İkinci Emperyalist Savaştan sonra kapitalizm bir rahatlama dönemine girmişti. Fakat doğası gereği kapitalizm aşırı üretim yüzünden dönem dönem krizlerin içine girer. İçinde bulunduğumuz kriz de bunlardan bir tanesi.
Bu krizleri aşmak için Ortadoğu’da başlayan paylaşım kavgası, şimdi de Kafkaslar’a sıçramış bulunmakta. Oysaki emekçiler için felâket demek olan savaş, burjuvalar için büyük kâr kapıları, yeni pazarlar demek. Burjuvazinin ikiyüzlülüğü bu durumlarda daha belirgin hale geliyor. Bilindiği gibi bu süreçte burjuva TC Gürcistan’ın “toprak bütünlüğünün korunmasından” yana tavır almıştı. Öncesinde de Gürcistan’a silah ve mühimmat desteğinde bulunmuştu. Ardından ise bölgeye sözde insani yardım amaçlı sivil toplum kuruluşları sevk etti. Daha sonra başbakanlıktan yapılan açıklamada ise Gürcistan’ın yeniden yapılandırılması konusunda ellerinden geleni yapacakları söylendi. Tıpkı Irak’ta olduğu gibi niyetleri ortada. Savaş bölgesinin yeniden yapılandırılmasında pastadan pay kapma peşindeler. Ölen, evinden barkından olan on binlerce insan kimin umurunda?
Toprak bütünlüğü konusuna gelecek olursak… Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılıp bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Kosova’yı ilk tanıyan ülkeler arasında TC de vardı. Güney Osetya’nın bağımsızlık hakkını ise sırf ekonomik-siyasal çıkarlar söz konusu olduğu için görmezden gelmekteler. Yine gerek Rusya gerek ABD aynı tutumda. Rusya’nın Kosova’nın bağımsızlığına karşıyken Osetlerin ve Abhazların bağımsızlığından yana davranması, ABD’nin ise tam tersi bir şekilde Kosova’ya destek verip Gürcistan’ın toprak bütünlüğünden söz etmesi ikiyüzlülüklerinin göstergesi. Olaylara kendi çıkarları doğrultusunda yaklaşmaktalar.
Cephelerde çarpışan on binlerce emekçi birbirini boğazlarken, burjuva asalaklar işçilerin dökülen kanlarıyla kârlarına kâr katmaktalar. Bu geçmişten günümüze hep böyle süregelmiştir. Türkiye’de Kürtlere yapılan baskı ve zulüm, Darfur’da 200 bin kişinin katledilmesi, Filistin’de yaşananlar, 1. ve 2. Emperyalist Savaşları ve daha nice saymadığımız katliamlar… Bu çürümüş, köhneleşmiş düzene DUR demenin zamanı gelmedi mi?
Biz devrimci Marksistler ne yapmalıyız? Savaşın gerçek sebebini ve sorumlularını sınıf kardeşlerimize açıkça teşhir etmeli, cephelerde karşı karşıya geldiğimiz, bize düşman olarak gösterilenlerin esasında bizim sınıf kardeşlerimiz olduğunu anlatmalıyız. Çözümün ise işçi sınıfının örgütlülüğünden geçtiğini ve bu örgütlülüğü uluslararası boyuta taşıdığımızda ancak sırtımızdaki asalaklardan kurtulabileceğimizi, 1917 Ekim Devrimi örneğinde olduğu gibi göstermeliyiz.
link: Ankara’dan bir MT okuru, Asalaklar Kana Doymak Bilmiyor, 1 Ekim 2008, https://marksist.net/node/1888
Kandil
İzmir’de Bir Garip Miting