Sınıfımızın şanlı mücadele geçmişi, gelecek genç kuşaklara nice eserleri miras olarak bırakmıştır. Sınıfımızın şairleri, edebiyatçıları sınıfsız bir dünyaya olan özlemleriyle duygularını ve düşüncelerini eserlerine yansıtmıştır. Zor zamanlarda pılısını pırtısını toplayıp kaçmak ya da bin bir türlü ama’ların arkasına sığınarak yan çizmek yerine, her şeye rağmen sınıfımızın tarafında olmayı, insanlığın kurtuluşu mücadelesinde ilerleyen yolun bir yolcusu olmayı tercih etmişlerdir. Onlara ne mutlu!
İnsanlığa, tüm canlılara ve bir bütün olarak doğaya düşman olan kapitalist üretim ilişkisine karşı, sosyalist bir dünyanın mümkün olduğu düşüncesiyle yola çıkanlar, bu yolun zorluklarını da göze alabilmişlerdir. Çünkü şairin de dediği gibi “sen ne ilk yolcususun bu yolun ne de son!” Hasan Hüseyin Korkmazgil, Yolcu şiirinde ne de güzel özetlemiş bu yolun zorluklarını... Kapitalist sistemin krizlerinde veya faşizm gibi olağanüstü yönetim dönemlerinde nasıl bir karanlık tablo çizildiğine, insanlığı nefessiz bırakmak için her yola başvurduğuna şahit oluyoruz. İşte böylesi süreçlerde devrimci teorimiz, tarihsel deneyimimiz ve bu sistemin bir gün son bulacağına dair inancımızla ellerimizi ve kollarımızı daha sıkı kenetliyoruz. “Denize varmaktır amacı nehrin ey yolcu” diyor şair… Nehir olmak iddiasında olanlara ve insanlığın kurtuluşu mücadelesinde tarihsel deneyimi kuşanarak yola devam edenlere ne mutlu!
Kapitalizmin insanlığa yıkımdan, savaşlardan ve yok oluştan başka bir şey vermiyor. Üçüncü Dünya Savaşı şiddetlenerek devam ediyor. İnsanlığın üzerine bir kâbus gibi çöken bu sistemin efendilerine karşı, sınıfımızın yaşam kılavuzunun bir parçası olmak, yani devrimci örgütlülüğümüzün parçası olmak bugün daha bir hayati hale geliyor. “Yürümek, yürümeyenleri boş sokaklar gibi arkanda bırakarak yürümek” diyor ya Nâzım Hikmet, işte öyle! Yürüyenlere, yürümekte ısrar edenlere ne mutlu!
Korkmazgil şiirinde “engellere iyi bak” der, “iyi bak, gör ve tanı”! İşçi sınıfının kurtuluş mücadelesinde, yüreği mücadeleyle çarpan her bir yürek bir gerçeği bilmelidir ki önümüze daha çok engeller çıkacaktır. Peki engeller nasıl aşılabilecek, bir nehir gibi dolmayı, birikmeyi bilmek neden önemlidir? Yolunda pusuya yatanları, önünde çelme atanları bertaraf edebilmek neden kıymetlidir? İşte tarih bunu düşünenleri, hissedenleri sayfalarına onurla yazmıştır. İnandıkları davada yamulmadan yol alan ve her bir tecrübeyi ders hanesine yazanlarla işçi sınıfın tarihsel mücadelesi bugünlere gelmiştir. İşte bunu göze alabilenler “devrimci kalmak, devrimci yaşamak” onuruna ulaşmışlardır. “Hız koşusu değildir bu, ey yolcu! Engelli koşudur” diyor şair… Burjuva ideolojisinin her alana hâkim olduğu, bireyciliğin tavan yaptığı, örgütlü mücadelenin küçümsendiği günümüz dünyasında, “amacın koşmak değil hedefe varmak ey yolcu” diyenler, zorlukları göze alarak, gücünü koruyarak karanlıklarda bir meşale gibi parlayanlar emin adımlarla hedefe doğru yol almaktadırlar. Devam eder şiir, devam eder hayat ve devrimci mücadele, yarına olan inanç devam eder: “aktıkça büyümesi boşuna değil nehirlerin, akan büyür”!
“Yoksullaşmadan hak gasplarına, ırkçı faşist hareketlerin yükselmesinden Üçüncü Dünya Savaşına kadar pek çok nedenle isyan edip ayağa kalkan dünya işçi sınıfı örgütlü bir güç haline gelmesi gerektiğini eninde sonunda öğrenecektir. O güne kadar sınıf devrimcileri olarak boynumuzun borcu, tarihsel önderlerimizin açtığı yoldan ilerlemek, işçi sınıfı içinde proleter enternasyonalizmin bayrağını yükseltmek ve geleceğin büyük kavgasına hazırlanmaktır. Yolumuz zorlu! Bu yolda, Lenin’in zorluklar karşısında gösterdikleri direnci özetlediği şu berrak ifadeler, bir fikrin ve eylemin insanı olmak iddiasında olan her birimizin hatırında olsun: «Bir avuç insan, birbirimizin elini sımsıkı tutmuş halde, sarp bir yolda, uçurumun kenarında yürüyoruz. Her taraftan düşmanlarla sarılmışız ve yolumuza neredeyse devamlı düşman ateşi altında devam etmek zorundayız. Özgürce almış olduğumuz kararla, tam da düşmanlara karşı savaşmak için birleştik.»”[*]
link: İstanbul/Esenyurt’tan MT okuru bir işçi, Akan Büyür, 6 Mayıs 2024, https://marksist.net/node/8256