İnternete erişimi olan her iki kişiden birinin üyesi olduğu, dünyanın en önemli sosyal ağlarından Facebook’un, şirket adını Meta olarak değiştirip büyük yatırımlar yapacağını açıklamasıyla birlikte çok sayıda insanın gündemine yeni bir kavram girdi: Metaverse. Bu şirketin etki gücü sayesinde Metaverse’ün ne olduğu ve gerçekleştiğinde hayatımızı nasıl kökünden değiştireceği gibi konular çeşitli platformlarda sayısız yayınla ilgiyi üzerinde toplayacak biçimlerde anlatıldı, anlatılmaya da devam ediliyor. Haliyle de bu kapsamda ortaya konulan, toplumun geleceğinin nasıl şekilleneceğine ilişkin öngörüler, varsayımlar ve vaatler geniş kesimlerde merak uyandırıyor. Bunlardan hareketle çeşitli tartışmaların fitili ateşleniyor.
Aşina olunduğu üzere benzer teknolojik gelişmeler gündeme geldiğinde yaşandığı gibi, Metaverse, kimilerince insanlığın önünde açılan yeni parlak ufukların kaynağı olarak, kimilerince de toplumun üzerine çökecek bir karabasan olarak sunuluyor. Elbette biz Marksistler biliyoruz ki teknoloji, içinde bulunduğu toplumsal ilişkilerden bağımsız, kendi başına bir güç değildir. Bu yüzden de, tek başına geleceğin nasıl şekilleneceğini belirleyemez. Ayrıca sınıflı bir toplumda, teknolojideki gelişmelerin herkes için aynı sonuçları üretmesi de beklenemez. Bu gelişmeler egemen sınıf için harikalar yaratırken, sömürülen sınıf için yeni yıkımların kaynağı haline gelebilir.
Tam da bu nedenle, bugün sermayenin egemenliği altındaki bilimde ve teknolojide sağlanan tüm gelişmeler gibi, Metaverse projeleri kapsamında ortaya çıkacak ilerlemelerin işçi sınıfının koşullarını iyileştirmek için değil, onun zincirlerini daha da sağlamlaştırmak için kullanılmak isteneceğini söylemek mümkündür. Bu gelişmeler burjuvazi için yeni imkânların kapılarını aralayacak, kapitalistlerin sömürüyü yoğunlaştırmaları için yeni yolların zeminini döşeyecektir. Metaverse üzerine düşünürken de bu zeminden hareket ederek onu değerlendirmek en doğru yaklaşım olacaktır.
Peki nedir bu Metaverse?
Metaverse, öte anlamı veren bir ön ek olan “meta” ve evren anlamındaki “universe” sözcüğünün bir araya getirilmesiyle türetilen yeni bir sözcük. Evren ötesi ya da öte evren olarak da Türkçeleştirilebiliyor ama bunlar henüz yerleşmiş sözcükler değiller. Daha ziyade “sanal evren” olarak anılan Metaverse projeleriyle, internetin, insanların sadece kimi şeylere bakmakla yetinmeyip, içerisinde aktif olduğu üç boyutlu bir evrene dönüştürülmesinin hedeflendiği iddia ediliyor. Bugün başta Facebook ve Microsoft olmak üzere pek çok şirket, sanal bir evrenin yaratılmasını sağlayacak teknolojilerde ön almak için inanılmaz büyüklükte yatırımlar yapıyorlar. Sanal gerçeklik, arttırılmış gerçeklik ve karma gerçeklik teknolojileri adı verilen ve hedeflenen sanal evren için altyapı oluşturan bazı araçlar da bugün geliştirilmiş durumda. Mesela bilgisayar donanımlarının bulunduğu başlıklar ve gelişmiş yapay zekâ yazılımları sayesinde gerçek ortamları taklit edebilen simülasyonlara sahip sanal gerçeklik teknolojisi özellikle eğitim alanında etkin biçimde kullanılıyor. Sanal gerçeklik teknolojileriyle üretilen aletler kullanılarak, pilotluk eğitiminde ya da benzer şekilde tıp eğitiminde olası senaryoları içeren simülasyonlardan yararlanılırken, fen bilimleri eğitimlerinde sanal laboratuvarlarda deneyler yapılabiliyor. Gerçek bir ortamda sanal görüntülerin kullanıldığı araçlar ise arttırılmış gerçeklik teknolojisi olarak adlandırılıyor. Arttırılmış gerçeklik teknolojisi sayesinde de, mesela üretim yapılacak bir proje daha başlamadan projeyi çalıştırıp aksayan yönleri görülüp, ona göre değişiklikler yapılabiliyor. Karma gerçeklik teknolojisinde ise bu iki teknoloji ile hologram görüntüler birlikte kullanılıyor. Metaverse işte bu teknolojilerin kullanımı ile ortaya çıkan bir platform olarak tasarlanmaya çalışılıyor.
Kapitalistlerin bu teknolojileri üretimde kullanabilmelerinin onlara sağlayacağı yararlar son derece açık. Ama bu noktada önemli bir gerçeğin altını da kalın çizgilerle çizmek yerinde olur. Metaverse ile hizmet sektöründeki pek çok şeyi yapabilmek mümkün görünüyor. Ancak tarım üretimini, sanayi üretimini, yani insanlığın yaşamsal ihtiyaçlarının üretimini yapabilmek mümkün değil!
Kapitalistlerin tek derdi elbette daha fazla kâr ve sermayelerini büyütmek. Bunun için de her dönemde olduğu gibi teknolojik yenilikleri bu doğrultuda etkin olarak kullanmak istiyorlar. Bununla birlikte kapitalistlerin hayata geçirmeye çalıştıkları bir başka şey de bu teknolojileri emekçileri daha fazla atomize etmek, daha fazla yalnızlaştırmak, onların birbirleri ile gerçek ilişkiler kurmasını engellemek için kullanmak ve bu sayede sistemlerini ayakta tutmak. İşte Metaverse’ün de “eğlence”, “sosyalleşme”, “sanal yatırımlar” adı altında pazarlanan ve milyarlarca emekçiyi oyalama ve daha da ötesi soyma boyutu var ki aslında bizi daha ziyade bu boyut ilgilendiriyor. Bakalım Metaverse, yukarıda sözünü ettiğimiz teknolojik boyutun ötesinde nasıl pazarlanıyor insanlara?
Öncelikle bu, herkesin kendisini temsil eden bir suret, bir “avatar” aracılığıyla, sanal ortamlarda başka insanların suretleriyle beraber olabileceği, birlikte çeşitli faaliyetler gösterebileceği bir “evren” olarak sunuluyor. Bunlar zaten internette yapılmıyor mu diye sorulabilir. Evet internette çeşitli uygulamalar üzerinden insanlar bir araya getirilebiliyor. Ama Metaverse’ün bundan fazlasını, baktığımız bir ekran aracılığıyla yapabildiklerimizin ötesinde, “içinde olacağımız, hissedeceğimiz” bir evreni yaratacağından söz ediliyor. Metaverse’de herkes kendisini temsil eden “avatarlar” için en ünlü modaevlerinden kıyafetler seçip satın alabilecek, en lüks, en fiyakalı arabaları kullanabilecek, en güzel kadınlar, en yakışıklı adamlarla sanal ilişkiler kurabilecek, sanal arsalar alıp sanal evler inşa edebilecek, dünyanın herhangi bir yerinde arkadaşlarıyla buluşup, holografik toplantılar yapabilecek, dünyanın neresinde olursa olsun sevdiği bir sanatçının konserine katılabilecek! Ve iddia o ki, bunları yaparken fiziki dünyada hissettiği gibi hissedebilecek! Metaverse, işte bunlar ve daha fazlasıyla, insanlara “bireysel gelişme”, “özgürleşme” vaat ediyor. Ama ne özgürlük!
Metaverse ile toplumsal hayat nasıl şekillendirilmek isteniyor?
Egemenler, emekçilerin gerçek anlamda toplumsallaşmalarını, dayanışmalarını, birleşmelerini engellemek, onları bireyciliğin kör kuyusuna itmek istiyorlar. Metaverse’ü insanın toplumsal varlığına bir darbe daha indirmek için kullanmayı tasarlıyor, insanların evlerinden çıkmadan, gerçekte bir araya gelmeden, sosyalleşmeden bu teknolojik sanal evrende “yaşayıp” gitmelerini sağlamaya çalışıyorlar. Emekçilerin yoksul evlerinde otururken, sanal âlemin renkli dünyasında sahte kimliklerle kendilerini tatmin etmelerini, sınıfsal farklılıkların olmadığı yanılsamasına kapılmalarını bekliyorlar.
Mevcut durumda burjuvazi emekçileri yalnızlaştırma, atomize etme konusunda epeyce yol almış bulunuyor aslında. Örgütlerini dağıttığı, etkisizleştirdiği emekçilerin, sosyalleşme, bir araya gelme ve sağlıklı iletişim kurma imkânlarının, özellikle akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla epeyce yara almasını sağlamadı mı zaten? Emekçiler ellerindeki cep telefonları aracılığıyla sanal dünyada kaybolup gitmiyorlar mı? Bir yönüyle çok yararlı olan iletişim teknolojisi, kapitalizmin kontrolünde emekçileri aptallaştıran, sosyal yaşamdan koparan bir araca dönüşmüş durumda değil mi? Evet tastamam öyle! Belki teknoloji bir yönüyle hayatı kolaylaştırıp emekçilere yeni imkânlar sunabiliyor ama kapitalizm altında onu daha çok köleleştiren, yalnızlaştıran bir işlev de görüyor.
Sermaye sınıfı, yönetebilmek için emekçileri yalnızlaştırmak, kapitalizmin yarattığı sorunlar büyüdükçe birbirlerinden daha fazla yalıtmak zorundadır. Aslında bu çelişik bir durumdur. Çünkü kapitalizm yapısı gereği, aynı zamanda emekçileri kitlesel biçimde bir araya getirerek üretimi ve elbette tüketimi örgütlemek zorundadır. Bu nedenle, piyasa ilişkileri dolayımıyla da olsa, kapitalizmde insanlar tarihte hiç olmadığı kadar birbirlerine bağımlı hale gelmişlerdir. Yani kapitalizm bir yandan insanları kitlesel olarak bir araya getirmek, onlar arasında görünmez milyonlarca bağla ilişkiler yaratmak zorundayken, bir yandan da emekçileri yönetebilmek için onları birbirinden yalıtacak yanılsamaları kuvvetli bir biçimde üretmeye mecburdur.
İnsanın evrimsel süreci boyunca ayakta kalabilmesi ve gelişebilmesi toplumsallığı sayesinde mümkün olmuştur. Bu nedenle türsel özellikleri itibariyle de insanlar bir arada olmaya çok yüksek düzeyde ihtiyaç duyarlar. İnsan toplumsal bir varlık olduğu için, toplum dışımızda olan bir şey değil, biz ne düşünürsek düşünelim içimizde olan, etkileşim içinde birlikte var olduğumuz bir şeydir. İnsan toplumdan yalıtık biçimde kendine yeterli bir hayat süremez ve bireysel güçsüzlüğünü, yetersizliğini toplumsallığı sayesinde kazandığı güçle tolere eder. Bireysel varlığını da ancak bu yolla kuvvetlendirebilir. Yani birey olarak kendimizi kapitalistlerin vaaz ettiklerinin tersine bir başımıza kalarak, kendimize gömülerek değil yalnızca toplum içinde kuvvetli ilişkiler kurarak geliştirebiliriz. Bunun için hem bireysel güçsüzlüğümüzün hem de toplu gücümüzün farkında olmamız, bu farkındalığı baltalayacak yanılsamalara karşı da direnç göstermemiz gerekir.
Metaverse’ün emekçilerin zihin dünyasında yaratmaya çalışacağı etki emekçinin toplumsal varlığına terstir. Metaverse ve benzeri platformların, topluma vaat ettikleri özgürleşmenin, zenginleşmenin gerçekleşmesi mümkün değildir. Nasıl ki, iktisadi ilerlemenin sonucunda herkesin refah düzeyinin artacağı vaadi kitlesel yoksulluğun artmasıyla sonuçlandıysa, nasıl ki demokrasi, özgürlük, barış vaatleri toplumların daha baskıcı yönetimlerle, büyüyen bir dünya savaşıyla yüz yüze kalmasıyla sonuçlandıysa, kapitalizm var olduğu sürece, Metaverse’de karşılığını bulan türden teknolojik gelişmeler de, gerçeklikle ve toplumla bağı zayıflamış, daha çok yalnızlaşan, bireysel olarak daha da güçsüzleşmiş, daha derin psikolojik sıkıntılar yaşayan insanların sayısını çoğaltmaktan başka bir sonuç üretmeyecektir.
Unutmamak gerekir ki, kapitalizmde her ilerleme, işçi sınıfı ve burjuvazi için tam ters sonuçlar üretir. Burjuvazinin allayıp pullayıp önümüze koyduğu vaatler kendi sınıfı için umduklarıdır. Bu vaatlerle, işçi sınıfını yanılsamalara sürükleyip sömürü düzenini devam ettirmeye çalışır. İşçilerin çalışıp döndürdüğü çarklar onlar için yokluk üretirken, burjuvaların zenginliğine zenginlik katar. Çarkların dönmesi için de emekçilerin bölünüp, parçalanıp yönetilmesi gerekir. Bu nedenle burjuvazi pek çok cepheden yüklenerek emekçilerin zihinlerini bulandırmaya çalışır.
Burjuvazinin bu güçlü saldırıları, kimilerinin moralini son derece bozar ve sadece bozmakla kalmaz onları umutsuzluğun çığırtkanları haline getirir. Bu gibiler ortaya çıkan tabloda yalnızca olumsuzlukları, sorunları görüp, bundan başka bir şey dillendirmeyip bu tutumlarıyla egemenlerin ekmeğine yağ sürerler. Oysa Marx’ın dediği gibi sorunun kendisi, ancak onu çözüme bağlayacak olan maddi koşulların mevcut olduğu ya da gelişmekte bulunduğu yerde ortaya çıkar. Teknoloji, insanı insan yapan toplumsal varlığını tahrip edecek düzeyde ilerlemişse, aynı zamanda bu sorunların ortadan kalkmasına yardımcı olacak kadar da gelişmiş demektir. Burada ihtiyaç olan şey gidişatın yönünü değiştirecek politik müdahaleyi yapmaya girişmektir.
Unutmamalı ki, bütün ilerlemeler aynı zamanda toplumların özgürleşmesinin yolunu döşemektedir. Teknolojik ilerlemeler kapitalizm altında sadece burjuvaların zenginliğini arttırırken, işçi sınıfının iktidarı altında toplumsal özgürlüğe ulaşmanın kuvvetli bir kaldıracı haline dönüşecektir. Üretim araçlarının hangi sınıfın elinde olacağı esas problemdir. Bu yüzden ne kapitalistlerin yaldızlı vaatlerine aldanıp teknolojik gelişmelerin tüm toplumu kalkındıracağına inanmak ne de bu ilerlemeler sonucunda dünyanın kaçınılmaz olarak distopik bir toplumsal düzene sürüklendiğini düşünmek doğrudur. Sorunun ortadan kalkması için yapılması gereken, dünyayı emekçiler lehine değiştirecek devrimci mücadeleye omuz vermektir.
link: Selim Fuat, “Metaverse”de Hayat Var mı?, 3 Eylül 2022, https://marksist.net/node/7741
Kapitalist Düzen Gıdalarımızı Bozuyor, Sağlığımızla Oynuyor
Gorbaçov Kimdi, Yıkılan Neydi?