Karl Marx ve Friedrich Engels, 175 yıl önce kaleme aldıkları Komünist Manifesto’da, kapitalist üretim tarzının egemen olmasıyla birlikte, burjuvazi kendi suretinde bir dünya yaratıyor, diye yazmışlardı. O günlerden bu yana sermaye iktidarı altında dünyamız büyük ve sancılı değişimleri, muazzam çelişkileri bir arada yaşıyor. Üretim araçlarındaki gelişim dünyayı bir yeryüzü cenneti haline getirmeyi mümkün kılarken, burjuva üretim ilişkileri insanlığı kıtlığa sürükleyen bir bolluk, dünyayı yok oluşa sürükleyen bir gelişmişlik yaratıyor. Her şeyin önüne kârı koyan bu zihniyet doğayı da büyük bir açgözlülükle yağmalayarak gezegen üzerinde muazzam bir tahribata sebep oldu, olmaya devam ediyor. Öyle ki kapitalist talan durdurulmadığı takdirde artık gelecek nesiller için yaşanabilir bir gezegenden söz etmek mümkün olmayacak. Nitekim bilim insanlarının, sosyalistlerin, onyıllardır üzerinde durdukları bu gerçek nedeniyle bugün çeşitli burjuva kurumlardan, çevre örgütlerinden “alarm verici” uyarılar art arda geliyor.
Avrupa Birliği’ne bağlı Copernicus İklim Değişikliği Servisinin verilerine göre geçtiğimiz Temmuz ayı, sıcaklık kayıtlarının tutulmaya başlandığı 1850 yılından bu yana tespit edilen en sıcak ay oldu. Raporda 2023 yılının en sıcak yıl olmaya aday olduğu da yer alıyor. Konuyla ilgili çalışmalar küresel sıcaklıkların sanayi öncesi döneme göre yaklaşık 0,9°C arttığını, bunun da büyük oranda son 30 yılda gerçekleştiğini gösteriyor. Küresel sıcaklıkların son 10 bin yılda sadece 0,5°C artmış olduğuna dikkat çeken iklimbilimciler, son yıllardaki artışın gezegen için çok ağır sonuçları olacağını söylüyor. Yapılan çalışmalar, küresel çapta yaşanacak 1°C artışın bile pek çok bölgede sıcaklıkların mevsim normallerinin çok üzerinde seyretmesine, buna bağlı kuraklaşmaya, toprağın çoraklaşmasına vb. neden olduğunu, diğer yandan aşırı ve ani yağışlardan kaynaklanan sellere, erozyonlara, ekstrem hava olaylarına yol açtığını gösteriyor. Küresel ısınmadan kaynaklanan aşırı sıcakların başta Akdeniz ülkeleri olmak üzere dünyanın dört bir yanında çıkan ve günlerce süren orman yangınlarını da tetiklediği biliniyor. Son dönemde yaz sıcaklarının ortalama 20°C olduğu Kanada’da bile aşırı sıcaklar nedeniyle orman yangınları çıkıyor.
Elbette konuyla ilgili burjuva kurumlardan ikiyüzlü açıklamalar gecikmiyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, “küresel ısınma çağı”nın sona erdiğini, artık “küresel kaynama çağının” başladığını duyuruyor. Gerçekten de yapılan pek çok çalışma gezegenimizin çok kritik bir eşikte bulunduğuna işaret ediyor. Birleşmiş Milletlere bağlı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporlarına göre, küresel sıcaklıkların endüstriyel dönem öncesine göre 2°C üzerine çıkması, yalnız doğal yaşam alanlarının ve türlerin kaybıyla sonuçlanmayacak, buzulların erimesi ve deniz seviyesinin yükselmesi sonucu sağlığı, refahı, güvenliği ve ekonomisiyle insan hayatını doğrudan etkileyecek yıkıcı sonuçlara da yol açacak. Nitekim bir BM raporuna[*] göre, 1995-2015 arasında gerçekleşen sel, fırtına, sıcak hava dalgası gibi afetlerin ezici çoğunluğu (%90) iklim değişikliklerinden kaynaklandı ve bu felâketlerde en az 606.000 insan hayatını kaybetti. Yine aynı rapora göre bu felâketlerde hayatını kaybedenlerin ezici çoğunluğu düşük gelirli insanlardı!
Raporların da ortaya koyduğu üzere küresel ısınmaya bağlı afetlerin sıklığı ve şiddeti dünyanın dört bir yanında giderek artıyor. Asya ve Avrupa’da sağanak yağışlar ve seller yaşamı felç ederken, Amerika’da şiddetli kasırgalar kentlerin altını üstüne getiriyor. Türkiye dâhil pek çok ülkede kuraklaşma hızla artıyor. Aşırı sıcaklardan kaynaklanan orman yangınları Akdeniz’de, Avusturalya’da, Amazon’un bağrında milyonlarca hektarlık alanı küle çeviriyor… Kıtalar değişiyor, afetler değişiyor, ama felâketi yaşayanlar hep yoksul emekçiler oluyor. Küresel ısınmanın yol açtığı felâketlerde her sene yüz binlerce emekçi yaşamını yitiriyor, çok daha fazlası sevdiklerini, evini barkını, yerini yurdunu kaybediyor. Sermaye sahiplerinin ve onların devletinin tutumu ise hiç değişmiyor. Emekçiler en çok ihtiyaç duydukları felâket anlarında devletten bekledikleri yardımı göremiyor. Geçtiğimiz günlerde Yunanistan’da çıkan orman yangınında zamanında müdahale edilmediği için alevler yerleşim yerlerine kadar sıçramış, yangın ancak günler sonra komşu ülkelerin gönderdiği yardımlar sayesinde söndürülebilmişti. Avrupa tarihindeki en büyük yangın olarak kayıtlara geçen bu felâkette binlerce hektarlık alan küle dönmüş, çoğu göçmen 26 kişinin cansız bedenine ulaşılmıştı. Uzmanların yangın riskine dikkat çekmesine rağmen yangın söndürme uçağı yerine savaş uçakları alan, yangın bölgesine itfaiye personelinden önce polisleri gönderen Yunan hükümeti ise “yangını göçmenlerin çıkarmış olabileceğini” söyleyebiliyordu!
Burjuvazi pervasızlıkta gerçekten de sınır tanımıyor! Emekçiler aşırı sıcakların yarattığı felâketlerle boğuşurken, sermaye sahipleri küresel ısınmayı daha da körükleyecek yöntemlerle üretim yapmaya devam ediyor. Burjuva sözcüler bu şirketlerin sponsorluğundaki “iklim zirveleri”nde rapor üzerine rapor yayınlayıp günah çıkartırken, çözüm adına bir arpa boyu yol alınamıyor, alınamaz da. Çünkü kapitalistlerin tatlı kârlarından vazgeçip doğayı düşünmesi, kapitalizmin doğasına terstir! Dünyayı cehenneme çeviren, emekçilere felâketi yaşatan bu düzeni yıkmak ve doğayla uyum içinde bir yaşamı inşa etmek, dünya işçi sınıfının örgütlü eylemiyle mümkün olabilir ancak. Marksizmin ustalarının Manifesto’nun unutulmaz satırlarında vurguladığı gibi: Zincirlerimizden başka kaybedeceğimiz bir şeyimiz yok, kazanacağımız koskoca bir dünya var!
link: Kocaeli/Gebze’den MT okuru genç bir işçi, Kapitalizm Dünyayı Cehenneme Çeviriyor, 8 Eylül 2023, https://marksist.net/node/8058
Depremin Yedi Ayı ve İktidarın Fırsatçılığı
Cezaevleri Muhaliflere Yer Açmak İçin Boşaltılıyor