Milletvekili olmak isteyen memurların görevlerinden istifa etme süresi 10 Şubatta bitti. Devletin çeşitli kurumlarında görev yapan bürokratlar birbiri ardına görevlerinden istifa ederek milletvekilliğine başvuru sırasına girdi. Meclise toplamda seçilecek milletvekili sayısı 550 olmasına rağmen, adaylık için 500’den fazla memur ve bürokrat görevlerinden ayrıldı. Bunların büyük bir bölümü iktidar partisinden aday olabilmek için yarışıyor. Elbette ikbal kapısı için istifa edenlerin tamamının tercihi AKP değil. Bir kısmı da CHP, MHP gibi diğer düzen partilerinden mecliste bir koltuk kapmanın derdindedir. İstifa edenlerin büyük çoğunluğu birbiri ile daha fazla AKP’li görünme yarışına girmiş durumda.
İstifa edenlerin çoğunun AKP’den aday olmaya çalışması şaşırtıcı değildir. İktidar partileri her zaman etrafında geniş bir yiyici tayfa toplar. Bu bilinen kalabalık dışında ayrıca AKP hükümetinin iktidarda olduğu süre boyunca burjuvazinin bir kesimi iktidarın nimetlerinden gani gani faydalanarak işçi ve emekçilerin sırtından palazlandı. Elbette bu burjuvazi kendine göbekten bağlı, onun çıkarlarının gereğini yapacak, geleceği onun iki dudağının arasında olan, kocaman gövdesi ile asalak bir devlet bürokrasisi de yarattı. İstifa edenlerin çoğunun AKP saflarında meclise girmek için yarışması ve sayılarının bu kadar çok olması bu yüzdendir.
Bazı üst düzey devlet yöneticilerinin görevleri ve yaptıkları herkesin malûmu. En çok tartışılan MİT müsteşarı Hakan Fidan gibi isimler buna örnektir. Bu adamların görevleri ve misyonları istifa eden çoğunluğun pozisyonundan oldukça farklı bir durum arz ediyor. Bunların dışında, bu ülkede işçi sınıfının pek yakından tanıdığı bazı isimler de var. Elbette istifa eden 500’den fazla insanın meşrebini tek tek dökmek mümkün değil ama bazılarını ve bugüne kadar kime nasıl hizmet ettiklerini hatırlamakta fayda var. AKP’den aday olmak için devletteki koltuklarından istifa edenlerin içinde yeni nesillerin geleceğini belirleyen ve eğitim sisteminde yaptıkları değişiklikler eliyle iktidara itaati öğretmeyi temel düstur edinen Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki müsteşarlar var. Ormanlık alanları, tabiat varlıklarını talan ettirme, HES projeleriyle doğayı katletme konularında AKP’ye rüştünü ispat etmiş Tabiat Varlıklarını Koru(ma)ma Genel Müdürlüğü’nden bürokratlar var. Sosyal Güvenlik Kurumu yöneticilerinden Halk Sağlığı Kurumuna; TCDD Genel Müdüründen THY Genel Müdürüne milyonlarca insanın hayatını etkileyen kurumların başındaki isimler var.
Bu ensesi kalın devlet bürokratlarına da, düşük ücretlerle ve uzun saatler çalışan on binlerce emekçiye de “memur” deniyor. Oysa ikisinin arasında sınıf farkı var. Biri burjuvazinin bürokratı iken diğerleri işçi sınıfının bir parçasıdır. İşçi sınıfının bir parçası olan sıradan memurların AKP’den vekil olma şansları yoktur. Bugün AKP’den aday olmak için başvurunun resmi bedeli 5 bin lira. Gerçekte ise bir servet, mali ve siyasi bir güç gerektiriyor. Bu durum vekillikle taçlanınca arpalıkları da artacak. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.
Bürokratlar daha “iyi” yerlere gelmek için istifa ettiler. Bir kısmı milletvekili olmanın, bir kısmı aday olmanın avantajlarından yararlanmak için çırpınıyor. Bunların birçoğu meclise kapağı attı mı bugüne kadar yaptığı bütün kirli işlerin üstünü dokunulmazlık zırhıyla örtecek. Meclise bir kere girmek demek ailesine ömür boyu bedava sağlık hizmeti demektir. Aylık 15 bin lira maaş demektir. Yüksek maaştan emeklilik hakkı demektir. Ama bunların hepsinden önemlisi büyük işlerin yapılabildiği, büyük dolapların çevrilebildiği bir alana kapağa atmak demektir. Hele iktidar partisinden girmeyi başardın mı “yürü ya kulum” demektir. Bülent Arınç’ın dediği gibi villan da olur, yalın da olur. Millet üç gün konuşur, sonra unutur!
İstifa edenlerin çoğunun müdür, müdür yardımcısı, öğretim görevlisi, profesör, müsteşar, akademisyen, bilimadamı, mühendis gibi sıfatları bulunuyor. Burjuva literatürde bütün bu kavramların en kaba haliyle bile egemen sınıfa hizmette bir liyakat karşılığı vardır. Ancak AKP’nin iktidarda olduğu yıllar boyunca bu kavramların içi tamamen boşaltılmıştır. AKP’nin merkezine ne kadar yakınsan o kadar “en müdür, en bilimadamı vs.” olmuşsundur. Giderek otoriterleşen ve tek adam olma yolunda hırsla ilerleyen Tayyip Erdoğan da bu meşrepsiz ikbal avcılarının ilâhı olmuştur. Onların yarattığı tapınma dalgası, kefenli gösterilere, palalarıyla iktidar muhalifi her şeye saldıran insan topluluklarına, “öl de ölelim” tezahüratlarına ve buna benzer çeşitli türden gösterilere hayat vermiştir.
AKP’nin bu yıl 10 bin civarında aday adayı olacağı tahmin ediliyor. İstifa edenlerin ve AKP’den aday olmaya çalışanların pek çoğu seçilemeyeceğini biliyor. Ama seçilemeseler bile AKP’li olduklarını gösterişli bir şekilde ortaya koymuş olmalarının ödülünü fazlasıyla alacaklarını düşünüyorlar. Daha önceki seçimlerde benzer bir şekilde bulundukları görevlerden istifa eden ve kimisi hiç aday gösterilmeyenler de dâhil hemen hepsi terfi alarak devlete geri dönmüşlerdi. O nedenle kaz gelecek yerden tavuk esirgemiyorlar.
Bu ülkede asgari ücret açlık sınırının altındadır. Giderek artan hayat pahalılığına direnebilmek ve geçimini sağlayabilmek için işçiler 12-16 saat çalışıyor. Hapsedildiği cendereyi henüz kıramayan milyonlarca insanın elbet bu gidişatı değiştirmek için harekete geçeceği günler de gelecek. Birçok ülkede işçiler burjuva düzen bekçilerinin yalanlarına artık kanmıyor. Burjuvazinin ipliğinin pazara çıkacağı, tüm düzen partilerinin bir kenara itileceği, işçilerin kendi iktidarını kuracağı, temsilcilerini kendilerinin seçeceği günler için örgütlenmeye ve mücadeleye devam.
link: Tuzla’dan MT okuru bir işçi, Milletvekili Olmak İçin Yarış Başladı, 18 Şubat 2015, https://marksist.net/node/3967
Birinci Dünya Savaşından: Bu Bizim Savaşımız Değil!
Özgecanların Hesabını Örgütlü İşçi Sınıfı Soracak!