Ben Tahran Üniversitesinden bir öğrenciyim. Her zamanki gibi normal bir güne uyanmıştım. Okula gittim, Geşt-i İrşadın kıyafet kontrolünden sonra dönem sonu sınavına girebildim! Yurduma dönmek için okul servisini bekliyordum. Eski bir kamyonet kaldırıma doğru yaklaştı ve içinden karton toplayan iki Afganistanlı genç indi.
Birçok mülteci Taliban’ın zulmünden kaçıp biraz daha iyi şartlarda yaşamak için İran’a geliyor. İşsizlik ve sefalet içerisinde hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Mültecilerin çaresizliğinden yararlanan kapitalistler, onları en ağır işlerde ve en düşük ücretlerle, güvencesiz çalıştırıyorlar. Mülteciler ırkçı saldırılara, dışlanma ve aşağılanmaya maruz bırakılıyorlar. Şehirden çok uzakta, altyapı sistemi dahi olmayan mahallelerde yaşamak zorunda kalıyorlar.
Ben bu iki genç ile konuşmaya hazırlanırken, iki Besic milisi daha küçük olanı arkadan tutup yere yatırdı. Ben şok içinde ne olduğunu anlamaya çalıştım. Besic milisleri çocuğu darp ederek “Kaç yaşındasın? Nasıl geldin?” gibi sorular sormaya başladılar. Yaklaşık 14-15 yaşlarında olan çocuk ağlayarak “Beni götürmeyin! Taliban tüm ailemi katletti! Beni de öldürürler!” diye haykırıyordu. Besic milisleri, biraz daha ötede çöp konteynırının yanındaki diğer çocuk kaçmasın diye onu susturmaya çalıştılar. Ama benim dâhil olmamla diğer çocuk sesleri duydu ve oradan hızla kaçmaya başladı.
Ben Besic milisleri ile tartışırken, kalabalık toplanmaya başladı ve hiç kimse bu duruma ses çıkarmadı. Bana defalarca söyledikleri şey “SANA NE! SENİ İLGİLENDİRMEZ!” oldu. Üstüme yürüyen Besic komutanının gözlerindeki kin ve nefret dolu korkunç bakışları gördüğümde içimden geçen ilk şey şu oldu: “İşte kapitalizm bu.” Kapitalizm insanı insanlıktan çıkaran bir sistemdir.
Çevremizde olup bitenlere karşı kör ve dilsiz olmamızı istiyorlar. Gözümüzün önünde yaşanan bu vahşete karşı duyarsız ve vurdumduymaz olmamızı istiyorlar. Ama insan olan buna sessiz kalamaz, göz yumamaz. İnsan kalabilmemizin tek yolu ise örgütlenmek! Çünkü işçi ve emekçileri korkak, vurdumduymaz, çaresiz insanlar olmaktan çıkaran, birleştiren, bilinçlendiren, umutla dolduran ve bir güç haline getiren tek şey örgütlü olmaktır.
Örgütlü olmak zulme boyun eğmek yerine karşı koyabilmek demektir. Zalimlerin yüreğini hesap verme korkusuyla doldurabilmek demektir. Sömürü, zulüm ve kötülük düzenlerini yıkabilmek demektir. Kâr hırsı yüzünden, insanları evinden yurdundan eden, tüm haklarını elinden alıp onu sömüren, kullanan bu düzene karşı sessiz kalmamalıyız. “Bana ne” dememeliyiz. Örgütlenip, gücümüzü birleştirip baskı ve zulme karşı mücadele etmeliyiz.
link: İran Tahran Üniversitesinden Türkiyeli Kürt bir kadın talebe, Sana Ne, Seni İlgilendirmez!, 12 Temmuz 2024, https://marksist.net/node/8310
Sefalet Dayatmasına Karşı Mücadeleye!
Üçüncü Dünya Savaşı Gerçeği ve Artan Silahlanma Yarışı