartışma konusu edilmemiştir. Başlangıçta da belirttiğimiz üzere egemenlerin kolluk güçlerine akıttığı para resmi bütçe rakamlarıyla sınırlı değil. Örtülü ödenekler, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Fonu gibi ek parasal kaynaklar da kolluk güçlerinin hizmetine sunulmaktadır. Kürt illerinde savaşın şiddetlenmesi, savaş için ayrılan bütçenin nasıl kullanıldığını da doğrudan doğruya etkilemiştir. Örneğin geçen yılın ilk 6 aylık döneminde mermi ve bomba gibi silah mühimmatına harcanan para 15 milyon TL iken, bu yılın ilk 6 ayında bu rakam birden bire 123 milyon TL’ye yükselmiştir. Silah mühimmatına ödenen paranın 1 yıl içinde tam 8,5 kat artmış olması, geçen yılın aynı dönemine göre Kürt ulusal mücadelesine karşı yürütülen haksız ve kirli savaşın ne kadar şiddetlendiğini kanıtlamaktadır. MİT bünyesinde istihbaratçılara ödenen para da 216 milyon TL’den 265 milyon TL’ye çıkartılmıştır. Uçak, tank, helikopter ve zırhlı araçların bakım onarımına harcanan paraysa 102 milyon TL’den 130 milyon TL’ye çıkmıştır. Bu artışlar da TC egemenlerinin iç ve dış politika tercihlerini açıkça göstermektedir. “Komşularla sıfır sorun” politikası geride kalmıştır. Ortadoğu’da emperyalist savaş rüzgârları esiyor. TC egemenleri kurtlar sofrasından daha fazla pay kapabilme hevesiyle gerilimi yükselten saldırgan bir siyaset izliyorlar. TC, ABD’nin başını çektiği emperyalist güçlerle birlikte Suriye’de Esad yönetiminin devrilmesi için Özgür Suriye Ordusu’na her türlü desteği sunmaktadır. Egemenler Suriye’deki muhalif güçlere para ve silah akıtıyor. Hatay’da ve İstanbul’da kurulan kamplarda muhalif militanlar eğitiliyor. Geçtiğimiz haftalarda CHP milletvekilleri Hatay’daki sözde mülteci kampına girmek istedi. Ancak İslamcı militanların eğitildiği bu kamplara milletvekillerinin bile girişine izin verilmedi. Konu Meclis’te de gündeme geldi. Başbakan mülteci kamplarına milletvekillerinin sokulmamasıyla ilgili olarak “oralar yolgeçen hanı değil” dedi. Erdoğan, CHP’li vekillerin kamplara sokulmaması tavrının arkasında durdu.